19 Kasım 2007 Pazartesi

Bushun pulu

Başkan Bush'un yeni talimatı:
- Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkilileri çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun arka yüzüne değil de ön yüzüne tükürmesi efendim..."

Domuz öldü

George W. Bush şoförüyle bir kır gezisine çıkar. Arabayla giderken bir tavuğu ezerler. Meseleyi tavuğun sahibi olan çiftçiye kim anlatacak diye düşünürken Bush âlicenap bir tavırla şoförüne şöyle der:

"Bana bırak. Ben Dünya'nın en güçlü adamıyım. Çiftçi bana muhakkak anlayış gösterecektir." Bush çiftçinin evine girer ve bir dakika sonra da nefes nefese koşarak geri döner.
Göz morarmış, surat dagılmış haldedir. Şoförüne "Çabuk toz olalım burdan!" der.

Aksilik bu ya, arabayla daha 20 metre gitmeden bu defa da orada gezen bir domuzu ezerler. Bush korkulu gözlerle şoförüne bakar ve "Şimdi adama gidip söyleme sırası sende!" der.

Şoför çiftliğe gider. Bush da arabada bekler. 10 dakika, 20 dakika 30 dakika derken....Şoför bir saat sonra sarkı söyleyerek, gülerek, cepleri para dolu ve kolunda irice bir meyve sepeti ile geri gelir.

Bush şaşkın bir halde sorar: "Çiftçiye ne dedin ki bu kadar ikrama boğdu seni?" "Valla ben de anlamadım" der Şoför. "Ben ona sadece şöyle dedim:
Iyi günler. Ben George Bush'un şoförüyüm. Domuz öldü

İstanbulun fethi

Akşemsettin ve Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethi günü, yanlarında Fatih'in hocaları Molla Gürani, Molla Hüsrev de olduğu halde, törenle İstanbul'a giriyorlardı.
Bizanslılar, şehrin Fatih'ine çiçek vermek için yarış ediyorlardı. Bir yerde, şehri fetheden kişinin bu ak sakallı hocalar arasında gencecik Fatih olacağını düşünmediklerinden, çiçekleri, ak sakallı Akşemsettin'e uzattılar. Akşemsettin, hemen atını geri çekerek, beyaz at üzerindeki genç Fatih'i gösterdi:
-Padişah ben değilim.
Fatih Sultan Mehmet:
-Ona geldiniz, ona. Padişah benim, ama o da benim hocamdır
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti.Ne yapsa makbule geçmiyor,

basın hergün kendisiyle uğraşıyordu.Nihayet :

-Öyle bir şey yapayım ki,gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti :

-Pazar günü saat 10`da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.

Pazar sabahı saat 10`da tüm basın mensupları toplandılar orada.Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı.Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti.Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.

Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu :

-Bakan yüzme bilmiyor!

18 Kasım 2007 Pazar

General electric

Temel askere gitmis.Mutfakta çalismaya baslamis.Mutfaga her girdiginde buzdolabina selam veriyormus.Bir gün komutan sormus:

-Niye buzdolabina selam veriyorsun?

Temel cevap vermis:

-General Electric
Temel askerdeyken yeni basçavus gelir ve tum boluge söyle der.
-"Sakin benim adimi unutmayin, benim adim Arslan oglu Arslan.. Eger adimi unutursaniz geldigimde caniniza okurum." der ve gider

Aradan haftalar geçer ve basçavus gelir herkeze adini sorar ve hepsi bilir.
Sira Temel`e gelir..
Temel:

-"Bi hayvanogli hayvandi ama hacan ismini bilemiyrum
Çoğunluğunu lazlarğn teşkil ettigi komando bölüğü 10 gündür ormanda, çamurda, aç susuz pislik içinde eğitim yapmaktadır. 11. gün komutan, çavuş Dursun`u çağırır:

- Çavus, 10 gündür bölük gayet iyi bir performans gösterdi, biz de onları ödüllendirelim, bugün çamaşır değiştirebilirler artık.

Dursun:

- Başüstüne Komitanum.

Dursun çavuş bir heves koşarak bölüğü toplar:

- Sizlere çok sevineceğunuz bir haber cetirdum..Komitan izin verdi bugün erat çamaşir degistirecek, sıraya geçin değiştirun. Temel sen İdrisle. İsmail sen Kemalla. Sadik sen Cemalla...
Manevra varmış.Mehmet elde tüfek yerde yatıyormuş.Komutan gelip sormuş :
-Düşman önden gelirse ne yaparsın?
Mehmet cevaplamış.
Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse, diye tekrar sormuş komutan. Mehmet bunları da cevaplamış.
Komutan en sonunda :
-Ya düşman tepeden gelirse? deyince.
-Bu memleketin tek askeri ben miyim komutanım
Büyük bir savas çikmis. Bütün dünya bizim Trabzonlular’a karsi... Derken herkes kendilerine siper kazmis. Trabzonlular ayri bütün dünya ayri. Ve savas baslamis. Trabzonlular bir bir öldürülüyormus bu ise bir çare bulalim demisler. Temel:

-Usaklar herkes egilirse de bizi vuramazlar. Derken herkes egilmis. Diger taraftan da düsman kuvvetleri bir buna çare olarak plan yapmis ve baslamislar:

-Temel kim? oradan bir ses:

- Benim ula... baamm Temel ölmüs!

Bir ses daha gelmis:

-Dursun kim?

- O da benim ula.... bammm Dursun da ölmüs!!

Neyse Trabzonlular da akillanmis ve bu sefer onlar baslamis:

-Hans kim? Ses yok!

-Maykil kim? Yine ses yok! Derken bir ses:

-Hans'a kim seslendi?

-Ben ula... BAAAMM!
Albay, binbaşıya :

-Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Bende orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi verecegim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz .O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha götürürsün.

Binbaşı, yüzbaşıya :

-Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır.

Yüzbaşı, teğmene :

-Albayın emri ile yarın sabah dokuzda talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir.

Teğmen, başçavuşa :

-Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kiyafeti ile albay tutulacak. Kapalı talimgahta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir.

Basçavuş, askere :

-Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgahta Albayı tutacağız. Sabah hepiniz talim techizat ile hazır olun.

Askerler kendi aralarında :

-Yarın sabah bizim basçavus Albayı tutuklayacakmış
İstanbullu Asker
Askerde İstanbul`lu bir arkadaş acemiliği tamamlamış, kura çekiyor..

Elini torbaya daldırmış, bir kağıt seçmiş.
Komutan:
- Bu mu oğlum?
Asker:
- Hayır komutanım ben Sarıyer` liyim ve sarıyer orduevini istiyorum. İçime doğdu bu kura İstanbul ama Sarıyer değil..

Demiş ve kağıdı açmayaparsın bilemiyecem...dan torbaya atmış. Karıştırmış, karıştırmış ve bi kağıt çıkartmış.

Komutan:
- Evladım bu mudur?
Asker:
-Evet komutanım budur.. Kesin hissettim bu sarıyer orduevi...

Komutan kağıdı açmış ve.....
-Evladım Sarıyı tutturdun da Kamışı ne
İki adam yolun iki tarafından birbirlerine doğru yürüyolarmış. İkisi de diğerinin
sağ ayağını sürüyerek geldiğini farketmiş ve karşı karşıya geldiklerinde
birbirlerine bakmışlar... Önce biri sağ ayağını işaret ederek şöyle demiş:
- Vietnam, 42 yıl önce...
Bunun üzerine diğeri de kendi sağ ayağını işaret etmiş:
- At pisliği 20 adım geride...
Yüzbaşı evin papağanına belli başlı kelimeleri ezberletmişti.Mehmet gel, Mehmet git, şunu yap, bunu yapma v.s...

Evde kimsenin bulunmadığı bir sırada.Evin yeni emir eri ortalığı silip süpürmekle meşgul görünüyordu.İçeriden MEHMED diyen sesi duyunca fırladı koştu :

-Buyur, dedi ama arkası gelmedi .

