29 Nisan 2011 Cuma

Senin Kadar Güzel Anlatamıyorum

Uzun yıllardır görüsmeyen Temel'le İdris bir gün tesadüfen karşılaşmışlardı. Sakin bir yere oturup saatlerce sohbet ettiler. Bir ara Temel:

- Ula İdris, senin ufak bir kızın vardı, kocaman olmuştur, ne yapıyor o şimdi, diye sordu.

- Valla Temelciğim benim kız çok güzel bir iş buldu. Patronu onu çok seviyor. Ankara'dan ve İstanbul'dan birer ev aldı kızıma. Altına son model bir araba çekti. Kürkler kat kat elbiseler, ayakkabılar alıyor. Şükür iyi bir iş buldu kızım. Sahi benim kızla yaşıt bir de senin kızın vardı. O ne yapıyor simdi? deyince; Temel derin bir nefes aldıktan sonra:

- Valla İdrisçiğim benim kız da orospu oldu ama ben senin kadar güzel anlatamıyorum...

28 Nisan 2011 Perşembe

Latincesi Ne?

Hasta, doktora derdini anlatır:

- Sabahları bir türlü yataktan kalkamıyorum. Canım çalışmak da istemiyor.

- Şikayetiniz bunlar mı?

- Evet.

- Bunun adı tembellik.

- Biliyorum, doktor. Ama patronuma hastayım demek için bunun Latince bir adı yok mu?

Patrona Çok Yakınız

Uçakta hostes, papaza sormuş:

- Viski, cin, şarap... Ne emredersiniz?

- Kaç metrede uçuyoruz kızım?

- On bin metredeyiz peder!

- O halde sen bana su getir kızım, patrona çok yakınız, ayıp olur!

Uyanık Şarapçı

Şarapçı hocaya sormuş:

- Hocam, şarap günah mı?

Hoca:

- Tabii, günahtır.

Şarapçı:

- Peki hocam üzümün pekmezini yiyorsun, suyunu içiyorsun, kendisini yiyorsun, peki şarabını niye içmiyorsun?

Hoca hemen karşılık verir:

- Peki sen ineğin etini yiyorsun, sütünü içiyorsun, yoğurdunu yiyorsun peki bokunu niye yemiyorsun..

Zebani'ye Gerek Yok

Temel ölmüş. Hesap kitap derken cehennemlik olmuş. Bir tane zebani Temel'i cezasını çekeceği çukura doğru götürüyormuş. Her milletin ayrı bir çukuru varmış ve her çukurun başında da bir zebani duruyormuş ve çıkmaya çalışan olursa mızrağıyla iterek geri düşürüyormuş. Sadece Türkler'in başında zebani yokmuş. Temel merak edip:

- Neden Türkler'in başında zebani bulunmuyor? diye sormuş. Zebani de gerek yok. Zaten onlardan biri çıkmaya çalışırsa diğerleri de onu çekip geri düşürüyorlar, demiş.

Onu da Sonra Yeriz

Trenle İstanbul'a yolculuk eden Kayserili tanıştığı arkadaşıyla biraz sohbetten sonra çantasından çıkardığı pastırmalı yiyeceklerden arkadaşına da ikram eder. Arkadaşı:

- Sağol benim basurum var ben yemeyeyim deyince.

Kayserili gayet ılımlı bir tavırla:

- Olsun! Onu da biraz sonra yeriz demiş.

Babasının Adını da Açıklarım

Kaliteli şarap üreten ünlü bir firmada çalışan çeşnicibaşı ölür. Yerine yenisini bulmak için ilan verilir. İlanı gören kirli görünümlü‚ saç baş dağınık‚ tam bir ayyaş başvurur. Patron; bir taraftan paspal görünen bu adamı başından nasıl defedeceğini düşünürken‚ diğer taraftan da onu sınamaya karar verir. Ona içmesi için bir bardak şarap verirler. Sarhoş adam bardağı kafasına diker:

- Muscatel kırmızı üzüm! Güney yamaçlarda büyümüş‚ 3 yıllık ve çelik kaplarda olgunlaştırılmış..

