27 Şubat 2008 Çarşamba

asker

Komutan kışlada bir yazı astı
-sigara öldürür..
ertesi gün komutanın yazısının altında bir yazı
-ASKER ÖLÜMDEN KORKMAZ


fıkralar

KART


İki komşu kadın hafta sonu kocaları olmadan yemeğe çıkmışlar. Yemekten sonra bara falan derken sabaha doğru iyice sarhoş eve yürümeye başlamışlar. İyice sıkıştıklarını farketmişler, ama etrafta tuvalet falan bulamamışlar. Bir mezarlığın yanından geçerken biri demiş ki:
-Hadi, kimse görmeden şurada yapalım!..
Başka çare de yok, korka korka girip bir kenarda işlerini bitirmişler. Temizlenmek için bir şey bulamadıklarından biri külodunu çıkarıp kullanmış, diğeri eve böyle dönemem diye oradaki çelenklerden düşmüş bir bandı alıp kullanmış. Sabah kocalardan biri uyanıp karısını donsuz olarak sızmış görünce telefona sarılıp öbürünü aramış:
-Yahu biz fena boynuzlandık galiba. Karım eve sabaha karşı ve donsuz olarak dönmüş!..
-Sen yine iyisin, bizimkinin kıçına "Seni asla unutmayacağız." diye bir de kart yapıştırmışlar!..

ZAM


Evin hizmetcisi, evin hanımından maaşına zam istemiş. Evin hanımı sormuş:
-Aldığın maaş yetmiyor mu, niye zam istiyorsun, bu zam istemenin sebebi nedir?
Hizmetçi cevap vermiş:
-Üç sebebim var hanımefendi, birincisi; sizden daha iyi ütü yapıyorum.
Evin hanımı kızararak sormuş:
-Sana bunu kim söyledi?
-Kocanız söyledi hanımefendi.
-İkinci sebebiniz nedir?
-Ben sizden daha iyi yemek pişiriyorum.
-Olamaz!.. Senin benden daha iyi yemek pişirdiğini kim söyleyebilir?
-Kocanız.
-Peki, üçüncü sebebiniz nedir?
-Ben sizden daha iyi sevişiyormuşum.
Evin hanımı iyice öfkelenerek sormuş:
-Bunu da mı kocam söyledi?
-Hayır hanımefendi, bunu bahçıvanınız söyledi.
Bu cevap üzerine ev hanımı hizmetçinin maaşına zam yapmış.

DEDE


85 yaşında bir adam doğumhanenin kapısında bekliyormuş. Doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sormuş:
-İçerde doğum yapan bayan yakınınız mı?
-Evet, eşim.
-Ama bayan 25 yaşlarında.
-Tamam işte, eşim o. Niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?
-Yoo, aklıma benim dedem geldi de.
-Nesi varmış dedenizin?
-Kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. Bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, "Aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin!.." diye. Kendisi israr etti ve hazırlandı. Eee, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. Ben de kendisiyle gittim. Ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü.
-Olur mu, başkası vurmuştur onu.
-Ben de onu demeye çalışıyorum!..

DÜŞMEK 2


Adamın biri yolda giderken, birden ayağı kayıp düşmüş. Arkasından gelen adam, kalkmasına yardım etmiş. Düşen adam teşekkür ettikten sonra sormuş:
-Sizin bu iyiliğinize nasıl karşılık verebilirim?
- Vallahi ben şimdiki iktidar partisinin bir üyesiyim. İlk seçimlerde bizim partiye oy verirseniz, ödeşmiş oluruz...
Adam ters ters bakmış karşısındakine ve demiş ki:
-Beyefendi, beyefendi!.. Ben düşünce kıçımı yere vurdum, kafamı değil!..

