8 Ağustos 2013 Perşembe

Senin Yaşındayken

Baba çocuğuna :

- Oğlum, Atatürk senin yaşındayken sınıfının birincisiydi, demiş. Çocuk da babasına :

- Senin yaşındayken de Cumhurbaskanıydı.

Benim mi Oldu?

Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş , son celsede hakim delil yetersizliğinden Temel'in tahliyesine karar vermiş. Temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime;

 - Uy gözünü sevdiğimin hakim beyi , yani şimdi bu paralar benim oldu değil mi ?

26 Haziran 2013 Çarşamba

Uyanık Japon

Bir Amerikalı ile Japon safari'ye çıkmışlar. Her ikisi de son teknolojik silahlarıyla birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. Derken uzakta bir aslan görünmüş. Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş. Ama karavana. Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş. Fakat o da karavana. Aslan bizimkileri farkedince üzerlerine doğru gelmeye başlamış. Amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış. Japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. Amerikalı sormuş: 

- Ne o, aslandan hızlı mı koşacaksın?

- Yoo, senden hızlı koşsam yeter.

23 Haziran 2013 Pazar

Arap Teknolojisi

Amerikalı'lar yeni bir uçak geliştiriler ve bu uçağı denemek için Arabistan'a götürürler. Bir Arap pilotunu uçağa bindirirler ve uçak havalanır. Arap pilot uçağı kullanırken dört motordan biri patlar.

Göstergelerde "Don't panic. This is American technology" yazısı görülür.

Pilot rahatlar. Daha sonra bir motor daha patlar ve göstergelerde yine aynı yazı görülür. Pilot da uçmaya devam eder.

Ne var ki az sonra iki motor birden patlar. Hiç motor kalmayınca Arap pilot panikler.

Tam bu esnada göstergelerde yine aynı yazı görülür ve uçak kendi kendini yumuşak bir şekilde indirir.

Araplar pilottan bu olayı öğrenince şaşırırlar ve kendileri de böyle bir uçak yapmaya karar verirler.

Pilot biner uçağa, başlar uçmaya. Bir iki dakika sonra bir motor patlar. Göstergelerde "Don't panic. This is Arabic technology" yazısı görülür.

Az sonra ikinci motor da patlar ve aynı yazı gözükünce Amerikalı pilot: "Ulan bizim uçağın aynısını taklit etmişler." der.

Derken iki motor birden patlayınca uçağın kendi kendini yere indireceğini düşünen pilot göstergelerde şu yazıyı görür:

"Don't panic. This is Arabic technology. Please repeat after me. Eşhe dü enla ilahe illallah...."

21 Haziran 2013 Cuma

İyi Adam Postacı

Adam bakmış, küçük oğlu Hz. İsa`nın resmi önünde dua ediyor.

 - Tanrım anneme, babama, büyükbabama uzun ömür ver. Güle güle anneanne..

 Bir anlam verememiş bu duaya. Ancak ertesi gün acı haber gelmiş. Anneanne sizlere ömür. Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada :

 - Tanrım anneme babama uzun ömür ver. Güle güle büyükbaba. Ertesi gün büyükbaba vefat eder.

 Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada : 

- Tanrım anneme uzun ömür ver. Güle güle baba...

 Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmip yatmış. Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri. Sapasağlam. Eve döndüğünde bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağlıyor.


 - Ne oldu hanım.

 - Bizim postacı, demiş hanım. Ne iyi adamdı. Bugün haber aldım.Ölmüş!!

Yaklaştım

Bir mecliste adamın biri, gezdiği memleketlerin çokluğuyla övünmeye başlar. Kendisine: - O halde coğrafyayı iyi biliyorsun, dedikleri zaman şu cevabı verir: - Oraya henüz gitmedim, ama yaklaştım!

Papağan ve Hz. İsa

Hristiyanın birinin evinin telefon faturası çok geliyormuş, aramış taramış en sonunda bir bakmış ki evdeki papağan gizli gizli telefonla konuşuyor. Ev sahibi papağanı ceza olarak kanatlarından duvara asmış:
- Bir hafta burada kalacaksın, demiş.

Tam yan odaya geçecekken durmuş ve gizli gizli papağanı seyretmeye başlamış Papağan duvardayken karşısındaki Hz.ݝsa figürünü görmüş, ve:

- Sen ne zamandır burda asılısın böyle? demiş Adam cevap vermiş:

- 1000 yıldır, papağan demiş ki;

- Ohaa, kiminle konuştun o kadar?

Pomak Pazara Giderse

Pomak pazara inmiş. Bakmış daha önce görmediği bir sebze türü.. "Bu ne demiş?" Pazarcı "salatalık" demiş.. Pomak:

- O zaman bana bir kilo ver, demiş.

Pazarcı karşısındakinin saf pomak köylüsü olduğunu anlayınca önce içinden onu kazıklamak geçmiş.. Başlamış salatalıklardan bayat ve sarı olanları torbaya doldurmaya.. Sonra vicdanı elvermemiş.. Bu sefer onları döküp taze ve yeşil olanlarından doldurmaya başlamış.. Bu sefer pomak atılmış..

- Hop hop demiş. Sen bana yine o ergin olanlardan ver. Bu hamlardan verme demiş. Sonra o meşhur sözü eklemiş: Biz pomak isek değiliz ahmak.

11 Haziran 2013 Salı

Ahmak Kel

Ahmak bir adamın eline "Kıyafet ilmi" ne dair bir kitap geçer. Okurken şöyle bir yazı görür:

"Bir adamın başı küçük, sakalıyla boyu uzun olursa aklı az olur."

Meğer herifin de kitabın tarif ettiği gibi başı küçük, sakalıyla boyu uzundur, kendisini bu tarifin dışına çıkarmak ister. Ne yapması gerektiğini düşünür. Başını büyültmenin imkanı olmadığı gibi, boyunu kısaltması da mümkün değildir.

 "Bari sakalımı olsun küçülteyim" diyerek şamdanı eline alır. Bir eliyle de sakalının yarısını tuttuktan sonra ikinci yarısını mumun alevine yaklaştırır. Birazı yanıp da sıcaklık parmaklarının uçlarına dokununca elini çeker. Yüzü cascavlak kalır. Bunun üzerine hokkayı kalemi eline alarak kitabın kenarına şundan yazar:

"Bunun gerçek olduğu üzerimde yaptığım deneyle anlaşılmıştır. Dolayısıyla ben de tasdik ederim!"

7 Haziran 2013 Cuma

Kuru Saçlar İçin

Temel duş almaya girer, şampuanı saçlarına boşaltıp ovalamaya başlar. Sırtını keselemeye gelen annesi sorar:

- Oğlum kafanı ıslatmıyacak mısın?

Temel cevap verir:

- Yok anne bu şampuan kuru saçlar içinmiş.

4 Haziran 2013 Salı

İnsan Yapıyorlar

Amerikalı ile Türk arkadaş olmuşlar.Amerikali bizim Türk’ü Amerika’ya davet etmiş.Amerikalı bizim Türk’e Amerika'nın heryerini gezdirmiş NASA’yıda gezdirmiş uzay araçlarını göstermiş. Bizim Türk:

- Sizdeki teknolojiye hayran kaldım, demiş.

Neyse Türk Türkiye'ye dönmüş. Bu sefer Amerikali Türkiye'ye gelmiş. Bizim türk acaba Amerikalı'yı nereye götürsem gezdirsem diye düsünmüş. En sonunda hamama götürmeye karar vermiş. Amerikalıyla hamama giriyorlar her taraf buhar:

- Tamam tamam pes vallahi hayran kaldım

- Memlekete dönmüş eee Türkiye'de ne gördün ya arkadaşlar bizim NASA boş iş, Türkler insan yapıyorlar ben vardığımda zımpara çekiyorlardı demiş.

3 Haziran 2013 Pazartesi

DİKTATÖR


Diktatörün biri, çok önemli bir konuşma yapacakmış. Halk şehir meydanında toplanmış. Diktatör kürsüye çıkmış, mikrofon başına gelmiş, tam ağzını açacakken bir ses duyulmuş:
-Hapşuuu!..
Diktatör sormuş:
-Kim hapşırdı?
Cevap alamayınca, muhafız kıtasına emir vermiş:
-Ön sırayı kurşuna dizin!..
Ön sıradakiler yaylım ateşine tutulmuşlar. Diktatör yine sormuş:
-Kim hapşırdı?
Yine cevap yok. Yine yaylım ateş. Bir süre bu böyle devam etmiş. İlk on beş sıradakilerin hepsi ölmüş. Aynı soruyu on altıncı sıradakilere sorunca; çelimsiz bir adam yerinden kalkıp, boynunu bükmüş:
-Ben hapşırdım sayın başkanım!..
Diktatör korkudan tir tir titreyen adama bakmış; aradığını bulmanın rahatlığı içinde bağırmış:
-Çok yaşa!..