Patron şaşırır:

- Doğru! der ve ikinci bardağı uzatır. Bizimki yine bardağı kafasına diker ve dilini şapırdatır:

- Bu da güney-batı eğimli yamaçlarda yetişmiş Cabarnet kırmızı! 8 yıllık ve meşe varillerde saklanmış.

Şaşkınlığı daha da artan patron:

- Doğru! der ve sekreterine göz kırparak bir şeyler ima eder. Patronunun ne dediğini anlayan sekreter doğru tuvalete gider ve beyaz şaraba çok benzeyen bir bardak dolusu idrarla geri döner. Bizim sarhoş düşünmeden bu bardağı da kafasına diker:

- Hımmm.. Bu bir sarışın! Hem de 26 yaşında ve üç aylık hamile! Eğer bu işi bana vermezseniz babasının adını da açıklarım!..

Daha Vuramadılar mı?

Kraliçe Elizabeth günün birinde Trabzon'a ziyarete gelmeye karar vermiş. Bunu duyan valilik de başlamış karşılama hazırlıkları yapmaya. Kraliçe'nin gemisi ufukta görüldüğü andan itibaren 40 pare top atışı başlamış. Temel de o sırada evinde uyuyormuş‚ top atışlarına uyanmış. Çıkmış gitmiş kahveye Dursun'un yanına‚ demiş.

- Ula Dursun savaş mı çıktı‚ ne diye top atıyorlar?

Dursun:

- Bilmiyor musun? Kraliçe Elizabeth Trabzon'a geliyor?

Temel:

- Ula sabahtan beri top atıyorlar‚ bir karıyı vuramadıler mı daha?

Dua Et İstanbul'dayım

Temel'in köyünde erkekler yaz geldiğinde İstanbul'a çalışmaya gidiyormuş‚ bir tek Temel gitmiyormuş. 3 sene 5 sene geçmiş‚ millet artık dedikodu yapmaya başlamış. Dedikodular dayanamayan Fadime:

- Temel bu yaz sen de gideceksin İstanbul'a‚ millet dedikodu yapıyor.

- Yok demiş, ben gitmem. Terasa saklanırım dışarı da çıkmam‚ sen de Temel gitti dersin soranlara.

Neyse yaz gelmiş herkes gitmiş İstanbul'a‚ Temel de çıkmış terasa‚ başlamış saklanmaya.

İstanbul'dan köye ilk dönen Dursun olmuş‚ bakmış Temel de İstanbul'da. Gitmiş Fadime'ye.

- Fadime hatırlıyor musun? Seninle samanlıkta az fındık kırmamıştık gençken, diye girmiş muhabbete ve daha da ilerletmiş işi.

Temel de terastan izleyip‚ kendi kendine söyleniyormuş:

- Ula Dursun dua et İstanbul'dayım‚ yoksa...

27 Nisan 2011 Çarşamba

Uçaktaki Laz

Bir uçakta 58 Kayserili ile 1 laz yolculuk yapıyorlarmış. Kaptandan bir ses gelmiş:

- Uçaktaki ağır eşyaların hepsini atın, yoksa düşeceğiz.

Bunun üzerine tüm ağır eşyalar atılmış. 10 dakika sonra kaptan tekrar seslenmiş:

- Uçağın sağ kanadını koparmak zorundayız, yoksa düşeceğiz.

Kanadı da koparmışlar. Sonra kaptan tekrar seslenmiş:

- Sol kanadı da koparacağız.

Uçak kanatsız ilerlerken kaptan seslenmiş:

- Kusura bakmayın ama uçağın alt kısmını kesmezsek hepimiz öleceğiz.

Tüm yolcular yukarıdaki tutacaklara tutunmuşlar ve alt kısım kesilmiş. Yolculuk devam ederken kaptan:

- Bu son isteğim malesef kontrolü sağlayamıyoruz o yüzden içinizden 1 kişinin atlaması lazım, der.

Bunun üzerine 58 Kayserili, laza döner; laz ise başını sallayarak şöyle der:

- Tamam tamam anladım ama hani alkış...