AYNA


Erzurum'un bir köyünde, ne köylü, ne de köyün şıh'ı o güne kadar hiç ayna görmemişler. İlk defa gördüğü aynayı alıp bakan köylülerden biri, aynada gördüğü suratı ölen kardeşi zannedip, söylene söylene ağlamış:
-Vay benim zavallı gardaşım, vay benim zavallı gardaşım!..
Sonra da aynayı koynuna alıp uyumuş. Koynunda ayna ile yatan adamı görünce şüphelenen karısı, kocasını uyandırmadan aynaya alıp bakınca, aynada bir kadın yüzü görmüş. Kocasının kendisini başka bir kadınla aldattığını sanan kadın, ellerini dizlerine vurarak ve heyecanla söylenerek ağlamaya başlamış:
-Herifim, beni bir karıyla aldatır!.. Herifim, beni bir karıyla aldatır!..
Zavallı kadın köyün şıh'ına gitmiş ve aynayı göstererek kocasını şikâyet etmiş:
-Şıh efendi, benim herif beni bir karıyla aldatır!..
Şıh aynayı alıp yüzüe tutmuş ve demiş ki:
-Bacım, bu bir karıdan ziyade gavata benzir!..

26 Şubat 2008 Salı

YAMAZAN


Adamın biri, bir gün yolda giderken simit satan sevimli bir çocuk görmüş. Para verip, bir simit alan adam, sevimli çocuğa takılmadan edememiş:
-Adın ne yavrum senin?
Çocuk tam cevap verecekken, adam müdahale etmiş:
-Dur, ben tahmin edeyim. Sen bana ipucu olarak isminin baş harfini söyle.
Çocuk söylemiş:
-Y.
Adam başlamış saymaya:
-Yasin.
-Bilemedin amca!
-Yaşar
-Bilemedin amca!
-Yusuf.
-Bilemedin amca!
Adam Y harfiyle başlayan tüm isimleri saymış, ama hep olumsuz cevap almış:
-Bilemedin amca!
İyice sinirlenen adam, öfkeyle bağırmış:
-Bilemedim işte!.. Adın ne lan senin?
R harfini söyleyemeyen sevimli çocuk gülerek cevap vermiş:
-Yamazan!..

YAĞMUR


O yıl kuraklık köy halkının belini bükmüş; ahali her gün yağmur duasına çıkıyormuş, ama bir türlü yağmur yağmıyormuş. Kahvehanede oturmuş, hoca ile birlikte yağmur duasına gidenleri seyreden Bektaşî onları çağırmış:
-Ey ahali, buraya gelin!.. Ben size yağmur yağdıracağım!..
Köylüler de hoca ile birlikte Bektaşî'nin etrafında toplanmışlar. Bektaşî tekrar seslemiş:
-Bana bir kova su bulun!..
Hemen bir kova su bulup getirmişler. Sırtından çıkardığı hırkasını kovanın içine atıp bir güzel yıkayan Bektaşî, kurması için söğüt ağacının dalına asmış. Tam o sırada şimşekler çakmış, gök gürlemiş, ardından da şakır şakır yağmur yağmaya başlamış. Şaşıran köylüler, Bektaşî'nin ermiş olduğuna inanıp, elini öpmek için yarışa girmişler. Bektaşî de bundan rahatsız olup demiş ki:
-Durun yahu!.. Ne yapıyorsunuz? Benim ermiş olduğum filan yok!..
Köylüler hep bir ağızdan seslenmişler:
-Efendi hazretleri siz gerçekten ermişsiniz. Siz ermiş olmasaydınız yağmur yağar mıydı?
-Yahu kardeşim, benim ermiş olduğum filan yok. Sadece hırkamı yıkayıp kurusun diye söğüt dalına astım.
Köylüler hep bir ağızdan sormuş:
-Peki, o zaman yağmuru nasıl yağdırdın?
Bektaşî cevap vermiş:
-Bugünlerde yukarıdakinen aram bozuk. Bana kızdığını bildiğim için, hırkamı yıkayıp kurusun diye söğüt dalına astım. O da kurumasın diye yağmur yağdırdı.