Tekrar işine daldı.Bir zaman sonra tekrar çağrıldı. Şaşırmıştı. Odada bu emri beklemeye karar verdi.Papağana gözü takıldığı anda da papağan "MEHMED" diye çağırmasın mı!Derhal hazır ol vaziyetine geçerek :

-Buyur komutanım, dedi.Kusura bakma seni guş sandımdı
Eski zamanlarda bir gün su, ateş ve ahlak askere gitmeye karar vermişler. Bir gün tatbikatta birbirlerini kaybetteklerinde nasıl bulacaklarını sormuşlar bunun üzerine;

Ateş, nerede bir duman görürseniz beni orada bulabilirsiniz oraya gelin demiş.

Su ise nerede bir şırıltı duyarsanız oraya gelin beni orada bulabilirsiziniz demiş.

Ahlak ise beni bir kere kaybederseniz bir daha bulamazsınız boşuna aramayın demiş.
Cesaret
Bir gün havacilarin karacilarin ve denizcilerin en yüksek
komutanlari askerlerinin cesaretlerini
birbirlerine ispatlamak için toplanmislar. Karacilarin komutani bir
asker çagirmis. Asker "Emret komutanim" diyerek yanina gitmis.
Komutani yere yatmasini istemis. Daha sonra da bir tanka askerin üzerinden geçmesi için emir vermis. Asker kilini bile kipirdatmadan yattigi yerde beklemis ve malumunuz ezilmis. Komutan digerlerine dönerek "iste cesaret" demis.
Havacilarin komutani bir asker çagirmis. Asker yine "Emret
komutanim" diyerek komutaninin yanina gitmis. Komutani helikoptere binmesini emretmis. Asker helikoptere binmis ve havalanmis. Daha sonra komutani askere asagiya parasütsüz atlamasini emretmis. Asker de emre itaat etmis ve atlamis. Yere çakilmis ve can vermis. Komutan da digeri gibi dönerek:
"iste cesaret" demis.
Sira gelmis denizci komutana. Denizci komutan askerini çagirmis.
Asker "Ne var lan" demis.
Komutan "Gel buraya!.." emrini vermis.
Asker de ona "Hade len" demis.
Komutan diger komutanlara dönerek
"iste cesaret.."
Tortum'lu iki kardeş, yan köyden kız kaçırmış, kendi köylerine dönüyorlardı. Arazi malum patika! Büyük kardeş önde kız ortada küçük kardeş arkada. Kız hangi kardeşe kaçırıldığını merak edip arkadaki küçüğe yanaştı ve sordu:
- Bahasan beni hangüze kaçırdıııız?
Küçük kardeş şöyle bir bıyıklarını burduktan sonra :
- Orası heç bellim olmaz! Hele bir eva gidah!
Temel ve Dursun aynı köyün iki delikanlısıdır.Yaşları yirmiyi bulur ve askere giderler.Her ikiside çakı gibi askerdirler.Günler,aylar geçer ve bizim iki karadenizlinin başarıları artar.Bizimkiler en iyilerin seçileceği tatbikata aday olarak giderler.Tatbikatın ana konusu kamuflajdır.Temel,dursunve diğer adaylar tatbikatın olacağı meydana toplanır.Askerlerden istenen bu boş arazide en iyi kamuflajı yapmaktır. askerler dört bir yana dağılarak,saklanmaya başlarlar.Temel ve Dursun saklanmaya çalışırken iki tane boş çuval bulurlar.Temel birine Dursun birine girer.Diğer askerlerin denetimi bitmiş sıra bizimkilere gelmiştir.Komutan dursunun çuvalının başına gelir.Çuval'a bir tekme atar. Dursun havv!!! havv!!! diye bağırır.Komutan içinden "aferin iyi kamuflaj yapmış diye mırıldanır.Sıra temelin çuvalına gelir ve ona'da bir tekme atar.Çıt yok.birdaha tekme gene çıt yok.Komutan dayanamaz ve öyle bir tekme vururki temel acısından bağırır.PATATES!!!, PATATES!!!.
Birgün Naim Hoca'ya sormuşlar; `denize girersek orucumuz bozulur mu?´ diye.