30 Mayıs 2013 Perşembe

Teknolojik Fıkra

Bir Japon, New York’ta bir bara girip oturur. Sol avucunu açıp sağ eliyle avucunun içine telefon tuşlar gibi yapar sonra sol elini kulağına getirip konuşmaya başlar. Barmen meraklanıp yanına gelir, sorar:

- Ne yapıyorsun?

Japon:

- Japonya’dan yeni bir buluş. Artık cep telefonu kullanmak yok. El telefonu var, diyerek elini açar gösterir.

Avucunun tam ortasında ufak bir hoparlör vardır. Barmen:

- İnanmıyorum. Böyle bir şey olamaz.

Japon:

- Göstereyim. Bana bir telefon numarası söyle.

Barmen numarayı söyledikten sonra, Japon yine avucunun içini tuşlayıp elini kulağına getirir. Biraz bekledikten sonra elini barmene uzatır:

- Konuşabilirsin, der.

Barmen Japon’un elini kulağına getirir:

- Joe? Sen misin?.. İnanmayacaksın ama şu anda seninle bir Japon’un elinden konuşuyorum… Hayır sarhoş filan değilim… Neyse sonra anlatırım. Haydi hoşçakal, deyip Japon’un elini bırakır. Hayretler içinde, “Harika bir şey bu! Pahalı mıdır?” Japon:

- Biraz ama değer, der, sonra içkisini ısmarlar. Ama sonra birden, “Affedersin tuvalet ne tarafta?” diye sorar. Barmen tuvaleti işaret eder. Japon kalkıp gösterilen kapıdan girer. Aradan 5 dakika geçer ama Japon dönmez. 10 dakika geçer… Barmen merak etmeye baslar. 20 dakika geçtikten sonra barmen, başına kötü bir şey mi geldi diye düşünüp tuvalete gider. Japon’u yerde görür. Pantolonu dizlere kadar indirilmiş, arkasında bir tuvalet kâğıdı, öne doğru eğilmiştir. Barmen:

- Aman Tanrım! Sana ne oldu böyle? Saldırıya mı uğradın? Yaralandın mı?

Japon:

- Hayır. İyiyim. Japonya’dan uzun bir faks alıyorum, o kadar.

Eski Araba

İki tane çiftçi; biri Adanalı diğeri Kayserili, sohbet ediyorlarmış; bu arada haliyle zenginlikleriyle övünüyorlar..

Adanalı başlamış:

- Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyor biz hala çiftliğin öteki ucuna  yetişemiyoruz demiş.

 Kayserili de bunun üzerine:

- Yav bizim de vardı öyle eski bi arabamız, ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık…

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Uçak Pisti

Temel ile Cemal pilot olmaya karar vermişler. Bu amaçla kursu bitirip diplomalarını almışlar. Ve ilk seferlerini yapmak üzere uçakla havalanmışlar. İnişe geçecekleri sırada Temel, Cemal'e dönüp:

- Simdi kuleden haber geldi. Bu hava limanının pisti oldukça kısaymış. Bu yüzden tekerlekler yere değer değmez, frenlere sonuna kadar asil ki, pistin dışına çıkmayalım, demiş. Az sonra inişe geçmişler. Tekerlekler yere değer değmez, Cemal frenlere asılmış. Uçak kıl payı pistten çıkmadan durmuş. Temel alnında ki terleri silerken Cemal'e dönüp :

- Bu ne biçim pist? 50 metrelik yerde uçak durur mu? Cemal başını iki yana sallayıp cevaplamış:

- Haklısın Temel. Bir de su yanlara baksana. Eni de en az 10 km.var.

24 Mayıs 2013 Cuma

Nasreddin Hoca Sünnet

Nasreddin Hoca'nın evine bir gün üç molla misafirliğe gelir. Üçü de birbirinden obur şeylermiş. Hoca ne yemek çıkarmışsa silip süpürmüşler. O kadar ki sahanlarda yemek bitince, bunu da "Sünnettir" diye ekmekle iyice sıyırırlarmış. Bu sırada odaya Hoca'nın oğlu girmiş. Mollalar Hoca'yı memnun etmek için:

- Aman ne güzel çocuk...Adı ne bunun? diye sormuşlar.

Hoca:

- Adı Farzdır, demiş.

Mollalar şaşırıp birbirlerine bakmışlar:

-Bu ne biçim isim Hoca Efendi? demişler. Şimdiye kadar böyle bir isim hiç duymamıştık.

Hoca hemen taşı gediğine koymuş:

-Ya, sünnet diyeyim de onu da mı yiyesiniz?

Piyanist Temel

Temel Laz olduğu için kendinden nefret ediyormuş. Amerikaya gitmiş ve birçok ameliyattan sonra burnunu düzelttirmiş, iyi şekilde İngilizce öğrenmiş ve meşhur bir piyanist olmuş. Birgün büyük bir topluluğa konser verdikten sonra seyircileri selamlarken ön taraftan bir ses duymuş:

- Helal sana hemşerum, çok iyi çalayusun da!

Temel:

- Benim Laz olduğumu nereden anladın yahu. Halbuki Lazlara benzememek için bir sürü ameliyat oldum.

- Nasıl anlamayayım, demiş adam. Bütün piyanistler otururken sandalyeyi kendilerine çekerler, sen ise sandalyeye oturup piyanoyu kendine çekeyusun.

23 Mayıs 2013 Perşembe

Temel Tuvalette

Temel otobüs yolculuğu sırasında mola yerinde inerek tuvalete gitmiş. Tuvalete girdikten kısa süre sonra, yan tuvaletten bir ses gelmiş:

- Merhaba!

Temel bu sesi duyunca önce ne yapacağını şaşırmış, sonra gayri ihtiyari "Merhaba" demek zorunda kalmış. Hemen ardından  :

- Nasılsın? diye ses gelmiş.

Temel yine şaşırıp muhabbete devam etmiş.

- İyiyim teşekkür ederim siz nasılsınız?

Yan tuvaletten cevap gelmiş :

- Ne yapıyorsun? Bu soruyu duyan Temel, soruyu soranın o an ne yaptığını tahmin edeceğini düşünerek konuyu dağıtmak için :

- Trabzon dan İzmir’e gidiyorum demiş.  Ya siz? Yan kabinden  sinirli ses tonu ile cevap gelmiş :

- Aşkım şimdi telefonu kapatmak zorundayım. Yan tuvalette adamın biri var, sana sorduğum soruları cevaplıyor.

22 Mayıs 2013 Çarşamba

İdris Safaride

İdris methini çok duyduğu için Afrika'ya safariye gitmiş. Ufak ufak avlanmaya başlamışlar. Akşam safariye çıkanlar konuşuyormuş. İşte,ben bir aslan vurdum, ben iki kaplan vurdum. Bizimkine sıra gelmiş:

- "Pen içi tane nobum furdum."

Safariciler, herhalde bir şey vuramadı, kafadan atıyor, diye geçiştirmişler. Ertesi gün av dönüşü yine şunu vurdum, bunu vurdum diye konuşulurken İdris yine döktürmüş:

- "Pen içi tane daha nobum furdum."

Avcılar, bu adam yine atıyor diye düşünmüşler. Daha ertesi gün sıra bizimkine geldiğinde yine;

- "Peş nobum daha furdum", deyince dayanamamışlar.

- Yahu kardeşim nasıl bir şeydir şu nobum?

- "Valla, pen elimde tüfek ile dolaşayrum. Çalularun arasundan "Noo buumm , noo buumm" diye kara kara pi şeyler pağura pağura çıkıyor, ben de furayrum."

Borcum Olsun

Bir gün ünlü bir ressam, Doktor Temel'e muayeneye gelmiş. Temel para almamış, küçük bir resmi tercih edeceğini söylemiş. Ressam bir süre sonra koca bir tablo ile gelince,

- Uyy bu çok değerli, kabul edemem.

Ressam ısrar edince,

- Peki öyleyse, size bi fıtık ameliyatı borcum olsun

Acele Etme

Uçak New York'a yaklaşırken iki pilot konuşmaktadırlar. Ne var ki mikrofon açık kalmıştır ve konuşulanlar bütün yolcularca dinlenmektedir.