24 Şubat 2008 Pazar

SAHİBİNDEN SATILIK


Temel'in eşi ölmüş, ucuz bir vefat ilanı vermek için bir gazeteye telefon etmiş:
-Alo,
-Alo, ben gazetenin ilan görevlisi, buyrun efendim!
-Efendim ben Trabzon eşrafından Temel, eşim vefat etti. Bir vefat ilanı vermek için aramıştım.
-Başınız sağolsun efendim. Vefat eden eşiniz için 500 liralık çerçeveli ilan hazırlayalım. İlanda ne yazılmasını istersiniz efendim?
-Şöyle olsun; "FADİME'Yİ KAYBETTİM, ÜZGÜNÜM."
Gazetenin ilan görevlisi sormuş:
-Sadece 3 kelime mi efendim?
-Evet.
-Temel Bey, isterseniz ilanınızı 8 kelime yapabilirsiniz.
-Aynı fiyata mı?
-Evet.
Temel sevinçle 5 kelime daha eklemiş; "SAHİBİNDEN SATILIK DİKİŞ MAKİNESİ VAR."

19 Şubat 2008 Salı

ANADOL


Amşamüstü otoyola çıkan bir Ferrari son sürat gidiyomuş. İleride yolun sağında bir Anadol görmüş. Yanında da yaşlı bir adamcağız çaresiz gözlerle yoldan geçenlere bakıyomuş. Adama acıyan Ferrarinin sürücüsü hemen durup seslenmiş:
-Amca, gel seni İstanbul'a götüreyim, yarın bir tamirci getirip arabanı yaptırırsın.
Yaşlı amca boynunu bükmüş ve demiş ki:
-Oğlum, madem bir iyilik yapıyorsan tam yap. Benim bütün mal varlığım bu Anadol. Burada bırakırsam arabayı çalarlar. Sen beni İstanbul'a kadar çekiver.
Ferrarinin sürücüsü de iyi bir adammış, yaşlı amcanın teklifini kabul etmiş:
-Tamam amca, senin Anadol'u arkaya bağlayalım.
Bir çekme halatı bağlayarak, önde Ferrari, arkada Anadol otoyolda gitmeye başlamışlar. Ferrarinin sürücüsü yolda giderken, "Acaba bir arabayı çekerken en fazla kaç yaparım?" diye düşünüp köklemiş gazı. 240, 260, 280 derken otoyolda adeta uçmaya başlamışlar ve bütün otomobilleri sollayıp geçmişler. Ferrari'nin çektiği Anadol'da bulunun yaşlı amca, bu kadar hız karşısında korkudan ne yapacağını şaşırmış ve korna çalıp, sellektör yapıp, Ferrari'nin sürücüsüne bağırmaya başlamış:
-Sağa çekil!.. Sağa çekil!..
Ertesi gün bir BMW sürücüsü oto sanayiye gidip, Anadol tamir eden bir dükkana girmiş ve demiş ki:
-Usta, bana ikinci el bir Anadol bulacaksın ve onu 300 kilometre yapacak şekilde modifiye edeceksin.
Oto tamircisi bu teklif karşısında çok şaşırmış:
-Aman beyim, sen Anadol'a istediğini yap; 150'den yukarı çıkaramazsın. 151 yaparsa, ben sana bu dükkânın anahtarlarını veririm!..
BMW'nin sürücüsü kızmış ve tamirciye dert yanmış:
-Sen ne diyorsun yahu? Dün gece ben 250'yle giderken, yanımdan en az 280 yapan bi Ferrari geçti. Arkasında da kıçına kadar girmiş bir Anadol vardı. Herifçioğlu kornayla, selektörle Ferrari'den yol istiyodu!..

16 Şubat 2008 Cumartesi

muz

İki bayan manava sessiz bir şekilde fısıldar. "Lütfen iki muz verir misiniz
?" Manav muzları tartar ve 3 tane vereyim bir kilo olsun der. Bayanlardan
biri heyecanla atılır. "Olsun napalım birini de yeriz.!!!"

fıkralar

cin

Çok karizmatik ve
yakışıklı bir adam yanında bir devekuşuyla bara

girmiş,

herkes şaşkın falan öööle adama bakıyolar, adam bara yanaşmış: "Barmen
bana bi viski, onada büyük bi bardak su." Barmen talepleri yerine
getirmiş, bi tek, iki tek, saatler ilerlemiş, adam:

- "Hesap lütfen!" demiş.