Naim Hoca şöyle cevap vermiş;
- Ula uşahlar, Remazanda siz denize girersez orucuz bozulmaz. Amma deniz size girerse orucuz bozilir. Ona göre...
Teyo'nun şöhreti Amerika'ya ulaşıp, gazeteler, televizyonlar hep ondan bahsetmeye başlayınca Clay ona meydan okur. Lafın kısası Teyo ile birlikte ringe çıkarlar.
- Kılay, gara bir cırbağa. Dutiram dutiram yere çaliram. Ele oldu ki, dermansız dizlerime gapandi.
- Pehlüvan ben ettim sen etme, canimi bağışla.
Dedim ki "ya kelmeyi şahadet getirisen ya canın alıram!" O sahat müslüman oldi.
Hasankale’de her yıl Temmuz ayında
Karakucak güreşleri yapılır.
Teyo’ya güreşçilerden birisi yaklaşarak:
- Pehlivan senin güreşeceğin adamla
ben de güreşeceğim. Onu biraz yor, der. Teyo:
- Sen merak etme, der ve Teyo rakibi ile güreşe başlar. Ama güreş başlar başlamaz
rakibi Teyo’yu kaldırdığı gibi yere vurur.
Biraz önce Teyo’yu uyaran güreşçi Teyo’ya:
- Pehlüvan ne oldi, çabu pes etdin.
- Ne edim oğlum, ayağım buza geldi
gaydım.
Teyo Pehlüvana takılmak için yol mu yok?
- Teyo bahasan bu Gargalar niye bele gara?
Teyo Pehlivan'ın cevabı cebinde:
- Güneşe yakın uçduhlari üçün.
Tortum'un köylerinden birine Kaymakam bir köprü yaptırır. Ancak köprü biraz alçak olduğu için buradan geçen eşeklerin kulaklarına sürtünür.
Tortumlu da eline bir bıçak alarak eşeğin kulağının sürtündüğü yerleri oymaya başlar. Tam bu sırada Kaymakam yanına gelir ve niye köprüyü oyduğunu sorar. Tortumlu da eşeğinin kulakları sürttüğü için bunu yaptığını söyleyince Kaymakam:
-Köprüyü oyacağına eşeğin ayaklarına gelen yeri kazısana,der. Tortumlu şöyle bir bakar:
-Bir de ohumuş adamsan Gaymagam beg, ben diyirem gulahlari... sen diyirsen ayahlari!
Eskiden İstanbul'dan Erzurum'a Trabzon üzeri vapurla gelinirdi. Trabzon'dan otobüse binene yolcular Aşkale'de araba bozulduğu için uzun bir beklemeye girmişlerdi. İstanbullu bir yolcu fırsattan istifade berbere girmiş traş oluyordu. Bu arada biri kafasını dükkana uzatıp:
- Yusuf emi neyidirsen?
- Neyidim oğul, ahşama geddin it gırhiram!
Her yıl dünyanın bir bölgesini gezmeyi adet edinen Tortumlu, dönüşünde de gördüklerini etrafına anlatırdı.
- Memmet, bu sene nereye getdün?
- Efrikiye.
- Eeee?
- Orada safari yapduh.
- Ula safari nedür?
- Çeşüt çeşüt yaban hayvani vurduh da!
- Ya sen ne vurdun?
- Zürafa vurdum.
- Ula zürafa nedür?
- Eşşegi bülirsin?
- Hee.
- Onun ayahlari iki metre, boyni iki metre olani.
- Başga?
- Kergedan vurdum.
- Ula o nedir?
- Eşşegi bülirsin?
- Hee.
- Ondan üş teneyi birleşdirirsin burnuna da bir tikinti yapirsin, o.
- Başga?
- Piton vurdum.
- Piton ne ki?
- Eşşegi bülirsin?
- Hee.
- Şeyini de bülirsin?
- Helbe.
- Onun dört metre olani. Ama eşşeg yoh!
Saf bir Erzurum'lu şehirlerarası otobüs yolculuğu yaparken mola yerinde otobüsünü şaşırmıştı. Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalıp seslendi:
-Dadaşlar hele bir bahın ben bu otobusun yolçusu miyam
Nasreddin Hoca kapısının önünde bir şeyler aranıyormuş. Komşusu sormuşı:
- "Hayrola Hoca efendi bir şey mi yitirdin?"
- "Mühürüm düştü de..."
- "Nerede düşürdün? Söyle, biz de bakıverelim."
- İçerde düşürdüm, avluda."
- "Avluda yitirilen şey sokakta aranır mı be Hoca?"
- "Avlu karanlık. Burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum
Adamın biri ölmüş.yıkamak için camiiye götürmüşler. Aradan bir saat geçmiş çıkmamış.iki saat geçmiş çıkmamış.üç saat ,dört saat derken sonunda çıkmış.sormuşlar"hoca neden bu kadar geç kaldın?"diye. Hocada "ne yapayım adam dirildi gebertene kadar canım çıktı"demiş
Anadolu kasabalarından birinde jandarmalar bir eve "kitap baskını" yapıyor..
Jandarma timinin başındaki astsubayın dikkatini, duvara çivilenmiş birkaç raftan ibaret kütüphanede bir kitap çekiyor:
"Bir Anti-Komunistin Mücadelesi"
Komutan kitabı eline alıp soruyor:
"Bu tür kitapların yasak olduğunu bilmiyor musun?"
Ev sahibi:
"Komutanım, ben anti-komünistim, zaten kitap da öyle."
Komutan, kül yutmaz bir ifadeyle cevaplıyor:
"Farketmez, biz komünizmin her türüne karşıyız."
Birgün gahvede oturiram,telefon çaldi.
-Pehlivan seni isdiller diye seslendiler.
Gahdım bahdım, ariyan bizim Kars Valisi:
-Pehlivan Sarıkamış’da denize bir cip düştü!
Biz uğraştık ama çıkaramadık.
Buradakiler de “ bu cipi denizden çıkarsa
Hasankale’li Teyo Pehlivan çıkarır.
“Allahını seversen gel bize yardım et” diye yalvardi.
Bunun üzerine gahdım bindim ata.
Gettim Sarigamış’a.
Atladım denize, suya bir dumdum,
cip suyun dibinde.
Bir goluma cipi tahdım, öteki golumunan da
gulaç atmaya başladım ve cipi sudan çığartdım.
Ama gardaş cip bene çok ağır geldi.
Tikkatli bahdım ne görim.
Megerse cipe bir de vapur tahılmış.
Nasreddin Hoca oğlunun eline bir testi tutuşturup çeşmeden su getirmesini istemiş. Çocuk dışarı çıkarken de ensesine bir tokat atıp :
- Testiyi kırma ha ! diye öğüt vermiş .
Bunu gören komşulardan biri :
- Yahu Hocam demiş, henüz testiyi kırmadan niye dövüyorsun yavrucağızı ?
Hoca cevap vermiş :
- Testiyi kırdıktan sonra neye yarar be birader !
Küçük bir papağanın onbeş altına satıldığını gören Nasreddin Hoca, bir koşuda evine gidip kümesteki hindisini tutmuş. Apar topar pazara götürüp başlamış bağırmaya :
- Satılık hindii.... Satılık hindii.... Yirmi altına satılık hindi !
Şaşırmış pazardakiler.
- Yahu hocam demişler. Bir hindinin yirmi altın ettiği nerde görülmüş.
- Ne olmuş diye çıkışmış Hoca. Demin bir kuşu onbeş altına sattılar.
- Ama o papağandı demişler. Tıpkı insan gibi konuşuyor o.
- Olsun demiş Nasreddin Hoca. O konuşuyorsa bu da düşünür
Nasreddin Hoca evine sık, sık ciğer getirdiği halde bir türlü onları yemek kendisine nasip olmaz. Her seferinde hanımı :
- Kahrolası kedi ciğeri yedi.
- Hınzır hayvan ciğeri yemiş.
- Canı çıkasıca sarman kedi ciğeri aşırmış, diye bahaneler uyduruyormuş.
Bir gün dayanamamış Hoca. Hemen bir kenarda duran baltayı kapıp, mutfak dolabına yerleştirmiş. Hanımı:
- Ne yapıyorsun Hoca demiş, baltanın dolapta işi ne? Hoca cevap vermiş:
- Hanım hanım, sen bizim kediyi hâlâ tanıyamamışsın. Üç akçelik ciğere tenezzül eden hayvan kırk akçelik baltayı bırakır mı sanıyorsun?.
Nasreddin Hoca bir gün yabancı bir köyde misafir olur. Cuma günü O'nu kürsüye çıkartırlar. Güzel bir vaaz verir. Herkez pek memnun kalır. Camiden çıkınca Hoca'nın eşeğini getirirler. Köylülerin hepsi ona hizmet etmek için adeta yarışırlar. Hoca eşeğine binerken biraz düşünür. Sonra eşeğin üstüne ters oturur. Herkes hayret eder. Köylülerden biri dayanamayıp sorar :
- Hocam der. Kusura bakma ama eşeğe niçin ters bindiğini sorabilirmiyim?
Hoca tebesüm ederek cevap verir :
- Eğer düz binip önünüze geçseydim siz arkada kalacaktınız. Siz öne geçseydiniz, bu defa ben arkada kalmış olacaktım. Böyle ters binince size arkamı dönmemiş oluyorum. Sebebi bu...
Nasreddin Hoca hayvanlarına ağır yükler yükleyip onlara eziyet eden köylülerine iyi bir ders vermek istemiş. Bir gün eşeğine binerek köy meydanında dolaşmaya başlamış. İşin garibi dolu bir çuvalı da sırtına vurmuş, öyle geziyor. Şaşırıp sormuşlar :
- Yahu Hoca Efendi, hem eşeğin üzerindesin, hem çuvalı sırtında taşıyorsun. Nasıl bir iş bu ?
Hoca cevabı yetiştirmiş hemen :
- Zavallı hayvan, demiş. Zaten gece gündüz demeden hizmet ediyor bana. Sırtına bindiriyor, yüklerimi taşıyor, değirmeni çeviriyor. Bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvalı da ona yüklemek istemedim. Bu yüzden ben vurdum sırtıma.
Bir gün Nasreddin Hoca şehire gelip, bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış. Gece yarısı arkadaşı sormuş:
- Hocam, uyudunuz mu?
- Buyurun birşey mi var?
- Biraz borç para isteyecektim.
Nasreddin Hoca derhal horlamaya başlayıp:
- Ben uyuyorum! demiş.
Nasreddin Hoca Akşehir'de kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış bir aşçı, diğeri de boynu bükük bir fakir. Aşçı sözü almış :
- Hocam demiş, ben bu adamdan davacıyım. Dükkanın önünde fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasulye buğusunun parasını istedim, vermedi.
Nasreddin Hoca anlatılanları dikkatlice dinledikten sonra fakire dönüp :
- Doğru mu bunlar ? diye sormuş.
- Evet, demiş fakir adam.
- Öyleyse para kesesini çıkar bakalım.
Zavallı fakir kadı efendiye karşı gelememiş. İçinde üç beş akçe bulunan para kesesini Hoca' ya uzatmış. Bu sefer aşçıyı çağırmış yanına. Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlamış. Sonra da :
- Haydi demiş aldın işte alacağını. Aşçı :
- Nasıl olur ? diye şaşkınlığını belli etmiş. Paramı vermediniz henüz. Hoca cevap vermiş :
- Fazla uzatma, yemeğin buğusunu satan akçenin de sesini alır elbet !
Hoca'ya yaşını sorarlar, "Kırk" diye yanıtlar, "Tam kırk!"
On sene sonra aynı soruyu yine "Kırk" diye yanıtlayınca:
"E hocam, on yıl önce de kırk yaşında olduğunu söylemiştin" demişler. Hoca hiç bozmadan:
"Evladım, ne bileyim on sene öncesini!" diye yanıtlar.
Arkadaşlarından biri Hocaya sorar:
-Hoca, Dünya kaç metre?
Tam o sırada bir cenaze geçiyormuş yanlarından. Hoca onu göstererek:
-Ona sor! Bak, ölçmüş biçmiş, gidiyor!..
Nasreddin Hoca, münasebetsiz komşusunun hemen her gün olur olmaz bir şeyler istemesinden bıkmış.
Komşu bir gün çamaşır ipi isteyince:
- Veremem, demiş, ipe un serdim.
- Aman Hoca, ipe un serilir mi?
- Adamın vermeye niyeti olmayınca ipe de un serer...
Hoca o aralar paraya sıkışmıştır. Bir vatandaş gelip hoca'ya: "şeytan nerede yaşar" diye sormuş. Hoca cevabı bilmez ama vatandaşı cevapsız bırakmamak için soruyu cevaplar. Adam giderek Hocayı soru yağmuruna tutmuş ve sonunda hoca'ya: "hocam peki şeytan ne yer" diye sorar. Hoca da: "eğer benim gibi parası yoksa zıkkımın kökünü yer" demiş.
Akşam geç saatte eve gelen Hoca pencerede bir karaltı görür. Hanımına sus işareti yaparak tüfeğini doğrulttuğu gibi ateşler. Eve girerler, bir de bakarlar ki ateş ettikleri Hocanın cüppesi... "Hanım ucuz kurtulduk. Ya içinde ben olsaydım!" der.
Adamın biri ölmüş.yıkamak için camiiye götürmüşler. Aradan bir saat geçmiş çıkmamış.iki saat geçmiş çıkmamış.üç saat ,dört saat derken sonunda çıkmış.sormuşlar"hoca neden bu kadar geç kaldın?"diye. Hocada "ne yapayım adam dirildi gebertene kadar canım çıktı"demiş.
İçinde Ben de Vardım
Hoca bir gün arkadaşıyla konuşuyormuş arkadaşı demiş ki:
-"Ya hocam dün sizin evden bir ses çıktı. Neydi o?" Hoca:
-"Hiç sadece hanımla biraz tartıştık kavuğum merdivenlerden yuvarlandı", demiş. Arkadaşı:
-"Yahu hocam hiç kavuktan bu kadar ses çıkar mı?", demiş. Hoca da:
-"Ya anlasana içinde ben de vardım", demiş.
Bir gün Nasrettin hocanın arkadaşlarından biri kendisine gelip; birisinin kendisini mahkemeye verdiğini bir buğday meselesi hakkında yardımına ihtiyacı olduğunu, kendisi için yalancı şahitlik yapmasını istemiş hocadan.
Hoca bu çok eski arkadaşını kıramamış ve yalancı şahitlik etmeyi kabul etmiş.
Fakat mahkeme boyunca sürekli "arpa" diyormuş buğday yerine. Kadı en sonunda sinirlenip:
- Be adam, dava buğday davası arpa değil. Neden sürekli arpa diyorsun şuna ? diye çıkışmış hocaya.
Hoca da gayet sakin:
- Efendim mesele yalan olduktan sonra buğday olsa ne farkeder arpa olsa ne farkeder.
Hoca yer altına ahır yapmaya karar vermiş. Toprağı kaza kaza komşunun ahırına girmiş. Bir sürü öküz görünce koşa koşa karısına gitmiş:
- Hanım, hanım! diye bağırmış.
Müjdemi isterim. Eski zamanlardan kalma bir ahır dolusu öküz buldum..
Nasreddin Hoca'nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş. Hoca ona mantı pişirip getirmiş. Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış. Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :
-"Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız?" Hoca hemen:
-"Boğazına ateş düştüğü zaman", demiş.
Nasrettin Hoca dul bir kadınla evlenir. Nikahtan 5 gün sonra kadın doğum yapınca, hoca iner alt kattan divid, kağıt filan alır koşa koşa gider çocuğun yanına bırakır.
Lohusa kadının yanındaki kadınlar sorar :
- Bu ne iştir hoca ne yapacak çocuk bunları ?
Hoca :
- Bu çocuk 9 aylık yolu 5 günde aldıysa, birkaç gün içinde okumaya da başlar. Onun için hazırlık yapıyorum.
Nasrettin hoca bir gün pazara gitmiş dolaşıyor, hem de şöyle bir fiyatları yokluyor.
Ahaliden birisi de yanına sokulup soruyor :
- Hocam bugün ay kaç acaba...?
Hoca gayet sakin:
- Valla bilmem evladım uzun zamandır ay alıp satmıyorum.
Hocanın eşeği ölmüş. Kapının eşiğine oturmuş, hüngür hüngür ağlıyormuş. Bir komşusu yaklaşarak:

- A Hoca! Geçende karın öldü, ağlamadın. Bir eşek için ağlamak sana yakışır mı?

- Nasıl ağlamam! Karım ölünce eş, dost hepiniz etrafımı aldınız, üzülme biz sana daha iyisini buluruz dediniz. Ama biri çıkıp da; Hoca ağlama, sana daha iyi bir eşek alırız demedi!!!
Hocaya sormuşlar; "Evliliğin anlamı nedir?" diye...
Şu cevabı vermiş Hoca;
"Gündüzleri çifte hırlama, geceleri çifte horlama
Cimri ve de boş boğazın biri Hocaya:
Ya Nasrettin Hoca demiş demek parayı çok seviyorsun. Acaba neden ?
-Hoca cevabını yapıştırmış. Senin gibilere muhtaç olmamak için
Nasreddin Hoca'nın evine tüccar arkadaşı misafir olmuş. Hoca ona mantı pişirip getirmiş. Arkadaşı acele edip mantıyı hemen ağzına atınca boğazı yanmış. Boğazının yandığını belli etmemek için başını tavana doğru dikmiş ve yanmanın etkisi gidince de başını tavandan indirmeyip sormuş :
-"Hocam bu tavanı ne zaman yaptınız?" Hoca hemen:
-"Boğazına ateş düştüğü zaman", demiş.
Anadolu kasabalarından birinde jandarmalar bir eve "kitap baskını" yapıyor..
Jandarma timinin başındaki astsubayın dikkatini, duvara çivilenmiş birkaç raftan ibaret kütüphanede bir kitap çekiyor:
"Bir Anti-Komunistin Mücadelesi"
Komutan kitabı eline alıp soruyor:
"Bu tür kitapların yasak olduğunu bilmiyor musun?"
Ev sahibi:
"Komutanım, ben anti-komünistim, zaten kitap da öyle."
Komutan, kül yutmaz bir ifadeyle cevaplıyor:
"Farketmez, biz komünizmin her türüne karşıyız."

Hakemlik

İki adam aralarında konuşuyorlardı:
- Küçükken gözlerim görmediği için bana futbol oynatmazlardı. Bu yüzden başka bir vazife verdiler:
- Ne vazifesi?
- Hakemlik!

Zidane ve fener

Bir gün Real Madrid, Fenerbahçe'yle maç yapmak için Istanbul'a gelecekmiş. Binmişler uçağa, Real Madrid'li oyuncular çok üzgün. Zidane kaptan olarak sormuş tabi
- Ne o çocuklar yüzünüzden düşen bin parça?
Raul demiş ki:
- Ya abi fenerle oynamayı hiç istemiyoz.
Stata gelmişler. Hala millet surat yapıyor. Zidane arkadaşlarina;
- Siz gidin İstanbul'u gezin, ben Fenerbahçe'yle tek basima maç yaparım. demiş.
Bunu duyan arkadaşlari sevinçten havalara uçmuşlar. Hemen dalmışlar İstanbul gecelerine. Maç başlamış. Devre arası Real Madrid'li futbolcular stata gelmişler ve skorboarda bakmislar Real Madrid 1:0 önde. Demişler bi Laila yapalım gelelim bari. Maçın sonunda geri gelmişler. Bi bakmışlar skor 1:1. Gitmişler soyunma odasına Zidane'yi kutlamaya, ancak Zidane almış başını iki elinin arasına ağlıyor.
- Niye ağlıyorsun, sen bütün takıma karşı tek başına oynadın ve maç berabere bitti. Bu mükemmel bi şey.
Zidane cevap vermiş;
- Eğer maçın 60. dakikasında kırmızı kart görmeseydim, farka gidecektim. Ben ona üzülüyorum.

Boksör

Rakibiden dayak yine boksöre, antrenörü habire `Çok iyi gidiyorsun. Adam sana hiç vuramadı. Yakında onu düşüreceksin´ deyip duruyormuş.
Maçın ilerleyen raundlarının birinde boksör dayanamayıp sormuş antrenörüne:
`Ben rakibimi dövüyorsam, beni kim dövüyor?´

Bandırma

Denizli ve Bandırma spor kulüpleri maç yapmaktadırlar.

Denizli taraftarları tezahurata başlarlar:
DENİZLİ! DENİZLİ! DENİZLİ!