- New York'a iner inmez, önce ılık bir banyo yapacağım. Sonra buzlu bir duble viski içeceğim, sonra da o sarışın saçlı, uzun bacaklı hostesle...

Bunları duyan sarışın saçlıi uzun bacaklı hostes hemen pilot kabinine doğru koşmaya başlar. Yaşlı bir yolcu, hostesin yolunu keser:

- Acele etme kızım. Bırak da rahat rahat viskisini içsin.

21 Mayıs 2013 Salı

Uzayda Hayat

Temel'i bir araştırma için Mars' a göndermişler. Orada 10 yıl kaldıktan sonra uzay mekiği alana indiğinde medya ordusunu karşısında bulmuş. Temel'e sormuşlar:

- Mars'ta hayat var mı Temel Bey?

- Hiç hayat yok! Bunu duyan medya, başka soru sormadan çekip gitmişler. Temel eve geldiğinde 16 yaşında olan oğlu sormuş:

- Babacığım Mars' ta hayat yok mu gerçekten?

- Yok evladım. Gece 11 dedin mi bütün dükkanlar kapanıyor!

Beni Yüzümden Tanırlar

Bir imam, bir haham ve bir papaz ormanda geliyorlarmış. Bir gölün kenarına gelmişler. Hava sıcak mı sıcak. Bakmışlar çevrede de kimse yok, soyunup göle girmişler. Çıktıklarında bir bakmışlar ki kıyafetleri ortada yok. Aramışlar taramışlar ama bir türlü bulamamışlar. Sonunda haham:

- Benim evim ormanın içinde, biraz ileride. Benim eve gidelim, ben size giyecek bir şeyler veririm, deyince beraber ormanın içinde anadan üryan hahamın evine yürümeye başlamışlar.

Tam eve yaklaştıkları sırada bir grup kadın belirmiş. Kaçacak biryerde yok. Papaz hemen şeyini kapatmış. Haham da hemen şeyini kapatmış iki eli ile. İmam ise yüzünü kapatmış. Kadınlar geçtikten sonra hahamla papaz imama neden şeyini kapamadığını sormuşlar. İmam:

- Sizi bilmem ama benim cemaatte beni yüzümden tanırlar, demiş.

Çorumlunun Çocukları

Çorumlunun üç tane oğlu varmış üçü de Boludaymış...

Oğlunun biri babasına demiş ki:

- Baba burası Bolu kızlar dolu bana para gönder babası göndermiş..

Ikinci oğlu sana yolladıysa bana da yollar demiş o da yazmış

- Baba burası Bolu kızlar dolu bana para gönder demiş.

Babası yollamış..

Üçüncü size yolladıysa bana daha çok yollar demiş...O da yazmış...

- Baba burası Bolu kızlar dolu bana para gönder....

Çorumlu dayanamayıp geri mektup yazmış:

- Oğlum burası Çorum Annayın ***na korum, bende para bitti.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Uzaylı ve Kamyon Şoförü

Dünya ya bir uzaylı gelir ve radyolar bangırr bangır anons eder.

- Sayın dinleyiciler dünyamıza bir uzaylı geldi. Çok cana yakın biri ve zararsız. tamamen insana benziyor fakat kolları yere değecek kadar uzun. Tek farkı bu der. Kendisi ile anlaşmak ve konuşmak için kelimeleri heceleyerek söyleyin der. mesela mer-ha-ba gibi.

Kamyon şoförünün biri radyoda anonsları dinledikten sonra yol kenarında aynen tariflere uyan birisi. Kesin bu uzaylıdır der ve yanına gidip muhabbet etmek ister. Yanına yaklaşır ve :

- Mer- ha-baaa. Na- pı-yor- sunn? der.

Tariflere uyan kişide:

- Mer-ha-ba. Sı-çı-yo-rumm der.

Meğer uzaylı sandığı yol kenarında ihtiyaç gideren tarla sahibiymiş.

Ayağı Kokan Bayburtlu

İki samimi Bayburtlu arkadaş bir gün hayırlı bir iş için davet edilmişler.Arkadaşlardan birinin ayağı aşırı derecede kokuyormuş.Arkadaşı ayağı kokan arkadaşını uyarmış:

- Davete gidürüg çoraplarını hemen deyüştür,demiş.

Ayakları kokan hemen gitmiş,çoraplarını değiştirmiş. Davet yerine gelmişler,iki dakika geçmeden etrafındakiler mendilleri burunlarına götürmeye başlamışlar.

- Hani deyüştürmüştün,demiş

- Vallaha deyüştürmüştüm. İnanmazsın diye kirlileri cebime koydum, işte gör.

Mardinli İzmir'de

Mardinlinin biri İzmir'de yedeksubay okulunda askerliğini yapmaktadır. Hafta sonları çarşı izinlerinde kız  tavlamaya çalışır fakat başaramaz. Aynı yerde askerlik yapan İzmirliler Mardinli ile dalga geçerek sorarlar;

- Mardinli bu hafta çarşıda ne yaptın?

- Konak meydanında denizi seyrettim.

- Yahu ne diye boklu denizi seyrettin. Kızlara takılsana...

Ertesi hafta Mardinli Karşıyaka'ya geçer ve yine kız tavlamayı başaramaz. İzmirliler yine dalga geçerek Boklu denizi seyredecegine arkana dönüp apartmanlara baksaydın ya derler. Bu sefer Mardinli Karşıyaka'ya geçerek apartmanları seyretmeye başlar. O da ne bir bayan el sallıyor. Hemen gider bayanın dairesinin kapısını çalar. Karşısına orta yaşlı üzerinde seksi bi gecelik bulunan bir bayan çıkar. Biraz sohbet ve tanışma faslından sonra bayan sorar:

- Nerede askerlik yapıyorsun?

- Gaziemir'de

- Aa benim oglumda seninle birlikte askerlik yapıyor. Şimdi kız arkadaşıyla sinemaya gittiler, birazdan gelirler.

Sen haftaya gel, birlikte olalım, der. Mardinli bölüğe döndüğünde İzmirliler etrafını sararak sorarlar;

- Mardinli bu hafta ne halt ettin?

-Bu hafta ne halt ettigimi bende anlamadım ama haftaya kesin birinizin anasını s*kecegim!

19 Mayıs 2013 Pazar

Ben Yaşıyorum

Berrin bir işe müracaat etmis, medeni halini sormuşlar.

- Bes yıldır dulum, iki çocuğum var, biri on diğeri iki yaşında...

- Küçük çoçuğunuz iki yaşında ve kocanız öleli beş yıl oldu öyle mi ?

- Evet, ama ben yaşıyorum!..

Cimri Avcı

Çok hassas birisini, av sırasında bir kaplan, belinden yakalayarak ağzına aldı ve kaçmaya başladı. Oğlu peşinden koşup tüfeğini ateş etmek amacıyla doğrultunca, kaplanın ağzındaki adam bağırdı:

-  Ayaklarına ateş et! Sakın postu zedeleme!

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Sarhoş Papağan

Adamın birinin papağanı varmış. Ama çok içkici imiş. Bir gün sahibi eve iki şişe viski getirmiş ve papağanına demiş ki;

- Ulan bunu içersen tüylerini diri diri yolarım, akşama misafirim var, demiş ve gitmiş misafirini davet etmeye.

Akşam geldiğinde bakmış ki papağan sarhoş, kendi tüyünü kendi yoluyormuş.

- Benim için fark etmez, diye.

Kalanını Geri Gönder

Deniz aşırı bir ülkede askerliğini yapmakta olan Temel bir gün sevgilisi Fadime’den bir mektup alır. Fadime artık ondan ayrıldığını bildirmekte ve fotoğrafını geri  göndermesini istemektedir.

Temel çok kızar. Arkadaşlarından eski kız arkadaşlarının fotoğraflarını toplar.  Hepsini paket yapar ve Fadime’ye gönderir. Pakete birde not iliştirir:

"Kusura bakma, hangisi olduğunu çıkaramadım. Lütfen kendi fotoğrafını al ve kalanını geri gönder!" der.

17 Mayıs 2013 Cuma

Vatan Toprağı

Askerliğe yeni baslamış Acemi Er Temel komutanın yanına giderek. Komutanım çorbada kum vardı der. Komutanı kaşlarını çatarak:

- Ne olmuş yani buraya yemek beğenmeye değil vatan toprağını korumaya geldiniz.Bir daha böyle şikayet istemem der.

Ama Temelin cevabı hazırdır.

- Komutanım doğru yemek beğenmeye gelmedik ama vatan toprağını yemeye hiç gelmedik der.