Barmen hesap pusulasını uzatmış, adam elini cebine atmış, parayı
çıkartmış,

tam hesapla aynı. Ertesi gece adamımız geri gelmiş, yanında tabii
devekuşuda

var; "Barmen bana bi viski, onada büyük bi bardak su." Barmen
istediklerini

vermiş, bi tek iki tek, saat geç olmus, adam hesabı istemiş, barmen


hesabı

göstermiş. Adamımız elini cebine atmış,çıkartmış, tam hesap miktarı.
Barmen

şaşkın ama nafile. Bikaç gece sonra adamımız devekuşuyla beraber geri
gelmiş. Barmenin içi içini yiyo. Adam: "Bana bi viski, ona da su ver."
Barmen emre amade, yerine getirmiş, gece ilerlemiş, adamımız hesabı
istemiş,

barmen bol küsüratlı saçmasapan bi miktarı hesap olarak adama vermiş.
Adam

elini cebine atmış, çıkartmış, yine tam hesap. Barmen oynatmak üzere.
Dayanamamış:

"Beyfendi bi süredir barımıza gelip gidiyorsunuz, kusura bakmayın ama
bişey

sormak istiyorum, yoksa kafayı yiycem. Her gece cebinizden çıkan para
hesapla kuruşu kuruşuna aynı oluyo. Bunu nasıl başarıyorsunuz?" Adamımız

gülümsemiş: "Bi gün karşıma bi cin cikti, üç dileğimi sordu. İlk olarak;

karizmatik ve

yakışıklı bi tipim olmasını istedim. İkinci dileğimde, ne almak istersem


isteyim, elimi cebime attığımda parası aynen cebimden çıksın istedim.
Barmen:- "Peki kızmayın ama bu kuş ne iş?"

Adamımız:- "Onu hiç sorma, son dilegim; beni hiç bırakmıycak uzun
bacaklı

bir piliçti. Yanlış anladı şereffsizz

fıkralar

14 Şubat 2008 Perşembe

MEHMET GİBİ YAP


Yetmiş yaşındaki zengin köy ağası, köyün en güzel ve en fakir kızı olan 18 yaşındaki bir taze ile evlenmiş. Düğün günü gerdeğe girecekleri sırada gelinin annesi kızına öğüt vermiş:
-Kızım, kocan bu gece seni soyup bir şeyler yapacak! Sakın ha itiraz etme!
Gerdeğe girmişler. İhtiyar köy ağası kızı soyup kendi işaret parmağını yalayarak kızın göbeğine "Biiirrr!.. İkiii!.. Üüüççç!.. Dööörttt!.. Beeeşşş!.." diye değdirmiş ve sırtını dönüp uyumuş. Damat ve gelinin akrabası olan yaşlı kadınlar heyecan içinde gerdek kapısında sabahlamış ve sabah olunca taze geline sormuşlar:
-Kaç defa yaptı?
Saf gelin cevap vermiş:
-Beş defa yaptı.
Herkes şaşkına dönmüş, ama ertesi sabah da "Beş!.." cevabını alınca köylülerin dudakları uçuklamış. Köyün en fakiri ve en yakışıklı delikanlısı Mehmet, olanları duymuş ve kendi kendine demiş ki:
-Hayret yahu, bu nasıl olur? Vallahi de billahi de gözlerimle görmeden inanmam!..
Bu düşünceleri kafaya takan delikanlı, gece olmadan yeni gelinle yeni damatın evine gizlice girmiş ve yatağın altına saklanmış. İhtiyar yine "Bir, iki, üç, dört, beş!.." deyip sırtını dönüp uyumuş. Saklandığı yerden çıkan delikanlı da, kızı bir güzel becermiş. Yeni gelin bundan çok hoşlanmış. Ertesi gece yaşlı adam yine kızı çırılçıplak soyup göbeğine doğru "Bir, iki, üç, dört, beş!.." diyeceği sırada, yeni gelin, ihtiyarın eline vurarak bağırmış:
-Yeter be!.. Başlarım senin dördünden, beşinden!.. Bir kere yap, ama Mehmet gibi yap!..