Kayserili ve Temel

Bir gün Temel, Kayseri'ye gider. Kayseri'de bir binaya bakarken Kayserili'nin biri yanına gelir:

- Kaçıncı kata baktıysan o kadar para vericeksin, demiş. Söyle bakalım kaçıncı kata baktın:

- 5, demiş Temel.

- İyi o zaman 5 bin lira vereceksin demiş, Kayserili.

Temel de çıkarmış vermiş 5 bin lirayı. Sonra da içinden demişki:

- Bir de Kayserili'lere uyanık derler. Ben 13. kata bakmıştım..

Sağır Numarası Yapma

Öbür dünyaya gelenler sıraya sokuluyor, uygun adım yürüyüşle sırat köprüsü başına sevkediliyordu. Baş melek, gelen bir grup erkeğe:

- Dur! buyruğunu verdikten sonra: Karısını aldatanlar kendilerini buradan aşağıya, cehenneme atsınlar!!

Gelenlerin hepsi kendini attı, bir kişi kaldı. Baş melek ona döndü:

- Hey sen! Sağır numarası yapma! At kendini sen de!

Azrail ve Huzurevi

Huzurevinde yaşayan 3 yaşlı kadın bir gün Azrail gelir de canımızı alırsa vaktimiz daralıyor diye oturup kara kara düşünmeye başlamışlar.

Birgün yaşlılardan birisi buldum demiş:

- Azrail gelince bebek taklidi yapalım bizi bebek sanır ve daha bunların vadesi dolmamış diyerek belki geri döner, demiş.

Diğerleri de onaylamışlar bu fikri. Bir gece Azrail gelmiş bunu anlayan yaşlı kadınlardan biri başlamış; "Mammaa..." demeye diğeri; "Anneee..." diye ağlamaya başlamış bir diğeri ise; "Ingaaa.." diye feryadı basmış. Azrail usulca yanlarına sokulup hadi bakalım; "Addaaa..." demiş..

Yoksa İstifa mı?

Ders yılı sonunda sınıfta kalan öğrencilerden biriyle öğretmen arasında şu konuşma geçer;

Öğretmen:

- Bir daha sınıfta kaldığını görmeyeceğim, anladın mı?

Öğrenci:

- Yoksa istifa mı ediyorsunuz, öğretmenim?

26 Nisan 2011 Salı

Tüm Takımlar Yanınızda

Kocası sabah karanlığında balığa çıkmayı, sarışın kadınsa kitap okumayı çok seviyormuş. Bir gün adam bir kaç saat balık avından sonra eve yorgun bir şekilde gelir ve uyumak için yatağa geçer. Sarışında fırsat bu fırsat deyip kocasının kayığına binip, çevreyi tanımadığı halde denizde biraz açılır, sonra bir yerde durur ve kitabını eline alıp okumaya başlar. Bir süre sonra güvenlik gelir ve sarışına:

- Günaydın, siz burada ne yapıyorsunuz? diye sorar.

Sarışın da:

- Kitap okuyorum, der.

Bunun üzerine görevli adam:

- Burada avlanmak yasak, der.

Sarışın da:

- Ben zaten avlanmıyorumki, görüyorsunuz, der.

Görevli de:

- Ama gördüğüm kadarıyla avlanmak için gerekli olan tüm takımlar yanınızda. Sizi maalesef buradan götürüp ceza yazmak zorundayım, der.

Sarışın da:

- Eğer siz bunu yaparsanız bende size tecavüz davası açarım, der.

Görevli de:

- Fakat ben size dokunmadım bile, der.

Bunun üzerine sarışın:

- Ama gördüğüm kadarıyla tüm takımlarınız yanınızda, diye cevap verir.

Fadime ve Doktora

Temel'in karısı Fadime ile köydeki doktor işi pişiriyorlarmış. Bu durum köydeki herkesin dilinde, yalnız Temel bilmiyor. Kimse de korkudan Temel'e durumu açıklayamıyor. Köylü durumu Temel'e nasıl anlatırız diye kara kara düşünürken; Dursun:

- Merak etmeyin uşaklar ben Temel'e söylerim, demiş.

Dursun akşam kahveye gitmiş. Temel bir köşede çayını içiyor, Dursun Temel'i görünce yüksek sesle sormuş:

- Ha Temel uşağum, senin Fadime ne zaman profesör oluyor?