İçkiyi Bıraktım

Temel bir gün bara gidip barmenden üç bira ister ve hepsini ardı arında içer. Bir kaç gün arayala aynı şey olunca barmen merak eder ve sorar:

- Niye hep üç tane bira içiyorsunuz?

Temel cevap verir:

- Ben, Dursun ve Hamdi üçüzüz. Hepimiz dünyanin farklı yerlerindeyiz. Hepimizde bara girdigimizde birbirimizin yerine bira içeriz, öteki iki birayı o yüzden içiyorum.

Bir müddet aynı bara uğramayan Temel günler sonra çıkagelir ve iki bira ister, barmen servis yapar ama Temel biraları içtikten sonra dayanamayıp sorar:

- Allah rahmet eylesin efendim, kardeşinizin biri öldü heralde?

Temel cevap verir:

- Hayır, ben içkiyi bıraktım.

16 Mayıs 2013 Perşembe

GALATA KULESİ


Adamın biri olmaz bir iş için dilekte bulunmuş ve demiş ki;
- Yüce Allahım. Bu işim olursa Galata Kulesi'ne sırtımda eşek çıkartacağım!..
İşi olmuş, adak sözünü yerine getirmek lazım. Almış eşeği gelmiş Galata kulesine. Bir eşeğe bakmış, bir kuleye, ama gözü yememiş. İlerde oturan Bektaşi babasının yanına varmış;
- Baba erenler bana bir akıl ver demiş ve olayı anlatmış. Bektaşi babası sormuş;
- İçki içer misin?
- Haşa!.. Ömrümde ağzıma sürmedim!..
- Tütün içer misin?
- Haşa!..
- Kumar oynar mısın?
- Haşa!..
Zamparalık, hovardalık yapar mısın?
- Haşa!..
Adam ona haşa, buna haşa deyince Bektaşi babası biraz düşünmüş ve demiş ki;
- Bak evladım, sen eşeği boşuna yorma, Galata Kulesi'ne kendin çık yeter!..

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Avcının Köpeği

Malum, avcılar atıcılıklarıyla meşhurdurlar. Yine bir mecliste üç avcı karşılıklı olarak köpeklerini övüyorlarmış. Birincisi demiş ki:

- Benim köpeğim çok akıllıdır, bakkala gönderirim, ne istersem alır ve getirir. Hemen ikinci avcı atlamış:

- Ya benimki! Sadece istediklerimi almakla kalmaz, paranın üstünü de doğru olarak getirir, satış fişini de alır vs. vs.

Bu sırada üçüncü avcı kendinden emin bir tavırla aynen şöyle der:

-Sizin köpeklerinizin alışveriş ettiği dükkanı benim köpeğim çalıştırıyor.

Dünya'nın En Komik Fıkrası

Ormanda dolaşan 2 avcıdan biri birden bire yere düşer. Arkadaşı, düşen adamın nefes almadığını ve gözlerinin ferinin söndüğünü görür. Bunun üzerine telefonla acil yardımı arar.

- Arkadaşım öldü, ne yapabilirim, diye sorar. Telefondaki ses yanıtlar:

- Sakin olun. Size yardım edebilirim. Ama önce arkadaşınızın ölüp ölmediğinden emin olalım.

- Telefonda bir süre sessizlik olur ve bir silah sesi işitilir. Avcı telefonu tekrar eline alır ve şöyle der:

- Evet, tamam. Şimdi ne yapacağım?

9 Mayıs 2013 Perşembe

Hangi Lastik

Dört tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin patladığını söylerler… Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin yalvarmalarına  dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.

Sınav günü gelince hoca, dört öğrencinin hepsini boş bir salonun ayrı ayrı köşelerine oturtur. Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes sınavı geçebilir… Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10′ar puanlık dört tane basit matematik sorusu vardır… Bunları kolayca çözerler. Arka sayfada ise 60 puanlık bir soru vardır:

- Hangi lastik patladı?

Fare Kapanı

Temel bilim adamıdır,bulmuş olduğu yeni icadın (fare kapanı) telif hakkını almak için Dursun'a gitmiş:

 -Ula Dursun, ha bunun telif hakkını bana ver bakayum, demiş. Dursun :

- Hele bi dur bakalım, icadı bana bi anlat, demiş.

- Tamam, demiş Temel ve başlamış anlatmaya:

- Bak şimdi Dursun, fare şu ufak köprünün üstünden geçecek, köprünün sonuna gelecek, jiletin arkasındaki peyniri almak için yerde duran jiletin üstüne gelecek, jilet kafasını kesecek ve fare ölecek demiş. Dursun:

- Olmaz, demiş. Bu jilet sağa sola hareket etmiyor ki kafasını kessin farenin, demiş. Temel de:

- O zaman bu kapanın üzerinde biraz daha çalışayım, demiş kapanı almış gitmiş.

Aradan bir gün geçmiş, Temel yine Dursun'un yanına gelmiş:

- Ula Dursun, bu sefer yaptım fare kapanını, ver telif hakkını, demiş.

Dursun kapana bi bakmış kapan aynı kapan ..Sadece peynirin olmadığını görmüş ve Temel'e:

- Anlat bakayım nasıl yaptun oni, demiş. Temel başlamış anlatmaya:

- Bak Dursun demiş fare köprüyü geçecek, jiletin üstüne gelince bakacak ki peynir yok , çok şaşıracak ve Allah Allah diyerek kafasını sağa sola sallayacak ve ölecek, demiş.

2 Mayıs 2013 Perşembe

Aklım Başıma Gelsin

Küçük Cem bi gün abisinin arabasında oturuyormuş bir de bakmış abisiyle kız arkadaşı geliyor hemen  saklanmış arka koltuğa. Abisi arabayı bir tepeye çıkarmış ve kız arkadaşına:

Sevgilim benimle evlenir misin, demiş.

Sevgilisi de "Hayır" cevabını verince abisi:

- O zaman in arabadan aşağıya kadar yürü de aklın başına gelsin demiş.

Ertesi gün Cem kız arkadaşını bisikletiyle aynı tepeye çıkarmış ve sormuş:

- Sevgilim biz büyüğünce benimle evlenir misin?
 
- Evet
 
- Hadi ya tamam sen bu bisikleti al aşağı in. Ben yürüyeyimde aklım başıma gelsin

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Sabırsız Temel

Temel çok para kazanmış. Ailece lüks bir lokantaya gitmişler. En pahalı şarabı seçip ısmarlamış.

Garson:

- Hangi yıl tercih ederdiniz, diye sorunca,

Temel :

- Bi mahzuru yoksa hemen istiyorum

Laz mısın?

Temel otelin birinin odasında kara kara düşünüyor:

- Ulan diyor, Ben aşağıdan içki isterken laz olduğum anlaşılır mı acaba?

Geçiyor aynanın karşısına ve prova yapıyor.

- Bana bir visku.. Yok böyle anlarlar.. Bana bir rakı, yok diyor. Böyle de anlarlar.. Bana bir bira.. Tamam diyor . Böyle iyi.. anlamazlar.

 Ve aşağıya iniyor. Masaya dirseklerini dayıyor ve sesleniyor:

– Barmen bana bir bira. Barmen Temel’i biraz süzdükten sonra soruyor:

–  Birader sen laz mısın?

Temel:

- Uuuy nasil anladın diyor:

– Burası resepsiyon bar karşıda..

29 Nisan 2013 Pazartesi

Temel İngilizce

Birgün Temel okulda iken İngilizce öğretmeni bir cümle vermiş vede evde çevirmesini söylemiş.

Öğretmen; "At koştu suya düştü boğuldu”

Temel de ertesi gün çevirdiği cümleyi öğretmenine getirmiş, okumuş. Temel:

- The horse digidik digidik , cumhurlop guluk guluk.

Dindar Öğretmen

Ali okuldan eve dönünce babasına:

- Baba bizim öğretmen çok dindarmış.

Baba:

- Nasıl anladın, demiş.

Ali:

- Sorduğu sorulara cevap verdikten sonra "sürekli Aman Allah'ım, aman Allah'ım!" diyordu.

26 Nisan 2013 Cuma

Ayran Fıkrası

İdris'le Dursun, kahvede ayrı masalarda hafif sıkkın oturuyorlar. İdris sesleniyor:

- Bana "ayran" desene...

- Ayran!

- Uyy, ben de senin karına hayran!

Fena halde bozulan Dursun, biraz sonra İdris'e sesleniyor:

- Bana "gazoz" desene...

- Gazoz...

- Uyy, ben da senin karını öptum...