8 Şubat 2008 Cuma

siirtli ile bursalı

siirt'li bir gay ile bursa'li bir gay e-5te musteri beklerken sohbete baslarlar. bursali,
siirtliye "sizin orda ibnelik zor olmali herhalde" der..

siirtli de "valla geliiler once dayagi atiiler, sonrada alip daga goturup yapacaklarini yapiiler; tekrar dayak atip orda birakiiler."

bursali "bu dehset verici bir sey canim" der. "peki bursa'da nasil bu is?" diye sorar, siirtli.

bursali da anlatir once telefon acarlar, kabul edersek gelip arabayla alirlar, once hamama guzel kokular surunup, ordanda restorant, sonra bara, ordan da otele, isimiz bittikten sonra da evimize birakirlar".

siirtli dayanamaz artik "ulan.." der,
"bu sosyal imkanlar siirt'te olsa, siirt'in alayi ibne olur!"

bende

kadinin teki kocasi evden çiktiktan sonra eve üç tane erkek atar. tahmin edeceginiz üzere bunlardan biri temel'dir. her neyse kadin ve üç erkek grup sex yaparlarken kadinin kocasi geliverir. kadin ilk erkegi yatagin altina, ikincisini dolaba, temel'i ise balkona saklar. kadinin kocasi odaya girer ve dolabi açar. karsisinda gördügü adama "sen ne yapiyorsun burada?" diye sorar. adam da "dolabin kapisinda sorun varmis onu yapmaya geldim." der. kadinin kocasi da adama 20 milyon verir ve tesekkür eder. ardindan yatagin altinda ki adami da görür ve ona da ayni soruyu sorar. yatagin altinda ki adam "yatak gicirdiyomus da onu yapmaya geldim" der. bizimki ona da 20 milyon verir ve tesekkür eder. bütün bu olanlari balkondan izleyen temel sasirir ve en sonunda dayanamayip cama vurur ve söyle der: "ben de sevistim, ben de sevistim."

fıkralar

5 Şubat 2008 Salı

ŞİKÂYET


Amerikalının biri, sadece paraya ve maddiyata dayalı yaşamından bıkıp usanınca her şeyi satıp savmış, Hindistan'a gitmiş. Memleketin kuş uçmaz kervan geçmez bir köşesinde yaşayan, şöhretini duyduğu bir Guru’nun kapısına dayanmış. Yalvarmış, yakarmış ve sonunda eşiği aşmayı başarmış. Guru, Amerikalıya otlardan, samanlardan yapılma bir kulübe göstermiş ve demiş ki:
-Burada inzivaya çekileceksin. Kimseyle görüşmeyeceksin, kimseyle konuşmayacaksın, su ve ekmekle yetinip tefekküre dalacaksın!..
On sene geçmiş. Guru bir gün, Amerikalıyı yanına çağırtmış:
-3 kelime söyleme hakkın var. Seni dinliyorum!
Zar zor konuşmuş Amerikalı:
-Karnım çok aç!
Guru Amerikalıyı kulubesine geri gönderirken, adamlarına emir vermiş:
-Günlük tayınını biraz artırın!..
Bir on sene daha geçmiş. Guru Amerikalıyı tekrar yanına çağırtarak seslenmiş:
-3 kelime söyleme hakkın var. Seni dinliyorum!
Amerikalı dert yanmış:
-Yatak çok sert!
Guru Amerikalıyı kulubesine geri gönderirken adamlarına emir vermiş:
-Altına biraz daha saman ilâve edin!..
Bir on sene daha geçmiş, guru, Amerikalıyı bir kez daha yanına çağırtarak seslenmiş:
-3 kelime hakkın var. Seni dinliyorum!..
Amerikalı boynunu bükmüş ve isteğini söylemiş:
-Evime gitmek istiyorum!
Guru kızmış ve Amerikalıya bağırmış:
-Sittir git ulan nereye gideceksen!.. Zaten geldiğinden beri vır vır ötüyorsun, devamlı şikâyet ediyorsun!..

