16 Haziran 2008 Pazartesi

KAMYON SÜRÜCÜSÜ


Ünlü bir işadamımız, patronu olduğu şirketin genel müdürünü yanına almış ve fabrikalarını dolaşmaya çıkmış. Patronun çok titiz olduğunu bilen genel müdür, fabrikaların müssese müdürlerini cep telefonuyla tek tek arayıp uyarmış:
- Patron fabrikanızı teftiş edecek!.. Çalışanlarınızın haberi olsun. Bizim patron çok titiz bir insandır. Hadi çocuklar göreyim sizi!.. Aman bir aksilik olmasın!..
Bursa'daki bir fabrika patronun geleceğini tüm çalışanlarına duyurmuş. Biraz sonra genel müdür ile gelen patron, müssese müdürünü de yanına alarak fabrika içinde geziye çıkmış. Onu gören tüm elemanlar patronun gözüne girmek için harıl harıl çalışıyorlarmış. Herkesin canla başla çalıştığını gören patron, hayatından çok memnunmuş. Üretim bölümünü gezen patron, fabrikanın ham madde hazırlama bölümüne yönelmiş. Yanındaki müdürlerle gezisine devam eden patron, bir sandalyeye oturup bacak bacak üstüne atıp çay içen bir adam görünce çok şaşırmış. Hemen adamın yanına giden patron sormuş:
- Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
Adam istifini bozmadan cevap vermiş:
- Bilmiyorum.
Tam bu sırada fabrika müdürü söz istemiş, ama çok sinirlenen patron, onu susturarak adama yine sormuş:
- Sen ne kadar maaş alıyorsun?
- Bin lira alıyorum.
Patron hemen cebinden iki bin lira çıkararak adama uzatmış:
- Al şu iki bin lirayı, defol buradan!..
- Teşekkür ederim efendim!..
Adam parayı alıp ortadan kaybolmuş. Patron daha da sinirlenmiş:
- Utanmaz herife bak yahu!.. Kovduğum halde bana teşekkür ediyor!..
Patron tarafından susturulan fabrika müdürü dayanamayıp feryat etmiş:
- Aman efendim, siz ne yaptınız?
Patron, fabrika müdürüne dönüp bilgiç bir eda ile seslenmiş:
- Ne yaptım ki? Sadece işe yaramayan bir elemanı kovdum!..
Müdür ağlamaklı bir şekilde sitem etmiş:
- Ama efendim, o kovduğunuz adam bizim çalışanımız değildi ki, bizim fabrikaya ham madde gönderen firmanın kamyon sürücüsüydü!..
- Neee?

YİRMİ BARDAKLIK OLSUN


Köylünün biri bir maden ocağında işe başlamış. Yüzlerce metre derinlikteki maden ocaklarında kömür kazıyorlarmış. Bir gün yine çalışırlarken mola zili çalmış. Dinlenirlerken köylünün yanındaki başka bir işçi yanında getirdiği termostan sıcak sıcak çay içmeye başlamış. Köylü daha önceden hiç termos görmemiş. Şaşırmış kalmış. Adam köylüye de bir bardak çay ikram etmiş. Termos olayı köylünün çok hoşuna gitmiş ve sormuş:
- Bu şeyin adı nedir?
Diğer adam gırgır olsun diye şöyle cevap vermiş:
- Bunun adı prezervatiftir!..
Köylü yine sormuş:
- Nerde satılır bu şey?
- Eczanede satılır.
İki hafta sonra nihayet maden ocağından dışarı çıkmışlar ve köylü koşa koşa bir eczaneye gitmiş. Eczacı kadına demiş ki:
- Bana bir tane prezervatif verir misiniz?
Eczacı kadın sormuş:
- Hangi boy olsun?
Köylü demiş ki:
- Valla gurban içeri girdiğimde iki hafta kalıyorum, en az yirmi bardaklık olsun!..

VAR MI?


Gece gündüz camiye gidip ibadete başlayan Temel, güzel bir hanımla evlenmiş. Aradan iki ay geçtikten sonra, Temel karısına sormuş:
- Benden önce birkac sevgilin olduğu doğru mu?
Karısı bu soruya başka bir soruyla cevap vermiş:
- Dinle tatlım; evinde sıcak yemeğin var mı?
- Evet var.
- Temiz ve ütülü elbiselerin var mı?
- Evet var.
- Evin düzgün ve temiz mi?
- Hem de nasıl.
- Gece yatakta benimle sevişmekten memnun musun?
- Hem de cok.
- Öyleyse söyle tatlım; ben nerede öğrendim bütün bunları, camide mi?