İdris, dudak büküyor:

- Bu söylediğinin kafiyesi yoktur...

Dursun hemen sözü bağlar:

- Kafiyesi yoktur ama aslı vardır!

Hocanın Eşeği Ölürse

Hocanın eşeği ölmüş. Kapının eşiğine oturmuş, hüngür hüngür ağlıyormuş. Bir komşusu yaklaşarak:

- A Hoca! Geçende karın öldü, ağlamadın. Bir eşek için ağlamak sana yakışır mı?

- Nasıl ağlamam! Karım ölünce eş, dost hepiniz etrafımı aldınız, üzülme biz sana daha iyisini buluruz dediniz.

 Ama biri çıkıp da; Hoca ağlama, sana daha iyi bir eşek alırız demedi!!!

25 Nisan 2013 Perşembe

Sarı Çizgiyi Takip Et

Adamın biri çok delikanlı geçinirmiş. Adam bir gün kabız olmuş. Kabız ilacı almayı delkanlılığına yedirememiş. Geçer ümidiyle iki gün beklemiş, geçmemiş, dört gün beklemiş, geçmemiş. Bir hafta beklemiş kabızlığı geçmemiş. Artık dayanamamış ve eczaneye gitmeye karar vermiş. Eczane kapısından utana sıkıla girmiş.

- Şey beyfendi, ben hastayım. Tuvalete gidiyorum fakat yapamıyorum, demiş.

Eczaneci

- Bunda utanacak ne var. Size hemen bir ilaç vereyim geçirir. Ama dikkat edin çok kuvvetli bir ilaçtır birden fazla içmeyin demiş.

Adam eczaneden koşar adım çıkar. Yolda dayanamaz ve 1 haftanın verdiği sıkıntıyla iki üç tane ilacı mideye indirir. Adam yolda giderken bir hastaya rastlar. Hasta, adama:

- Buralarda eczane var mı, diye sorar. Adamın cevabı oldukca ilginçtir:

- Sarı çizgiyi takip et.

Erzurumlu ile Melek

Erzurumlunun biri büyük bir çukura düşer başlar bağırmaya:

- Kimse yok mu kimse yok mu, beni kurtaracak kimse yok mu? 

 İmdada bir melek yetişir ve derki seni üç şartla oradan çıkarırım:

- Bir içkiyi iki kumarı üç karı kız ayağını bırakacaksın.

Bizim Erzurumlu düşünür tekrar başlar bağırmaya:

 - Başka kimse yok mu, başka kimse yok mu?

Küçük Ali'nin İmtihanı

Küçük Ali okula başladığından beri her gün ögretmeni Aysel hanıma gidip:

- Öğretmenim beni yanlış sınıfa koydunuz, benim yerim birinci sınıf değil, ablam üçüncü sinifta ama ben en az onun kadar akıllıyım, hiç olmazsa beni üçüncü sınıfa alın, diye şikayet edermiş.

Bundan sıkılan Aysel ögretmen bir gün Ali'yi kaptığı gibi okul müdürüne çıkmış ve olayı anlatmış. Okul müdürü:

- Peki, demiş. Bu çocuğu bir imtihan edelim, yeri üçüncü sınıfsa o sınıfa koyalım ve baslamış sorgulamaya:

- İki kere iki?

- Ali hemen 4 demiş,

- Sekiz kere dokuz?

Ali hemen 72 demiş,

- Kaç mevsim var?

Ali hemen Dört demis.

Bu surada Aysel Hoca da:

- Müsaade ederseniz bir kaç soruda ben sorayım, demis ve sormuş:

- Söyle bakalım Ali, ineklerde dört tane ama bende iki tane var, bu nedir?

Ali hemen:

- Ayak, demiş, Aysel Hoca sormuş:

- Peki senin pantolonunda olup da benim pantolonumda olmayan şey nedir?

Ali hemen yanıtlamış:

- Cep.

Bunun üzerine Aysel Hoca dönmüş müdüre:

- Üçe koyalım hocam, diyecekken

Müdür, Aysel Hocanın sözünü kesmiş:

-Hocam, bu çocugu üçe değil beşinci sınıfa koyalım, zira son iki suale ben doğru cevap veremedim.

19 Nisan 2013 Cuma

Kaza Namazı

Bektaşi ile bir hoca birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca :

- Namaz saati, demiş, başlamış kılmaya... Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam...

Bektaşinin beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş :

- Yahu bu ne uzun namaz böyle?

- Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları eda eyledim! Bektaşi :

- Eh ben de bir namaz kılayım, demiş ve başlamış namaza...

Ama ne namaz, bitmiyor, sonunda hoca dayanamamış :

-  Erenler, senin namaz da uzun sürdü!

 - Önümüzdeki haftanın namazını kıldım! Hoca şaşırmış :

- Yahu olur mu böyle şey? Bektaşi gülmüş :

- Yukarıdaki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşinimi niye kabul etmesin

16 Nisan 2013 Salı

Aptal Hancı

Zararsız bir deli ile bir general bir handa aynı odada misafir olurlar.  Deli hancıya sabah erken yola çıkması gerektiğini söyler ve sabah ezanında uyandırılmasını rica eder.

Hancı deliyi istediği vakitte uyandırır. Karanlıkta giyinmeye çalışan deli yanlışlıkla generalin elbiselerini giyer ve yola revan olur. Epey yol katettikten sonra ortalık aydınlanınca üzerindekileri fark eder. Şöyle söylenir:

- Vay aptal hancı! Benim yerime generali uyandırmış!

Napolyon'un Kahvaltısı

Napolyon bir sabah erkenden kalkıp nöbetçilerini kontrol etmeye başlamış. Bir de ne görsün? Nöbetçilerden bir tanesi yerinde yok. Hemen aramaya başlamış. Çok geçmeden biraz ilerideki çalılıkların arasında nöbetçisini bulmuş. Asker tüfeğini ağaca dayamış, oturmuş sıçıyor. Bunu gören Napolyon hemen ağaca dayalı tüfeği kapıp askere doğrultmuş ve yaptığı şeyi parmaklayıp yemesini emretmiş. Asker istemeye istemeye söyleneni yapmış.

- Asker bu ceza sana yeter, seni bu defalık affediyorum, tekrar ederse kurşuna dizilirsin.
 
Deyip tüfeği askere teslim etmiş ve arkasını dönüp uzaklaşmaya başlamış. Tam o sırada nöbetçi silahını Napolyon'a doğrultup "Dur" diye bağırmış.

- Hadi bakalım komutanım boku yeme sırası sende, yoksa seni vururum.

Napolyon çaresiz söyleneni yapmış ve parmağını boka batırıp yalamış. Aradan uzun süre geçmiş ve savaş sona ermiş. Napolyon savaştan sağ çıkan askerlerinin arasında dolaşırken bir askerin önünde durup;

- Asker, ben seni bir yerden tanıyorum ama çıkartamadım, demiş. Asker hemen cevap vermiş:
 
- Doğrudur komutanım bir sabah kahvaltıyı sizinle birlikte yapmıştık.

Nasreddin Hoca ve Seyis

Nasreddin Hoca vaaz vermek istediği salona girmiş.Salon, ön sırada oturan seyis dışıda boşmuş.Konuşup konuşmama konusunda düşünen hoca sonunda seyise sormuş:

- Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mı, yoksa konusmamalımıyım? Seyis cevap vermiş:

- Hoca ben basit bir insanim, bu konulardan anlamam. Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim.

Bu sözlere hak veren Nasreddin Hoca vaaza başlamış iki saatin üzerinde konuşmuş durmuş. Dua da ettikten sonra kendini mutlu hissetmiş ve dinleyicisinin de vaazın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:

- Vaazımı nasıl buldun? Seyis cevap vermiş:

- Sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim. Gene de eğer ahıra gelip biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim dedim ama elimdeki tüm yemi ona verip hayvanı çatlatmazdım.

12 Nisan 2013 Cuma

Erzurum'a Vali

Adamın biri Erzurum'a vali tayin edilmiş. Gitmiş, görevi devralmış. Halkı ve çevreyi tanımak için çıktığı gezilerin birinde köy halkına sormuş:

- Şimdiye kadar Erzurum'a tayin edilmiş valiler içinde size en çok hizmet veren hangisiydi?

Köylünün biri cevap vermiş:

- Sizden iki önceki valiydi; Mehmet Paşa.

- Yaa, öyle mi, peki size ne gibi hizmetler yaptı?

- Daha Erzurum'a gelirken, yolda öldü demiş!