Bandırma spor taraftarları altta kalırlarmı onlarda başlarlar:

BANDIRMA! BANDIRMA!

Denizlili taraftarlardan hemen cevap gelir:
BANDIRCEZ! BANDIRCEZ!

İki karadeniz atkımı

İki karadeniz takimi: Rizesporla Sinop mac yapiyorlarmis.
O esnada stadin yanindan bir tren geçiyormuş.
Sinoplular trenin dudugunu hakemin bitiş dudugu zannetmisler.
Ve sahayi terketmisler. Kalan 85 dakikada Rizespor da gol atamayinca mac 0-0 berabere bitmis.

Berber

Berber
Bakanlıklar Caddesinde mutevazı bir berber dukkanı...
Mutevazı ama unlu bir berber dukkanı...
Fikret usta yıllardır muşterilerini aynı mekanda traş etmekte..

Gunun birinde kapi acılır... İçeri giren musteri Aziz YILDIRIM dır...
-Acelem var...! der... Saclarımı şoyle bir duzeltir, sakal traşımı yeniler misin ?
Onemli bir randevum var , gec kaldım...

Fikret usta meslegine ozgu maharetini sergiler, bir çırpıda saç-sakal traşını bitiriverir...

- Eline saglik usta...Borcum ne kadar? ?? diye sorar gayet memnun bir biçimde Aziz YILDIRIM...

- Aaaa, olur mu? Siz koskoca Fenerbahçe başkanısınız... Sizden para almam soz konusu olamaz...
Dukkanımı şereflendirmeniz yeter bana...
Kesinlikle almam...

Israr falan....nafile.....

Tekrar tekrar tesekkur eder, dukkandan ayrilir Aziz YILDIRIM...!

Fikret usta ertesi sabah dukkanını açmaya geldiğinde, kepengin hemen onunde koca bir paket ve pakede
iliştirilmiş bir zarf bulur....

Pakette 15 adet sarı-lacivert forma, zarfta ise 15 adet 100 Dolarlık bankonot vardır...

Mutlu mutlu kafasini iki yana sallar Fikret usta,ne gereği vardı....

Aradan bir kac gun geçmiştir, dukkanının kapısı acilir... İçeri giren muşteri Suleyman SEBA dır...
- Seyyy..der...Acelem var...!
Saçlarımı şoyle bir duzeltir, sakal traşımı yeniler misin ?
Bıyıklarıma dokunma ama.. Önemli bir randevum var , geç kaldım...??

Fikret usta mesleğine özgu maharetini sergiler, bir çırpıda saç-sakal traşını bitiriverir...

- Eline sağlık usta...Borcum ne kadar? diye sorar gayet memnun bir biçimde Suleyman SEBA...

- Aaaa, olur mu? Siz BESIKTASlıların onursal başkanısınız...Türk sporuna hizmet etmis cok değerli bir insansınız..Sizden para almam söz konusu olamaz... Dukkanımı şereflendirmeniz yeter bana...
Kesinlikle almam..

Israr falan....nafile.....

Tekrar tekrar tesekkur eder, dukkandan ayrılır Suleyman SEBA.... !

Fikret usta ertesi sabah dukkanını açmaya geldiğinde, kepengin hemen onunde kucuk bir paket ve pakede
iliştirilmiş bir zarf bulur....

Pakette 15 adet BJK rozeti, zarfta ise 15 adet 1? er milyonluk Turk Lirasindan toplam 15 Milyon TL
vardır...

Mutlu mutlu kafasını iki yana sallar Fikret usta. Ne gereği vardı....Hem de emekli maaşından...!!!

..........

Tesaduf bu ya....aradan bir kaç gun daha gecmiştir,dukkanın kapısı aralanır... İçeri giren muşteri Faruk SUREN dir...

-Çok acelem var...! der... Bir yandan da telaşlı telaşlı saatine bakmaktadır...
Saçlarımı şöyle bir duzeltir, sakal traşımı yeniler misin ?
Onemli bir randevum var , geç kaldım..

Fikret usta hemen işe koyulur, mesleğine özgü maharetini sergiler, bir çırpıda saç-sakal traşını
bitiriverir...

- Bravo sana usta...Dedikleri kadar hızlıymışsın...Borcum ne kadar? diye sorar gayet memnun bir biçimde
Faruk SUREN ..

- Aaaa, olur mu? Siz koskoca UEFA şampiyonu Galatasaray'in başkanısınız... Sizden para almam soz
konusu olamaz...
Dukkanımı şereflendirmeniz yeter bana...Kesinlikle almam....

Peki usta...Nasil istersen der...aceleyle berber dukkanindan ayrılır Faruk SUREN....

Fikret usta ertesi sabah dukkanını açmaya geldiğinde, kepengin hemen önünde 15 adet Galatasaray yoneticisi
sıra beklemektedir....

Doping

Temel olimpiyat oyunları 100 metre finalinde doping yapmış.Anlaşılmasın diye sonuncu olmuş.

Berabere

Futbol maçı başlamadan önce iki takımdan birinin kaptanı, hakemi bir köşeye çekip :

-Hocam, der.Sen bizim takımın durumunu bilmezsin...

-Bu maçı bize kaybettirecek olursan, bizimkiler seni ne yapar bilirmisin?

-Ne yaparlar?

-Seni parça parça ederler...

Hakem cevap verdi : -Anlaşıldı, siz bu oyunda berabere kalacaksınız...

-Neden?

-Öteki, takımın kaptanı da bana aynı sözleri söyledi de ondan!..

Maçın durumu

Temel ile Dursun maç sahasının önünde köfte satarken Temel bilet bulur. Dursun'a şöyle der. -Ula Dursun bu bileti al maçı öğren de gel der.

Dursun gider ve maçı öğrenip gelir durumu Temel'e anlatır:

-Direk dikiyler ortaya bir kabak koyiyler. 21 avanak peşine koşiyler. 2 direğin arasına girince gool diye bağıriyler bir de utanmadan kısa don giyiyler.

ünvan maçı

Birgün Temel Mike Tayson ile ünvan maçına çıkmış.

Daha ilk yumrukta Temel nakavt olmuş.
Hakem bir, iki, üç dört.. sayarken menejeri Temel'in kulağına;

- "Sakın dokuzdan önce kalkma" demiş
Temel hafifden gözlerini aralayarak menejerine sormuş;

- "Saat kaç?"

IQ

Dünyanın En ucra Köşesinde tek başına yaşayan bir bilge varmış.50 yıl boyunca kendini sakladıgı bu ıssız yede kimsecikleri görmemiş.Bir gün kapısı çalmış. Gelen adam benim IQ 200 demiş. Bilge ooh demiş gel içeri seninle quantum fiziği konuşuruz.

Bir vakit sonra başka biri gelmiş. Adam benim IQ 90 demiş. Bilge gel gel demiş seninle siyaset konuşuruz.

Derken üçüncü adam kapıyı çalmış. Benim IQ 5 demiş.
Bilge biraz düşünmüş ve cevabı vermiş.. Gel içeri seninle de Futbol konuşuruz.

At yarışı

Temelle dursun bi gün sinamaya giderler

filmde bir at yarışı sahnesi vardır ve temel dursuna sorar

-İddaya varmisun ben diyrum 1.at kazanur.

dursun;

-Oldi benda 2. ata oynayrum

Iddayı temel kazanır ve temel dursunun 5 milyonunu alır.

ertesi gun temel dursunu arar

-Dünkü film faridiya ben oni bidaa seyretmiştum vicdanum rahat etmedi onun içun aradum.

Dursun:

-Benda seyretum.

Temel:

-O zaman niye 2. ata oynadu?

Dursun:

-Süpriz oynadum daa

Hakem

Maçın tam ortalarında oyunculardan biri hakemin yanına yaklaşır:

-Köpeğinizin ismi nedir?

-Benim köpeğim yok ki.

-Çok garip, hem körsünüz, hem de köpeğiniz yok!...

Yedek

Futbolcu Temel yeni bir kulübe transfer olmuş. Kendisiyle yapılan röpotajda:

- Şimdi yedekte kalmak içun çalişayrum.

- Herhalde takıma girmek için demek istediniz?

- Yoo yedekte kalmak içun.

- Nası yanİ?

- Maçlari rahat seyretmek içun daa..

Bu telefon kimin?