Temel:

- Ula Dursun benim karı okumayı yazmayı zor söker. Profesör olmak kim o kim?

- Ne bileyim der Dursun, köyde herkes Fadime doktora veriyor diyor da...

AIDSli misin?

Sarışının birisi erkek arkadaşıyla seks yaparken sorar;

- Sende AIDS yok değil mi?

Adam:

- Hayır, der ve devam ederler.

Biraz sonra tekrar sorar:

- Gerçekten sende AIDS yoktu değil'mi?

- Hayır dedim ya, hem niçin durmadan soruyorsun?

Sarışın cevaplar:

- İkinci kez yakalanmak istemiyorum da...

Çok Şükür Tam Tersi

Patron fabrikada personelini toplar ve onlara bir konuşma yapar.

- Arkadaşlar dün rakip fabrikayı gezdim. Gördüm ki onlarda personelin yarısı eşek gibi çalışıyor, diğer yarısı da miskin miskin pinekliyor. Çok şükür bizim fabrikada durum bunun tam tersi.

TOP Olsun

Adamın biri ismini değiştirmek için konsolosluğa başvurur. Masa başındaki memur sorar:

- Adınız beyefendi?

Adam:

- Erkeklerden hoslanan delikanlı..

Memur:

- İsminiz ne olsun?

Adam:

- TOP, bari kısa olur...

Cimri Patron

Çok cimri olan bir patron, bir o kadar da şakacıdır. Bir gün elemanlarından birinin yanına gelir ve konuşur:

- Sana hak ettiğinin beşte birini bile vermediğimin çok iyi farkındayım evladım...

Elemanın gözleri parlar ve sorar:

- Yani, yani patron?

- Ama... Hepten aç kalmana da gönlüm razı olmuyor...

Patronluk İşte

İnşaat sektöründe çalışan bir işçi patronuna önceki gece gördüğü rüyayı anlatmaya başlar:

- İkimizde uçakta giderken aşağıya düşüyoruz. Siz bal çukuruna ben bok çukuruna der. Tabiki bunu söyledikten sonra patron kasılır:

- Eee patronluk işte der..

Bunun üzerine işçi:

- Garip olan bu zaten ikimizde birbirimizi yalayarak temizliyoruz.

Patrona Yakalanıyordum

Fabrikada çalışan üç kafadar isçiden biri Kayserili, biri Adanalı, biri de bizim Trabzonlu Temel'dir. Bunlar çalışırlarken hergün patronun erkenden işten ayrıldığını fark ederler. Uyanık Kayserili diğer iki arkadaşını cağırır:

- Bakın, patron böyle erkenden çıkıyor ve dönmüyor. Biz de o çıktığı zaman peşinden çıkıp gidelim.

Diğerleri bu teklifi hemen kabul ederler. O gün patron gene erkenden çıkar. Bizim üç kafadar da hemen peşinden dışarı seğirtirler. Kayserili doğruca evine gider ve yatar. Adanalı hemen bir kebapçıya gidip güzelce karnını doyurur. Temel de evine gider.

Temel, yatak odasından gelen sesler üzerine kapıyı sessizce açar. Yatakta karısına sarılmış bulunan patronunu görür ve kapıyı sessizce kapatıp oradan çıkar. Ertesi gün Kayserili ve Adanalı o gün de patronun peşinden çıkmak üzere plan yaparlar. Temel'i çağırırlar ve bugün de erken çıkacaklarını söylerler. Temel hemen itiraz eder.

- Yok uşaklar ben çıkmam! Dün az kalsın yakalanıyordum!

Postanedeki Şerefsizler

Postanede çalışan memurlar yılbaşı günü Noel Baba'ya yazılmış bir mektuba rastlarlar. Tabii Noel Baba diye birisi olmadığı için mektubu kendileri açıp okurlar. Mektupta söyle yazıyordur:

- Sevgili Noel Baba... Ben 10 yaşında bir çocuğum. Hiç kimsem yok. Yetimhanede kalıyorum. Diğer arkadaslarıma birçok hediye geldi ama bana hiç hediye getiren olmadı. Senden üç sey istiyorum. Bana bir kalem, bir kalem kutusu, bir de ayakkabı gönderirsen çok sevinirim...