Yetenek Meselesi

Zengin ve tecrübeli işadamı, birgün ukala ve tembel oğlunu yanına çağırır.

- Bak oğlum ben artık yaşlandım, işleri sana devredeceğim, gel sana fabrikayı gezdireyim ve kendi başarı öykümü anlatayım. Bizim hiçbir şeyimiz yoktu, yıllarca çalıştım, didindim uğraştım ve sana bırakacak bu fabrikayı yaptım, der ve fabrikayı oğluna gezdirir.

Yeni aldıkları makinayı tanıtarak konuşmasına devam eder:

- Bak bu yeni makinaya dikkat et, tam otomatik olarak el değmeden sosisleri üretiyor, danayı bir ucundan veriyorsun diğer üretim bandının ucundan paketlenmiş sosis olarak alıyorsun, der ve hayran hayran makinaya bakar.

Çok bilmiş zıpır oğlu ise bir soru ile babasına cevap verir:

- Peki baba sosisleri bir uctan verirsek diğer ucundan dana alabilir miyiz? der.

Çok sinirlenen baba:

- Hayır oğlum o yetenek sadece ananda var.

8 Nisan 2013 Pazartesi

Saunada Cep Telefonu

Bir Türk , bir Amerikalı ve bir Alman bir saunada bellerinde bir havlu oturup ter atıyorlarmış . Bu sırada bip bip diye bir ses gelmiş . Amerikalı eliyle omzuna dokunup:

- Çağrı cihazım çaldı , derimin altında elektronik devre var da demiş.

Bir süre sonra bir cep telefonu çalmaya başlamış . Alman avuç içini kulağına götürüp kısa bir müddet konuştuktan sonra:

- Avcumda deri altına yerleştirilmiş cep telefonu var da o çaldı demiş .

Teknolojik olarak geri kalmayı gururuna yediremeyen Türk hemen dışarı çıkmış , kısa bir süre sonra poposuna bir sürü tuvalet kağıdı sıkıştırmış olarak geri dönmüş ve başlamış osurmaya . Alman ve Amerikalıya dönerek:

- Pardon faks geliyor da, demiş

7 Nisan 2013 Pazar

3 Yaşlı Kadın

Badegül, Songül ve Gülcan 75-80 yaslarında, çok eski üç arkadaştır. Bir gün Badegül Gülcan'a telefon eder ve Songül'e gitmeye karar verirler ve giderler.

Biraz muhabbetten sonra Songül kahve yapar ve içerler. Biraz sonra Songül yine:

- Ay kusura bakmayın unuttum. Birer kahve yapayım da içelim, der.

Badegül ve Gülcan bir şey demezler ve içerler. Aradan biraz zaman geçer. Songül yine:

- Size bir kahve bile yapmadım hemen yapayım da içelim, der ve yapar getirir.

Bizimkiler de yine itiraz yok. Akşama doğru Badegül ve Gülcan kalkarlar, yola düşerler. Yolda bastonları ile yavaş yavaş yürürken aralarında şu konuşma geçer; Badegül:

- Kız Gülcan,  gördün mü Songül'ü.? Ne kadar pinti olmuş. Bize bir kahve bile ikram etmedi

 Gülcan:

- Kız Songül'ü ne zaman gördün?

Sıfırcı Öğretmen

Renkli kişiliği ve düşük not vermesi ile öğrencileri arasında özel bir üne sahip olan felsefe öğretmeni, sınav yapacağı gün öğrencilere, önce kâğıt ve kalemlerini hazırlamalarını söyledi, sonra da sandalyesini kaldırıp masanın üzerine koydu. Sonra:

- Sınav sorumu soruyorum, dedi. Bu sandalyenin var olmadığını kanıtlayınız.

Sıfırcı felsefe öğretmeni, sınav kâğıtlarını okuduktan sonra, bu konudaki ününe gölge düşüreceğini bilmesine rağmen, hayatında ilk kez bir öğrencisine yüz üzerinden yüz vermek zorunda kaldı. Öğrencinin sınav kâğıdında yalnızca şu iki sözcük yer alıyordu:

- Hangi sandalyenin?

6 Nisan 2013 Cumartesi

Bilmiy misen?

Genç edebiyat öğretmeni güneydoğulu öğrencilerine İstiklal Marşı'nı doğru okutmaya çabalamaktadır. Ancak özellikle:

Bağtığın yerleri toprak diyerek geçme tanı!
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı!

dizeleri öğrenciler tarafından istediği gibi okunamamaktadır. Sonunda dayanamayıp, öğrencilerine:

- Bu dizeleri duyarak, yüreğinden okuyacak biri yok mu içinizde? der.

Arka sıralardan bir öğrenci yavaşça ayağa kalkar, okumaya başlar:

- Ula ne basıp geçiysen görmiy misen, bilmiy misen orda kaç mefta yati?

Hangi Deyyus?

Bektaşi'nin biri her gün kasabada "Her şey Allah'tan", "Her şey Allah'tan" diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın serseri delikanlılarından biri, yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi'ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi'nin pür hiddet dönüp kendisine ters ters baktığını görünce;

- Öyle ne bakıyorsun baba erenler demiş, hani her şey Allah'tandı.

- Tabii demiş Bektaşi, her şey Allah'tan da, ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum.

2 Nisan 2013 Salı

İki Tavuğum Var

İki fakir muhabbet etmektedir. Fakir adam diğerine sorar:

- Arkadaş mesela, senin iki araban olsa birini bana verir miydin? Arkadaşı:

- Tabii ki verirdim. Arkadaşı soruya devam eder:

- Kardeşim, peki iki evin olsaydı, birini bana verir miydin? Arkadaşı:

-  Ne demek tabii ki verirdim. Arkadaşı mutlu şekilde soruya devam eder:

- Peki iki tavuğun olsaydı birini bana verir miydin? Arkadaşı gayet ciddi:

-  Hayır, veremem. Soru soran arkadaşı merakla:

- Peki niye veremezsin? Arkadaşı:

- Çünkü gerçekten iki tavuğum var da onun için.

Temel Nato'da

Temel Nato da havacı olarak askerliğini yapmaktadır. Komutan askerlere paraşütle nasıl atlanacağı konusunda eğitim vermiş.

-Uçaktan atladığınız anda birinci ipi çekmelisiniz. Paraşüt açılmaz ise ikinci ipi çekmelisiniz. Yine açılmaz ise  Meryem Ana'ya dua edeceksiniz.

Temel uçaktan atlar, birinci ipi çeker paraşüt açılmaz, ikinci ipi çeker yine paraşüt açılmamıştır. O sırada yere yavaş yavaş süzülen komutanın yanından geçerken sorar:

-Komutanım, komutanım. O bayanın adı neydi?

Yanlışınız Var

Kadın'ın biri günah çıkarma hücresine girmiş ve başlamış anlatmaya.

- Beni bağışlayın Peder, kitapta yazılı olan 7 günahtan birisini işledim. Kibir suçunu işledim. Günde iki defa aynaya uzun uzun bakıp, kendi kendime  "Ben ne güzel kadınım" diyorum.

Bunun üzerine Peder, aradaki perdeyi açıp kadına yakından bakmış ve şöyle demiş :

 - Hanımefendi, size çok iyi haberlerim var. Günahınız yok. Yanlışınız var

1 Nisan 2013 Pazartesi

Temel'de Yumuşak G

Temel askere alınacak, Askerlik şubesinde Memur adını sorar.

- Adın ?

- Temel

- Temel ama yumusak g siz der

Memur:

- Tövbe tövbe lan manyak mısın ? Temel'de yumusak g ne arasın, der

Temel:

-Eheee biz ne deduk

Komutanın Dediği

Temel ve Dursun paraşüt eğitimlerini tamamladıktan sonra ilk atlayışları için havalanırlar. Makul seviyeye geldiklerinde komutanları son kontrolleri yapıp;

- Atladıktan bir süre sonra paraşütün sağ tarafındaki ipi çekin paraşütleriniz açılacaktır. Şayet açılmazsa hiç telaşa kapılmayın, sol tarafta yedek paraşütün ipi var onu çekin sorun kalmaz... İndiğinizde sizi bir jeep bekliyor olacak sizi karargaha geri götürecek.

Askerler korkarak da olsa atlamışlar. Heyecanla sağ taraftaki iplerine asılmışlar. Tık yok. Taş gibi düşüyorlar. Hemen sol taraftaki iplere asılmışlar ama paraşütler yine açılmamış. Temel bunun üzerine bağırmaya başlamış :

- Ula bu komutanun hiçbir dediği çıkmıyor... Hele bir de aşağıda jeep yoksa o zaman anasını belleyecegum!..