Bir golf kulubünün soyunma odasında bir sürü adam giyiniyormuş. Ortada duran bir cep telefonu çalmıs. Yakınındaki bir adam hands-free konuşma düğmesine basmış ve giyinirken konuşmaya başlamış.
Adam: Alo
Kadın: Merhaba şekerim, kulüpte misin?
Adam: Evet.
Kadın: Ay ben burda süpper bir deri ceket gördüm. 1000 dolarcık.
Alabilir miyim?
Adam: Oluur, madem çok sevdin, al tabii.
Kadın: Aslında buradan önce de galeriye uğradım. 2008 modelleri
gelmiş, tam istediğim renkte bir tane buldum.
Adam: Ne kadar?
Kadın: 60 bin dolarcık.
Adam: O parayı vereceksem bütün aksesuarlarını isterim ama...
Kadın:Yaşasınnn! Bir şey daha var. Geçen sene beğendiğimiz ev yine satılık ve 450 bin dolar istiyorlar.
Adam: Tamam, ama 420 bin dolardan fazla verme sakın.
Kadın: Oldu şekerim. Sonra görüşürüz. Seni seviyorum.
Adam: Ben de seni... Görüşürüz.
Adam telefonu kapatıp afallamış şekilde onu seyreden topluluğa döner ve sorar:
Bu telefon kimin, bilen var mı?"

Atletizim

Kaleci temel

Bir yangında evin çatısında mahsur kalmş bir anne ve kucağında kundaklı bir bebeği... Asağıdakiler anneye, gerilmiş olan brandaya önce çocuğu sonra da kendisini atmasını öneriyorlar, fakat o kabul etmiyor, ne yaptılarsa kabul etmiyor. Alevler onlara ulaşmak üzere.... Bu sırada onları seyretmekte olan Temel, barıkatları asarak binanın dibine kadar gelir ve kadına seslenir:

-Abla korkma, at bebeği..bana. Ben Sürmene Spor' un kalecisiyim...

Kadın Temel' e inanır ve bebeği Temel' e doğru atar..Temel, nefis bir hareketle bebeği yere düşmeden yakalar, ayaga kalkar, iki kere yerde zıplattıktan sonra degajını yapar..

6-0

6-0 biten galatasaray fenerbahçe maçından sonra gs li arif tanınmamak için yaşlı bir adam kılığına girer ve bır cafe ye gider. Cafe de yanına yaşlı bır bayan yanaşır ve : -"naber Arif" der.

Bunun uzerıne arif delirir nasıl tanıdı bu kadın beni diye düşünüp durur. Ertesi gün yine aynı cafede aynı kadın yanaşır arifin yanına yine -"naber arif" der.

3.gün arif cok değişik bır kılıkta gider cafeye ve yine aynı kadın yanaşır ve yine -"naber arif" der. Arif dayanamayıp sorar nerden tanıyosun beni diye.
Yaşlı teyze : -"olum ben bülent len" der.

Erzurum

Erzurum Beden terbiyesi il müdürlüğünün eski kayıtlarında spor dalları şöyle sıralanıyor;


1. Çimme dalı (yüzme)

2. Gumbuz dalı (boks)

3. Seyirtme dalı (atletizm)

4. Cilit dalı (cirit)

Hafıza

Kağıda bakarak ezan okuyan bir müezzine sordular:
- Yazacağın yerde ezanı ezberleyip okusan olmaz mı?
- Gidin, kadıya sorun.
Kadıya gittiler ve "Selamün aleyküm" dediler.
Kadı bir kağıt çıkarıp uzun uzun baktıktan sonra "Ve aleyküm selam" dedi.
Bunun üzerine müezzini mazur görüp kadının huzurundan çıktılar

Almanya yolunda

Bir gün Temel ve Dursun bakmışlar Türkiye'de iş yok Almanya'ya gitmeye karar vermişler ama ceplerinde para yok... O zamanlarda Almanya'ya hayvanlar bedava gidiyolarmış, bunlarda neleri varsa satıyolar ve bir inek kostümü alıyolar. Temel öne Dursun'da arkaya geçiyor ve gümrüğe gidiyolar gümrükteki memur bunları bir test edeyim diyor ve ineğin önüne bi tomar saman getiriyor sen gerçek ineksen bu samanları yersin diyor. Temel mecburen yiyor ondan sonra memur bir kova su getiriyor eger sen gerçek ineksen bunu içersin diyor ve Temel içiyor.. Memur bu sefer bi tomar taze ot getiriyo ve ineğin önüne koyuyor Temel mecburen yiyor... Artık Temel şişiyor ve bir lokma bir şey yiyemez hale geliyor. Ama bu sırada Temel başlıyor gülmeye. Dursun merak ediyor. Soruyor ula Temel neden gülirsen. Temel de cevap verir memur bizim gerçek inek olup olmadığımızı anlamak için bir tane öküz getiriyor...

Erdal inönü

Ismet Paşanın oğlu Erdal Inönü, bir seçim mitingi için Rize'ye gider. Kürsüde konuşan ince zayif uzun boylu Inönü'yü gören Temel sorar:
- Habu konuşan adam da kimdur?
Derler ki: Ismet Inönü'nün oglu Erdal'dır!
- Uy desene Paşanun çok günahini almişuz. Rahmetli II. Dünya Savaşi yillarinda bizleri çok aç birakmişti. Baksaniza ne kadar adaletli davranmuş, kendi uşağini da aç birakarak ne hale getirmiş!

Help...help

Yüzme bilmeyen bir turist denize düşmüştü. Suda çırpınırken can havliyle bağırıyordu.
-Help! Help!
Yoldan geçen Temel onu gördü. Kızgın bir şekilde bağırdı:
-Ula ingilizce ögreneceğine, yüzme ögrenseydin ya!..

Kadını vuramadılar

Temel İstanbul'a gelmiş, yürüyormuş. Bu arada 5 dakikada bir top atışları duyul-
maktaymış. Merak edip sormuş:
"Hemşrim bu top atışları neyin nesi?"
Kraliçe Elizabeth'in gelmesi sebebiyle top atışı yapıldığı anlatılmış.
Aradan yarım saat geçmis ve top atışları halen sürmekteymiş. Temel yine
sormuş bir başkasına:
"Bu top atışlari neden?" diye. Aynı cevabı alınca söylenmis:
"Ulan, yarım saattir bir kadını vuramadılar, be!"

Dünya trabzonlulara karşı

Büyük bir savaş çıkmış. Bütün dünya bizim Trabzonlular’a karşı... Derken herkes kendilerine siper kazmış. Trabzonlular ayrı bütün dünya ayrı. Ve savaş başlamış. Trabzonlular bir bir öldürülüyormuş bu işe bir çare bulalım demişler. Temel:
-Uşaklar herkes eğilirse bizi vuramazlar. Derken herkes eğilmiş. Diğer taraftan da düşman kuvvetleri buna çare olarak plan yapmış ve başlamışlar:
-Temel kim? oradan bir ses:
- Benim ula... baamm Temel ölmüş!
Bir ses daha gelmiş:
-Dursun kim?
- O da benim ula.... bammm Dursun da ölmüş!!
Neyse Trabzonlular da akıllanmış ve bu sefer onlar başlamış:
-Hans kim? Ses yok!
-Maykıl kim? Yine ses yok! Derken bir ses:
-Hans'a kim seslendi?
-Ben ula... BAAAMM!

Penguen

Temel ve dursun yaz tatillerinde Antarktika’ya gitmeye karar vermişler. Uzun bir yolculuktan sonra buzlar diyarına varmışlar. Bir rehber bulamadıklarından kendileri gezmişler uzun buz ovalarını. ertesi sabah bir rehberle anlaşarak kıtanın en güzel yerlerini rehber eşliğinde gezip merak ettiklerini soruyorlarmış. Bir ara Temel rehbere seslenerek - "pardon burada hiç beyaz kadın var mı" diye sormuş, rehber - "tabiki var, buradaki kadınların yüzde doksanı beyazdır" demiş. - "peki siyah kadın var mi?" - "eh bir kaç tane var bu civarda" - "pekİ siyah beyaz kadın var mı" rehber son derece şaşkın bir şekilde - "tabiki hayır ben hiçbir yerde rastlamadım böyle kadına" cevaptan hiç de hoşnut kalmayan Temel Dursun’a dönerek - "ula dursun yoksa dün akşam gördüklerimiz penguen miydi?????".