UNUTUYOR


Karısı Fadime ölünce 80 yaşında dul kalan Temel, çocuklarına demiş ki:
-Ula uşaklar, bu yalnızlık hiç çekilmiyor. Ne olur eli yüzü düzgün güzel bir kız bulup beni evlendirin da!..
Temelin bu isteği karşısında şaşkına dönen çocukları başlamışlar söylenmeye:
-Yahu baba etme eyleme, el âleme ne deriz? Hem bu yaştan sonra karıyı ne yapacaksın? Hem sana kızı nerden bulacağız?
Ne deseler de bir türlü babalarını ikna edemeyen çocuklar, köyün çıtır kızlarlarından birini onun için istemeye gitmişler. Çeşitli pazarlıklardan sonra kız tarafı razı olunca, düğün günü gelip çatmış ve gelinle damat gerdeğe girmiş. 80 yaşındaki babaları Temel'e bir şey olmasından korkan çocukları da sabırla dışarıda bekliyorlarmış. Bir saat geçmiş; ses yok, iki saat geçmiş; yine ses yok. Dört beş saat sonra yeni gelin kan ter içinde ve son derece bitkin bir vaziyette odadan dışarı çıkmış. Merakla bekleyen Temel'in çocukları yeni geline sormuşlar:
-Babamız iyi mi?
Yeni gelin cevap vermiş:
-Babanız iyi de, yirmi dakikada bir ne yaptığını unutuyor!..

4 Şubat 2008 Pazartesi

BALIK


İktidarsızlığını kabullenemeyen bir adam bir türlü doktora gitmiyormuş. Karısı bir doktora giderek derdini anlatmış. Kadını dinleyen doktor, bir paket toz vermiş ve demiş ki:
-Hanımefendi, bunu kocanızın yemeklerine koyarsanız sorun çözülür.
-Tamam doktor bey.
Kadın heyacanla kocasının işten dönmesini beklemiş. Akşam eve gelen adam, karısına seslenmiş:
-Hadi hanım, bu akşam yemeği dışarıda yiyelim.
Bir balık lokantasına gidip, ızgara lüfer ısmarlamışlar. "Tuvalete gidiyorum" diyerek masadan kalkan kadın, lokantanın mutfağına gitmiş ve ızgara lüfer yapan aşçıbaşına doktorun verdiği bir paket tozu göstererek rica etmiş:
-Kusura bakmayın, kocam hasta, onun balığına bu tozdan biraz eker misiniz?
-Peki hanımefendi.
Salatalar gelmiş, ama balıklar gelmemiş. Onlardan sonra gelen müşterilerin ızgaraları gelmiş, ama onların ızgaraları bir türlü gelmiyormuş. Öfkelenen adam lokantanın mutfağına giderek aşçıbaşına bağırarak sormuş:
-Nerde yahu bizim ızgara balıklar? Bizden sonra gelenlerinki geldi, bizimkiler hala yok!..
Aşçıbaşı da aynı öfkeyle cevap vermiş:
-Başlarım senin balığına!.. Bir saatten beri senin balığı ızgaraya yatırıyorum, ama balık anında dikiliyor!..

BÜYÜK OLSUN


Papa, son günlerde testislerindeki dayanılmaz sancılardan dolayı perişan durumdaymış. Bunun üzerine kardinaller ne yapacaklarına karar verebilmek için olağanüstü durum toplantısında bir araya gelmişler. Toplantıda, şehrin en saygın doktorunun gizlice getirilmesine ve Papa' nın muayene ettirilmesine karar verilmiş. Ertesi gün Doktor gelmiş ve bir saatlik bir incelemeden sonra merak ve endişe içerisinde beklemekte olan kardinallerin yanına giderek demiş ki:
-Teşhisime göre maalesef, Papa milyonda bir rastlanan bir hastalığa tutulmuş.
Kardinaller endişeyle sormuşlar:
-Peki doktor bunun bir çaresi yok mu?
Doktor cevap vermiş:
-Papa'nın üç gün boyunca aralıksız seks yapması gerekiyor.
Bunu duyan kardinaller şaşkınlık içinde tekrar sormuşlar:
-Tek çare bu mu doktor?
Doktor bu soruyu boynunu bükerek cavaplamış:
-Maalesef tek çare bu!..
Kardinalleri bir düşünce almış. Bu durumu Papa' ya nasıl izah edeceklerini düşünmeye başlamışlar. Sonunda en kıdemli kardinali, gerekli açıklamayı yapmak üzere sözcü olarak görevlendirmişler ve hep beraber Papa' nın yatak odasına girmişler. Kıdemli kardinal durumu Papa' ya açıklayınca, uzun bir sessizlik yaşanmış. Neden sonra Papa söz almış:
-Tanrı günahlarımızı affetsin. Bu durumu, ancak dört şart yerine gelirse kabul ederim, aksi halde Tanrı'ma kavuşmak tercihim olacaktır.
Kıdemli kardinal merakla sormuş:
-Dört şartınız nedir efendim?
Papa başlamış şartlarını sıralamaya:
-Birinci şartım; beraber olacağım kadın kör olmalı ki, kiminle yattığını görmesin. İkinci şartım; sağır olmalı ki, seslerden nerede olduğunu anlamasın. Üçüncü şartım; dilsiz olmalı ki, hiç bir yerde bir şey konuşamasın.
Kısa bir sessizlikten sonra Kıdemli Kardinal sormuş:
-Dördüncü şartınız nedir efendim?
Papa, kardinallere dönüp cevap vermiş:
-Memeleri büyük olsun!..