Üç Viagra

Adam doktora gider

- Doktor bey bana üç tane viagra hapı lazim. 

- Neden üç tane?

- Cuma metresim ,cumartesi eski karım geceyi geçirmeye geliyor, pazar da karım dönüyor tatilden..

- Beyfendi üç hap tehlikeli olabilir ama pazartesi kontrole gelmeye söz verirseniz size o zaman veririm

Adam söz verir. Pazartesi olur doktorun odasına adam kolu askıda girer, doktor;

- Ne oldu sana birader 

- Sorma doktor bey hiç biri gelmedi

Geveze Nasıl Olurmuş

Kız öğrencilerden biri okulda çok gevezelik yapıyormuş. Bütün öğrenciler, bu durumdan şikayetçiymiş. Okul müdürü bir gün kızın babasına mektup gönderir:

-Kızınız çok geveze, konuşmalarıyla ortalığı karıştırıyor. Rica etsem çaresine bakınız.

Mektubun cevabı gelir:

- Geveze nasıl olurmuş siz gelin bir de annesini görün!

29 Mart 2013 Cuma

Laz ve Kürt Kahvesi

Bir köyde lazlar ve kürtlerin kahvesi karşılıklıymış. Kürdün biri eline silahı alıp lazların kahvesini basmış ve 

- Sağdakilerin anasını soldakilerin babasını ..... demiş ve ordan ayrılmış.

Bu küfürü gururuna yediremeyen Temel eline silahını alır ve kürtlerin kahvesini basar içeri girer. Bir de bakar ki içeride herkes 7'den 70'ine kadar elinde kalaşnikoflar Temel'e doğrultulmuş. Temel bir sağa bakar bir sola ve der ki:

- Sağdakiler anamı soldakiler babamı...

Boğulan Yunus Temel

Temel ölmüş ve öteki dünyadaki görevli listeye bakmış ve Temel'e;

- Senin adın listede yok sen bu gün ölmemeliydin. Seni tekrar dünyaya yollayacağız ama kurallara göre insan olarak yollayamayız ancak istediğin bir hayvan olarak gidebilirsin seç bir tane.

Temel biraz düşündükten sonra ;

- Yunus balığı olayım , demiş ve anında yunus olarak dünyaya dönmüş .

Aradan üç dakika geçmemiş Temel geri dönmüş. Görevli iyice şaşırarak;

- Yahu seni daha yeni yolladık nasıl geri dönmeyi başardın gene ?

Temel kafasını yere eğerek gayet masum ve utanmış bir şekilde ;

- Yüzme bilmiyordum, boğuldum...

28 Mart 2013 Perşembe

Sünnet Ettirdim

Lazın teki Ankara’da bir barda içerken cep telefonu çaldı,telefonunu açtı, bir o kulağına bir bu kulağına götürürken sevinçle bardaki herkese içki ısmarladı. Sonra da çevresindekilere karısının 15 kg lık tipik bir laz bebeği doğurduğunu söyledi.

Bardaki hiç kimse bir bebeğin 15 kg. gelebileceğine inanmadı Fakat laz inat etti.

- Dediğim gibi, bizim oralarda ortalama bebek kilosu budur, benimki de tipik bir laz bebeği!

Dört bir yandan tebrikler yağdı; bardaki herkes lazı kutladı..

İki hafta sonra laz tekrar bara uğradı. Barmen adamı tanıdı ve sordu:

- Sen şu 15 kg doğan bebeğin babası değil misin? Herkes bebeğin iki haftada kaç kilo olduğunu merak ediyor. Söyle bize, bebek kaç kilo?

Baba gururla yanıtladı,

- 10 kg.

Barmen şaşırmış ve meraklanmıştı:

- Ne oldu? Doğduğu gün zaten 15 kg.dı.

Laz baba içkisini başına dikti, ıslak dudaklarını koluna sildi ve barmene doğru eğildi, gururla yanıtladı.

- Sünnet ettirdim

Aytekin'i Tanıyor musun?

Aytekin Akkaya Erzurumun meşhur artistlerindendir annesine para yollamış gel İstanbul'da bir kaç gün kal diye.

Annesi hiç uçağa binmemiş.

Hostes herkese sormuş ne içersiniz diye. Herkes viski, kola derken Aytekin Akkaya'nın annesi demiş ki:

- Kızım bene bir açığ çay getir. 

Herkesin isteği yerine gelmiş ama açığ çay gelmemiş. Uçak istanbula gelene kadar hostese demiş:

- Kızım bene bir açığ çay.

En sonunda hostesi yanına çağırmış demiş ki;

- Kızım sen Aytekini tanırmisan

Hostes yok demiş, tanımıyorum niye sordun nine.

- Heç kızım bütün orospular Aytekin'i tanır da sen nasıl ki tanımırsan?

Kan Kokuyorum

Erzurumlunun biri adam yaralamaktan içeri girecekmiş arkadaşı buna teslim olmadan önce öğüt vermiş.
 
- Maphusa girince kapıyı tekmele ve dört leşim var diye bağır senden korksunlar, demiş. Bunun da aklına yatmış tabi.

Bizimki Sivas cezaevine düşmüş ve koğuşunu belirlemişler. Gardiyan içeri sokacağı sırada kapıya bir asılmış tekmeyle

- Ulennnn yedi leşim var gan gokirem, diye bağırmış.

Koğuşun ağası da yarma gibi gelmiş önüne dikilmiş.

- Ne gokiysen ne gokiysen.

Erzurumlu korkudan ne yapacağını şaşırmış.

- Hiç şeyy abiii gelirken lağıma düştüm bog gokirem

Kendi Kendine Gidiyor

Bir gün Temel ile Dursun 2 katlı otobüsle yolculuk ediyormuş. Temel cep telefonunu çıkartıp alt kattaki Dursunu aramış.
- Orada havalar nasıl dursun kardeşim?
- Bizim şoför uyumuş otobüs öyle gidiyor valla Temelciğim...
- O da bir şey mi Dursun? Bizim katta şöfor bile yok.. Otobüs kendi kendine gidiyor.

Veresiye Alışveriş

Eski İstanbul'da yaptığı veresiye alışverişlerde pek borcunu ödemeyen bir memur varmış. Bir gün bir alışverişteyken çarşıyı denetleyen belediye başkanı adı Mehmet olan bu adama da hal hatır sormuş:

- Ooo Mehmet Efendi nasılsın?

- İyi alışveriş yapıyorum. Bu cevap üzerine ağzı Mehmet Efendi'den yanan dükkân sahibi hemen atılmış:

- Vallahi efendim şu ana kadar yalnızca aldı. Çok şükür daha bir şey verdiğini pek görmedik.

Ayakkabı


Temel işe girmek için sözlü sınava giriyor. Çok heyecanlı, bir önceki adaya soruyor :

-Ne sorayiler?

-Ayakkabı.

Temel'in sırası geliyor, bilsin diye kolay soruyorlar :

-Dört ayaklıdır, miyav miyav der.

Temel soruyor : 


- Bağcıkli midur?

26 Mart 2013 Salı

Karımı Kaybettim

Adamın biri, tıklım tıklım dolu bir hipermarketteymiş. Alışveriş eden çok güzel bir kadının yanına sokulmuş:

-Afedersiniz hanımefendi, karımı kaybettim bulamıyorum, benimle biraz konuşur musunuz?

Güzel kadın tepkili bir şekilde:

-Karınızı kaybetmenizle benim ne ilişkim var?

Adam izah etmiş:

-Ne zaman güzel bir kadınla iki çift laf etmeye kalkışsam, karım şıp diye damlar da...

Çinli Bayan

Bir İngiliz, Çinli bayan ile evlenir ve Londra'ya yerleşir. Çinli kadın İngilizce konusunda oldukça zayıftır. tarzanca da olsa eşi ile anlaşabilmektedir. 

Sorun; kadın alışverişe yalnız çıktığında ayyuka çıkmaktadır. Yine bir gün bayan kasaba domuz butu almaya gider. Ama bir türlü derdini anlatamaz en sonunda eteğini sıyırarak kendi poposunu gösterir ve kasap bayanın ne anlatmak istediğini kavrayarak bayana istediğini verir. 

Ertesi gün bu kez kasaba tavuk göğsü almaya gider ve bu kez de gömleğinin düğmelerini açarak göğüslerini gösterir ve istediğini alır. Üçüncü gün bu Çinli bayan sosis almak ister ve yanına kocasını alarak kasaba gider... Ne mi olur?...