Televizyon

Bizim Temel, bir tv kanalinda yarismaya katilir.
Kazandigi parayi eksik verirler.
Temel sebebini sorar.
E, oyle vergi kesiyoruz" cevabini alir.
Bunun uzerine Temel, avukata basvurur. Avakut ona Televizyonu mahkemeye ver der.
Aradan zaman gecer avukat yolda Temeli gorur, ona sorar.
Ula televizyonu mahkemeye verdin mi ?
Temel cevaplar.
Verdim ama ertesi cün keri ketirdim oni...
Insan yine de televizyonsuz yapamayi! sonradan geri aldımm

Karadenizli yarışmada

Karadenizli "Life TV Show " adli yarisma programina katilir.
1.000.000.000.000 TL (1 Trilyon) Siz de bir deneyin...


Sunucu asagidaki sorulari sorar:

1. Tarihteki Yuzyil Savaslari ne kadar surmustur?
A 116 Yil B 99 Yil C 100 Yil D 150 Yil

* Karadenizli bu soruda pas gecme hakkini kullanir...

2. Panama Sapkasi hangi ulkede kesfedilmistir?
A Brezilya B Sili C Panama D Ekvador

* Karadenizli seyircilerin yardimini istemistir...

3. Ruslarin Bayrami olan Ekim direnisini hangi aydadir?
A Ocak B Eylul C Ekim D Kasim

* Karadenizli telefon hakkini kullaniyor ve baska bir Karadenizliyi ariyor...

4. Kral Georg IV dogru adi nedir?
A Albert B Georg C Manuell D Jonas

* Karadenizli, iki yanlisi goturme hakkini kullaniyor...

5. Kanarya Adalari `nin ismi, hangi hayvandan gelmistir?
A Kanarya B Kanguru C Fare D Fokbaligi

* Karadenizli oyundan cekiliyor.

Not: Okurken gulduyseniz dogru cevaplara da bir goz atin:

1. Yuzyil Savaslari 116 Yil surdu (1337 ile 1453 arasi)
2. Panama sapkasi Ekvador`da kesfedilmistir
3. Rus bayrami "Ekim direnisi" 7 Kasim`da kutlanir
4. Kral Georg IV `un asil adi Albert. Kral 1936 yilinda ismini degistirmistir
5. Kanarya adalarinin Latince adi "Foklarin" adasidir ve bu isim "Fokbaligi"`ndan gelmistir.

Ne oldu...? Bir an kendinizi Karadenizli`den daha mi zeki sanmistiniz...?

Meslek sırrı

Komiser sorar:
- Temel, köpekleri atlatıp, kümesten tavuğu nasıl çaldın?
- Komiserüm, onu söylemem, meslek sirridir!
- Ama ben söyletmesini bilirim!
- O da sizin meslek sirrunuzdur!

Sinyal vermedunuz

Temel, bir gün arkadaşına telefon etmiş.Karşısına sekreter çıkmış. Temel :
'' Pen teleseçretere nok pirakacaktum.
"Notunuzu bana bırakabilirsiniz" demiş sekreter kız.
Temel uzunca bir süre beklemiş.Ses çıkmamış. Hala bir şey söylemediniz diye sekreter sorunca Temel'in cevabı:
-Sinyal vermedinuz da!

Temel avda

Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Fadime,

- Ha pu netur, soyulmuş tavşanı nasıl avlaysun?
- Sevişirken yakaladum, çiyinmeye firsatu olmadu vurdimm onuuu....

Üç çeşit

Temel'e sormuşlar?
-Kaç çeşit insan vardır?
Temel:
-Üç çeşit vardır demiş. bunlardan ilki sayı saymayı bilenler, ikincisi sayı saymayı bilmeyenler.

Lazlar ve ruslar

Karadenizlilerle ruslar soğuk savaştalar.

Lazlar el bombalarını ruslara fırlatıyorlarmış, ruslarda bombaların pimini çekip geri lazalara fırlatıyorlarmış.

Temelin tahmini

Temel ile Dursun trenle yolculuk yaparken, bir sığır çiftliğinin önünden hızla geçiyormuş. Temel bir tahmin yapmış:
- Dursun burada tam 397 sığır var...
- Ula Temel, nasıl saydın? Vızz diye geçtuk daa..
- Kolaydur daa... Ayaklarını sayup dorde böliyrum

Issız ada

Temel, bir Fransız ve bir Amerikalı ile ıssız bir adadaymış. Bir gun iyi huylu bir deniz perisi gelip demiş ki:

- Uzun zamandır izliyorum sizi. Geminiz battıktan sonra cok acı çektiniz. Dileyin benden, ne dilerseniz.

- N'olur beni Fransa'ya gonder, demiş Fransız. Hoop gitmiş Paris'e.

- Beni de Amerika'ya lutfen demiş Amerikalı ve oda hoop California'ya.

Sıra Temel'e gelmiş. Duşunmuş, duşunmuş.

- O Fransız ile Amerikalı uşakları çok ozledim. Cağır onları geriye.

Muhabbet

Zamanın en buyuk Mayfa babası çok ağır bir suçtan yargılanmaktadır ve idamı istenmektedir. Juri üyelerinin icinde Temel de vardır. Mafyanın adamları mahkemeden once Temeli bir kenera cekerler ve soyle derler: - Temel ne yap et Babanın idam kararını muebbet'e çevir yoksa bu senin sonun olur derler!!!

Temel'in içine korku duşmuştur acep ne yapsamda bu adamı kurtarsam diye düşünür. Dava baslar gunlerce devam eder ve nihayet Jury uyeleri karar vermek üzere odalarına geçerler. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra jury geri gelir ve kararını okur:

- Muebbet hapis derler

Bunu duyan Babanın adamları ne yapacaklarını şaşırılar doğru Temel'e gidip afferim sana Temel şimdi gözümüze girdin derler. Ehh be Temel iyi guzel de bu işi nasıl başardın diye sorarlar:

-Temel "Sormayın bre uşaklar der millet Beraat Beraat diye tutturdu Muebbete cevirne kadar aklan karayı seçtim der

Açım

Dursun bir kıza aşık olmuş.
Aşkındandan şiir yazmış. Şiiri:

Sabahları yemek yiyemiyorum. Çünkü seni düşünüyorum
Öğlenleri yemek yiyemiyorum. Çünkü seni düşünüyorum
Akşamları yemek yiyemiyorum Çünkü seni
düşünüyorum
Geceleri uyuyamıyorum.
Çünkü açım.

Pasaport

Amerika'da zencinin biri pasaportunu kaybetmiş. tamda Turkiye'ye tatile gideceği gün. aksilik bu ya...

Ucağı kaçıracak, kara kara düşünürken yolda bir pasaport bulmasın mı ?!.. Hemen almış yerden, bir bakmış ki Leanardo di Caprio'nun pasaportu..

"Ne olursa olsun" demiş ve şansını denemeye karar vermiş.
Çıkarmıs Leonardo'nun fotografını, kendi fotografını yapıştırmış..
Uçmus Türkiye'ye.
Atatürk Hava Limaninda görevli gümrük memuru Temel in karşısına geçmiş.. Almış pasaportu eline Temel adamın ismine bakmış :
''Leonardo di Caprio", fotografa bakmış, bir zenci.
Adama bakmış ayni zenci...
Bir kaç saşkın bakıştan sonra Temel obur masaya seslenmiş,
"Ula Cemal, bu Titanik batmış mıydı, yanmış mıydı?"