Memurlar mektubu okuyunca çocuga çok acırlar. Kimsesiz çocuğu mutlu etmek ve Noel Baba'ya olan inancını sarsmamak için kendi aralarında para toplayıp hediyeleri kendileri almaya karar verirler. Kalem ve ayakkabıyı alırlar, para yetmediği için kalemkutusunu alamazlar. Aldıkları hediyeleri gönderdikten günler sonra çocuktan tesekkür mektubu gelir. Mektup şöyledir:

- Sevgili Noel Baba, gönderdiğin hediyeleri aldım. Beni çok memnun ettin. Gönderdiğin hediyelerden birisi gelmemiş. Onu da herhalde postanedeki şerefsizler almıştır.

Efes Pilsen Fıkrası

Dünyanın en ünlü bira fabrikalarının patronları toplantının yapıldığı otelin barına uğramış... Corona'nın patronu gelmiş, barmene seslenmiş:

- Çek bir Corona!..

Bir süre sonra Budweiser'in patronu bara yanaşmış:

- Ver bir Bud!..

Miller'ın patronu da bara oturmuş:

- Miller!..

Ardından Efes Pilsen'in patronu bara gelmiş:

- Bir kola alayım lütfen...

Diğer patronlar kendisine hayret dolu gözlerle baktığında şu cevap gelmiş:

- Madem hiçbiriniz bira içmiyorsunuz,katılayım dedim...

25 Nisan 2011 Pazartesi

Erzurumlu ve Bilgisayar Fıkrası

Erzurumlu işyerine bilgisayar ve stok programı alır. Teknik servis elemanı bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili bilgi verir ve ayrılır.

Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon:

- Kardeşim sizin anlattığınız gibi yapirem fakat program düzgün çalışmiir.

Teknik servis elemanı sorar:

- Nasıl yapıyorsunuz?

- Senin anlattığın gibi.

- Hata ne?

- Yazdığım bilgiler kaydetmeme rağmen saklanmir.

- İşlem basamaklarını tek tek anlatın.

- Tamam diyor ve başlıyor anlatmaya...

- Programı açirem. Malın adı bölümüne adını, adedi bölümüne adedini, birim
fiyatını vb. yazirem. Hepsini yazdıktan sonra senin anlattığın gibi kayıt bölümüne basirem. Ekrana bir yazı geliyir: Kaydetmek ister misiniz? E/H yazısı çıkir. Ben de diyirem Hee...

Ateş Verin Ateş

İngiliz, Fransız bir de Temel varmış. Bunları bir deney için uzaya gönderceklermiş. İngiliz'e sormuşlar:

- Uzayda yanına ne alırsın?

İngiliz:

- Bana sınırsız bira verin demiş.

Fransız'a sormuşlar oda şarap istemiş. Temel'e sormuslar:

- Uşağım bana sınırsız sigara verin, demiş.

Bunları uzaya göndermişler aradan baya bi zaman geçmiş bunlar geri geliyorlar. İngiliz'e sormuşlar:

- Nasıl geçti günlerin?

İngiliz sarhoş bi şekilde iyi geçti demiş. Fransız'da aynısını demiş. Bizim Temel gelir gelmez:

- Ateş verin len ateş demiş..

Katı, Sıvı, Gaz

Olay, ilkokulu dışardan bitirme sınavlarından birinde gerçekleşiyor. Dışardan bitirme sınavı ya, yağlı ballı adamlar da var sınavda. Gözetmenler sınav sırasında sıraların arasında dolaşıyorlar. Tam o sırada gözetmen bakıyor, adamın biri soruların hiçbirine cevap verememiş, acıyor adama; “Maddenin üç halini yazınız” sorusunu parmağıyla işaret ediyor ve adamın kulağına eğilip cevabı fısıldıyor:

- Katı, Sıvı, Gaz...

Sınav kurulunu dumura uğratan an cevap kagıtları okunurken gerçekleşiyor. Sorunun cevabı, kagıtların birinde aynen şöyle yer alıyor:

- Katır, Sığır, Kaz...