Sizin de aklınızda hep fesat şeyler var. Unuttunuz galiba Çinli olan bayandı kocası İngilizce konuşabiliyor.

10 Mart 2013 Pazar

Horoz Kim Olacak?

Nasreddin Hoca küçükken arkadaşlarına hep şaka yapar ve karşılarına geçer gülermiş. Birgün köyün çocukları aralarında anlaşmışlar. Bir oyun da bunlar oynuyacaklar. Neyse Nasreddin'i hamama cağırırlar herkes soyunur yıkanır. Biri çıkar:

- Hadi herkes yumurtlasın yumurtlayamayan hamam parasını öder olur mu? der.

Herkes yanında getirdiği yumurtayı göbek taşına bırakır bizim Nasreddin şaşırır bakar ki herkes yumurtluyor. Çıkar göbek taşına başlar ötmeye arkadaşları:

-Nasreddin ne yapıyosun?

Nasreddin lafı yapıştırır:

-Eee bu kadar tavuğa bir horoz lazım yoksa nasıl yumutlardınız.

Fizik Dersi Fıkrası

Alican Fizik dersindeymiş.  Hoca bütün öğrencileri kaldırıp rutin sorular soruyormuş."Otobüstesin, hava çok sıcak ne yaparsın?" Öğrenci:

- Camı açarım,

Hoca:

- Söyle o zaman giren havanın sürtünme katsayısı kaçtır?

Öğrenci:

- Bilmiyorum.

Hoca:

 - Otur sıfır.

Bu böyle bir değil iki değil bütün sınıfta sürmüş, herkes dökülüyor. Sonra Alican kalkmış. Hoca:

- Oğlum otobüstesin çok sıcak ne yaparsın?

Alican:

- Ceketimi çıkarırım.

- Ama oğlum çok sıcak.

- Gömleğimi çıkarırım.

- Oğlum çok çok sıcak. Alican dayanamamış:

- Hocam anamı da becerseniz size o camı açtırmam.

27 Şubat 2013 Çarşamba

Atın Cehenneme

Avukatın biri ölür ve öte tarafa geçer. Cennetin kapısında sorgu meleği avukatın günahlarını dinlemeye başlar :

- Çevreyi kirleten büyük bir şirketi, suçlu olduklarını bildiğim halde savundum ve beraat ettirdim.
- Bir seri cinayet katilini, yüksek ücret ödediği için savundum ve idamdan kurtardım.
- Bir çok müşteriden fahiş fiyat aldım.


Ve liste uzadıkça uzar gider. Melek "Bitti mi? " diye sorunca da avukat telaşla atılır.

- Evet. Yalnız bir dakika! Bu arada yaptğım iyilikler ne olacak?
 

Bunun üzerine Melek bir süre düşünür:

- Hmm.. Dur bakalım. Bir tarihte dilencinin birine yüzbinlira vermişsin.

Avukat sevinir:

- Evet, evet

- Bir baska tarihte de boyacı cocuğa ikiyüzbinlira bahsiş vermişsin...


Avukat yüzünde büyük bir sırıtmayla cevap verir:

- Evet! Tabii ki!

Melek yanında duran yardımcısına döner ve şöyle der:


- Bu Pezevenge üçyüzbin lirasını verin ve derhal cehenneme atın!...

Ben Sözümü Tuttum

Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş.

- 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin...

Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş

- Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarfettim, kefene 80 bin koydum.

Papaz utana sıkıla mırıldanmış.

- Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum.

Avukat gülümsemiş.

- Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum

Avukatı Nereden Bulucaksın?

Mühendisin biri ölmüş ve büyük bir yanlışlık sonucunda cehenneme atılmış. Cehennemin konforundan hoşnut kalmayan mühendis bir takım iyileştirmeler yapmaya başlamış. Kısa bir süre sonra cehennem; klimalı odaları, otomatik tuvaletleri, asansörleri, içecek otomatları ve diğer lüksleri ile bayağı rahat bir yer haline gelmiş. Bu arada mühendisin de iyice tanınıp sevildiğini söylemeye gerek yok. Derken, günün birinde Cennet Meleği, Şeytanı aramış:

- Selam, cehennemde işler nasıl gidiyor? Neler yapıyorsunuz?

Şeytan, memnun mesut gülümsemiş:

- Ohho..Biz burada çok iyiyiz. Bir mühendis düştü buraya ki sorma gitsin. İnanılmaz lüks ve konforlu bir yer yaptı bizim burayı. Bir görsen, tuvaletlerimiz otomatik, kola makinemiz bile var.

Melek şaşırır:

- Nee! Mühendis mi dedin? O adamın burada olması lazımdı çabuk onu buraya gönderin!

 Şeytan:

- Mümkünü yok! Kadromda bir mühendisin olmasından çok memnunum ve onu burada tutacağım! diye çıkışmış.

Cennet Meleği sinirle bağırmış:

- Onu çabuk buraya gönder yoksa seni dava ederim!

Şeytan katıla katıla gülerken şunları söylemiş:

- Evet, eminin yaparsın! Peki Avukatı nerden bulacaksın?

25 Şubat 2013 Pazartesi

Erzurum'a Giden Ayna

Tarihte ilk kez Erzurum’a ayna gitmiş.Adamın biri aynayı görüp eline almış. Daha önce hiç kendini görmediği için ölen kardeşine benzetmiş karşısındakini. Adam:

- Ey gidi gardaşımm.. Seni bi daha görmek nasipte varmış, demiş.

Aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşine. Karısı bakmış adam bi şeye sarılıp uyuyor. Aynaya bakmış; bir kadın!

- Allah belaağı vireee, bu garı da kim? Bi boka da benzese, diyerek feryat figan evden çıkmış, muhtara gitmiş. Kadın:

- Mığdar, benim herif beni bu çirkin garıyla aldatii.

Muhtar aynaya bakmış. Sonra düşünceli düşünceli:

- Yav bu garıdan çok gavata benziir

Altın Pisuar

Temel eğlenmek için bir yer arıyormuş. Daha önce bir çok bara gitmiş fakat simdi gidecek farklı bir yer arıyormuş. Bir arkadaşı ona Sarı Bar adlı bir yer önermiş. O da gitmiş fakat diğer yerlerden hiçbir farkı yokmuş.

Neyse demiş içkisini içmiş tuvalete gitmiş . Bir de ne görsün altın bir pisuar var. Çok şaşırmış daha sonra pisuara işeyip gitmiş. Öbür gün yine gelmiş ve içkisini içip tuvalete gitmiş. Bir de ne görsün altın pisuar yerinde yok. Barmene gidip: 

- Tek farkınız altın pisuardı, şimdi o da yok, demiş.

Barmen barda oturan iri yarı adama dönüp:

- Necmi abi senin saksofona işeyen adam geldi, demiş.

23 Şubat 2013 Cumartesi

İçki Vaazı

Of'lu hoca Cuma namazında içki içenleri fena azarlıyordu:

- Paranızı sokağa atıyorsunuz! Kazanan kim? Meyhaneci... En büyük dükkan kimin? Meyhanecinin... En güzel ev kimin? Meyhanecinin... Ya en güzel araba? Meyhanecinin. Bu paraları veren kim? Ha sizin gibi kafasızlar...

Aradan 2 hafta geçer, bir adam koşarak hocanın yanına gelir ve ellerine sarılıp öperek:

- Allah razı olsun hocam, senin verdiğin içki vaazı sayesinde hayatım kurtuldu..
Hoca memnun:

- Aferin, içkiyi bırakmanın mükafatlarını ahirette de göreceksin oğlum der.

Adam düzeltir:

 - İçkiyi bırakmadım hocam, meyhane açtım

Köpeğin Çanağı

Adamın biri yabancı bir şehirde, bir evin kapısını çalarak bir ricada bulunur:

- Çok susadım ve buralarda su bulamadım. Lütfen bana bir bardak su verir misiniz?

Kapıyı açan çocuk, adamın yüzüne bakarak:

- İstersen ayran getireyim, der.

Adam bu teklifi memnuniyetle kabul ettikten sonra, çocuk bir çanak ayran getirir. Adam ayranı içtikten sonra çocuk:

- İstersen daha getireyim, der.

- Zahmet olur yavrum.

- Hayır ne zahmeti. Zaten bu ayranın içine fare düştüğü için nasıl olsa dökecektik!

Bunun üzerine, adam iğrenerek elindeki ayran çanağını hiddetle yere atıp parçalayınca, çocuk feryadı koparır:

- Anneee, kapıdaki adam köpeğin çanağını kırdı..