2 Şubat 2008 Cumartesi

çavuş

Temel ! Askerlik yaptigi bölük`de hic anlasamadigi cavus la basi oldukca dert de,cavusu ,Temele ..Sunu yap bunu yap, ama makbule gecmezmis!..

Sonra birgün cavusu;Temele demiski.. Git nizamiyenin kapisina, bugün karakol komutani gelecek, gelir gelmez mutlaka haberim olsun der!..

Ve Temel gider 1-2`saat bekler ! Kapidan iceriye makam araci girer! Temel sorar askerlere bu kim!.. Derlerki karakol komutani...

Hemen makam arabasinin yanina varir ve cami tiklar!... Komutan; Otomatik cami indirir ve sorar!.. Buyur asker!.
Temel sorar siz komutan misiniz!..
Evet der komutan...
Temel derki, vallahi boku yedin, Cavus seni bekliyor.....

pilav

bu fıkra +18dir

Kadin kocasi evden gider gitmez komsusunun kocasini eve alir ve baslarlar sikismeye. Bir ara kadin offf çok kötü seninkide bana yetmiyor artik der.

Ne yapsak diye düsünürken aklina parlak bir fikir gelir.Erkege git mutfaktan kepçeyi al seninkinle beraber sok der. Adam kepçeyi alir ve isleme baslar. Kadin ohhh ya iste boyle çok iyi der.Tam bu arada kapi açilir ve kadinin kocasi içeri girer.

Manzara çok kötüdür. Herkes susmus birbirlerine bakakalmistir.Ve kizgin koca konusmaya baslar.

-"Bir daha o kepçeyle pilav yiyenin amina koyiiim."

1 Şubat 2008 Cuma

UYARMA


Temel işten çıkıp evine gelmiş, ama karısı Fadime beş karış suratla karşılamış onu. Merak eden Temel sormuş:
-Ula Fadime, ne oldu da?
Fadime hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış. İyice meraklanan Temel yine sormuş:
-Ula ne oldu da?
Fadime anlatmaya başlamış:
-Bugün bana İdris'in karısı Emine geldi. Öyle güzel evlilikleri varmış ki; anlatınca şaşkına döndüm.
-Eee ne var bunda?
-Bana bak Temel, bundan sonra ben de Emine gibi yatağa girmeden önce uyarılmak istiyorum!..
İyice şaşıran Temel, ne diyeceğini bilememiş. Akşam yemeğini yemişler. Fadime bulaşıkları yıkamaya başlamış, Temel de kahveye gitmek üzere evden çıkarken, karısı Fadime'yi uyarmış:
-Ula Fadime, bu gece sevişeceğiz, sonra uyarmadı deme da!..

ÇIKTI MI?


Acemi erlerden biri levazım başçavuşuna dert yanmış:
-Komutanım, yemekte bize ördek böreği verdiler, ama içinde bir gram bile ördek eti yoktu.
Bunun üzerine başçavuş askere sormuş:
-Asker!.. Sen hiç asker bisküvisi yedin mi?
-Şey, evet komutanım!..
-Asker bisküvisinden hiç asker çıktı mı ulan?