BEN GELMİYORUM


Bir büroda biri sarışın, biri esmer ve biri kumral üç kadın, bir bayan şefin sekreteri olarak çalışıyorlarmış. Bakmışlar ki şefleri her çarşamba günü iş saatinden bir iki saat önce bürodan tüyüp gidiyor. Bir süre sonra kendi aralarında o halde biz de şef gider gitmez erken kaçalım diye anlaşmışlar.
Ertesi çarşamba şef gider gitmez bunların üçü de erkenden tüymüşler. Esmer olan çarşıya gitmiş, alışverişini yapmış, zamanını değerlendirmiş. Kumral önce bir berbere gitmiş, sonra da çıkıp bir sinemaya girmiş. Keyifli bir öğleden sonrası geçirmiş. Sarışın ise doğru evine gitmiş. Kapıyı açmış, bakmış şefi ve kocası yatakta sarmaş dolaş. Hiç gürültü yapmadan usulca kapıyı kapamış ve evden çıkmış gitmiş.
Ertesi çarşamba, şef yine erken tüyünce, esmer sekreter demiş ki:
- Hadi biz de gidiyoruz!
Sarışın sekreter boynunu bükerek seslenmiş:
- Siz gidin arkadaşlar. Ben gelmiyorum!
- Niye gelmiyorsun?
- Bir daha bu işyerinden öyle erken tüyemem! Geçen hafta az kalsın şefe yakalanıyordum!..

2 Haziran 2008 Pazartesi

ŞAŞIP KALMAK


Yeni evli kadın işten gelen kocasına müjdeyi vermiş:
- Kocacığım, ben hamileyim!..
Kocası şaşırmış:
- Nasıl olur karıcığım? Her defasında çok dikkatli oluyorum. Galiba sen yanılıyorsun.
- Yanıldığım filan yok, hamileyim işte!..
Kadın ısrarla hamile olduğunu söyleyince, kadın doğum uzmanı bir doktora gitmişler. Doktor kadının kocasına sormuş:
- Beyefendi, sorun nedir?
Adam sorunu anlatmış:
- Doktor bey, ben çok dikkatli bir insanım. Karımın hamile kalmaması için elimden geleni yapıyorum, ama karım "Hamileyim" diye ısrar ediyor. Ben de bu durum karşısında ne yapacağımı bilemiyorum. Vallahi şaşıp kaldım!..
Adamın bu sözü üzerine kadını muayene eden doktor demiş ki:
- Bakın beyefendi, bu iş araba kullanmaya benzer. Siz her seferinde çok dikkatli olursunuz, ama herifin biri gelir langırt diye geçirir ve siz şaşıp kalırsınız!..

1 Haziran 2008 Pazar

İSTİKBAL


Çocuk özlemiyle yanıp tutuşan saf bir karı koca, doktora gideceklerine nefesi kuvetli bir büyücü hocaya gitmişler. Biraz hoşbeşten sonra büyücü hoca nasıl büyü yapacağını anlatmış:
- Büyü için hanımla cinsel ilişki kurmam gerek. Hafifçe ilişkide çocuk memur olur, biraz ilerletirsem avukat olur, tam ilişkide doktor olur.
Çok şaşıran, ama çaresiz kalan karı koca düşünmüşler taşınmışlar ve demişler ki:
- Çocuğumuz olsun da, memur olsa da olur.
Kadını yanına alıp bir odaya götüren hoca, kapıyı kilitledikden sonra kadına soyunmasını söylemiş. Kadın soyunmuş. Hoca kadının çırılçıplak ve çok güzel olduğunu görünce, kendini iyice kaptırmış. Hocanın tam ilişkiye geçmeye çalıstığını gören kadın telâşla seslenmiş:
- Aman hoca efendi, biz memur istiyorduk!..
Kadının güzelliği karşısında kendinden geçen büyücü hoca adeta gürlemiş:
- Hanım, hanım!.. Oynama çocuğun istikbaliyle!..

İslamın şartları

Temel askerlik yaparken komutanı çağırmış:

- Söyle bakayım Temel islamın şartı kaçtır?

Temel biraz düşünüp:

- Kırktır komitanum, demiş.

Komutan basmış Temel'e dayağı. Temel dışarı çıkmış ve olanı biteni Dursun'a anlatmış. Dursun;

- Ula sen manyak misun, gir içeriye komutanıyın eilini öp, islamın şartı beştur de.

Temel gülmüş;

- Ula adam kırkı kabul etmeyi, beş dersem sabaha kadar dayak yerum.