Yatsi tavuk

Trabzonda köyün birinden bir taksi şöförü geçerken tavuğun birini ezmiştir. Dürüst adammış vesselam... Hemen arabasını çeker kenara, köye doğru yürürken bir köylüye rastlar ve olayı anlatır. Tavuğun sahibine parasını ödemek istediğini söyler. Şöyle bir bakar köylü:
- Ha bunu pilse pilse bizum köyin muhtari Temel pilur.
Adam muhtarlığın yolunu tutar. Temel'e tavuğu gösterir:
- Bunun sahibi kimse parasını ödeyeceğim, tanıyor musunuz?
Temel şöyle bir bakar ve cevabı verir:
- Ha pu pizum köyin değuldur, pizum köyde yassi tavuk yoktir

Antrenör dursun

Boksör Temel iri yapılı rakibi ile maç yapar.1.rauntta rakibi temeli epey haşlar.1.raunt sonunda Temel köşesine gider.antrönörü Dursun moral vermek için Temele sen dövüyorsun devam et der.2.ve3. rauntlarda da aynı şeyler olur.4. rauntta kaşı ve gözü patlamış temel raunt sonunda güç bela köşesine gider.Dursun yine aslanım Temel adamı parçaladın der.Temel güç bir şekilde dursuna bakarak ben mi dövüyorum der.Dursun evet sen dövüyorsun der.Temel:öyle ise etrafa iyibak başka birisi beni fena halde dövüyor!

Sakın evlenme

Ticaret için o şehir senin bu şehir benim dolaşan çirkin ve köse bir adam anlatıyor :
Vaktiyle Isfahan'daydım. Bir gün bir sokaktan geçerken süslü püslü bir kadın yanıma gelip "Nerelisin kardeş?" diye sordu. "Kaşanlıyım; ticaretle uğraşırım" dedim.
"Kaşan'dan güzel ve akıllı delikanlılar çıkar " dedi ve "siz evli misiniz?" diye sordu.
Kadının bana aşık olduğunu sandım. Çünkü şimdiye kadar hiç nasibim çıkmamıştı. Hoşuma gitti ve "Hayır, evlenmedim. Bu ilginizin sebebini sorabilir miyim?" diye sordum.
Kadın "Maksadım Allah'a hizmet. Şimdiye kadar evlenmedinse, Allah aşkına sakın evlenirim deme!" dedi.
"Neden?" diye sorduğumda " Aman yeryüzünde neslin kalmasın! Çünkü bu halinle senden doğacak nesil adama benzemez de ondan !" diye cevap verdi.

17 Kasım 2007 Cumartesi

Parmağı kırık

Temel doktora gitmiş;
-Çok hastayım doktor, vücudumun neresine dokunsam berbat canım yanıyor!
Doktor Temeli bir güzel muayene ettikten sonra;
-Ben pek bir hastalık bulamadım.Vücudunuz gayet iyi durumda.Hatta “Sapasağlamsınız.”
Bunun üzerine Temel;
-Olur mu doktor bey!Nereme dokunsam acıdan ölüyorum! Diyerek parmağının ucuyla başına dokunmuş; -Of of of! Sonra göğsüne parmağını basmış;-Ay ay aay ! daha sonra beline ve bacağına; -vay vay vayyy! Parmağını neresine dokundursa acıyla irkiliyor feryat figan ediyormuş.
Doktor daha fazla dayanamayıp; - Ver bakalım şu elini ! diyerek Temel’in elini muayene ettiğinde birde ne görsün; “TEMEL’İN PARMAĞI KIRIK !”

Yeni öğretmen

Temelin sınıfa yeni öğretmen atanır
Temel eve gidince babası sorar
-temel söyle uşağum yeni öğretmenun nasul
-yok babacum o öğretmen değul soruları kendi bilmiyor bize soruyor

Teşkilat mükemmel

Amerika da bir asker, arkadaşı ile yolda giderken elindeki çakısı ile oynarken parmağını kesti.Az ötede bir dispanser vardı.
Asker ;
“- Ben şurada pansuman yaptırayım.” dedi.
İçeri girince karşısına iki kapı çıktı.
Birinde “Hastalıklar”, ötekinde ”Yaralar” yazılı idi.
“Yaralar” kapısından girdi.Yine önünde iki kapı.
Birinde “Kemik”, ötekinde “Yumuşak Doku” yazıyordu.
“Yumuşak Doku” kapısından girdi.Yine iki kapı.
Birinde “Önemli”, ötekinde “Önemsiz” yazıları vardı.
“Önemsiz” kapısından girince kendini sokakta buldu.
Dışarı çıkınca arkadaşı sordu ;
“- Nasıl, iyi baktılar mı?”
“- Hayır; ama teşkilat mükemmel!..”

Korkma

Ameliyat odasında doktorla hasta konuşuyordu.
Hasta:
- Aman doktor, çok korkuyorum. Ömrümde ilk defa ameliyat olacağım!
Doktor:
- Korkmakta haklısın, bende ömrümde ilk defa ameliyat yapacağım

Kahvaltı

Küçük temel annesine sorar:
-Anne hepimiz laz miyuz?
-Öyle
-Dedem de laz miydu?
-Lazi di.
-Onun babasi?
-Hepisi laz idi.
-Öyle de olsa artik sabah kahvaltilarinda hamsi yemek istemeyrum

Özür dilerim

adamın biri yolda yürürken bi teneke şişeye tekme atar
şişenin içinden bir cin çıkar
-dile benden ne dilersen
-özür dilerim

Bugün yarın

Birini döven bir adam hakimin karşısına çıkarılmış,
Hakim sormuş :
- Nerede yaşıyorsun?
- Orda burda...
- Ne iş yaparsın?
- Onu bunu...
- Barda dövdüğün adamı önceden tanıyor musun?
- Söyle böyle...
- Ne demek yani nerden tanıyorsun?
- Ordan burdan...
Hakim artik dayanamamış :
- Anlaşıldı, götürün bu adamı tikin içeri!..
İki jandarma adamın koluna girmiş götürürlerken adam hakime seslenmiş:
- Heeeey bi dakika!.. Ne zaman çıkıcam ben burdan!..
Hakim de ona seslenmiş:
- BUGÜN YARIN!...

pirinç pilavı

Acıkmış olarak eve dönen Mehmet annesine:
"Akşama ne var?" diye sorunca, annesi:
"Saymakla bitmez oğlum" dedi. Mehmet:
"Güzel, nelermiş bunlar?" deyince, annesi gülümseyerek:
"Pirinç pilavı!" dedi.

Ben almadım

Adamın biri sormuş:
-Cüzdanımı sen mi aldın?
-Alti mahallenin, altıncı sokağının, altıncı apartmanının, altıncı odasının, altıncı çekmecesinde duran Kur'an'a el basarım ki ben almadım.

Nereye gidiyon

Bayburt'a köyden yeni gelen bir hanımefendi kırmızı ışıkta Cumhuriyet caddesini karşıya geçmek ister, yarı yolda trafik polisi seslenir:
"-Hop teyze nere gidiyorsun."
O güne kadar kırmızı ışık nedir bilmeyen teyze şöyle cevap verir.
"-Gadam tepehen olsun, sehenmi soracam eltim gile gidiyem.

ayı adam

Kalabalık bir belediye otobüsünde, gayet iri kıyım bir adam zayıfça bir adamın ayağına basar.
Canı acıyan adamcağız sorar : -"Afedersiniz beyefendi, siz nerelisiniz?"

Adam memleketini söyler ve o da bir soru sorar :
- "Neden sordun hemşerim?"

- "Buralarda sizin gibisi pek bulunmuyor da, bu cins ayılar nerede yetiştiriliyor diye merak ettim!"

İmza

Adamın birisi kendisi hakkında kötü sözler söyleyen birine haddini bildirmek için evine gider.
Fakat adamı evde bulamaz. Öfkesinden kapıya büyük harflerle "EŞEK" diye yazıp döner.
Bir kaç gün sonra o adamdan şöyle bir yazı alır:

- "Bize gelmişsin. Kapıya attığın imzadan anladım."

Bayburtlu

İki kafadar Bayburt'lu İstanbul'da iş aramaktadırlar. Birileri onlara "şu adamda bol iş var ama Bayburt'lulara kesinlikle iş vermez" der. Kafadarlar adam sende, adam bizim Bayburt'lu olduğumuzu nerden anlayabilir ki, biz bi görüşmeye gidek derler. Mülakat safhasına gelmiştirler. İşveren onlara yaprak diyin der. Bunlar Yarpak derler. Toprak diyin der, torpak derler. Köprü diyin der, körpi derler. Velhasıl adam anlamıştır bizim kafadarların Bayburt'lu olduklarını. Sizi işe almıyorum der. Kafadarlar işe alınmamanın hayal kırıklığı içerisinde birbirleri ile olayın yorumunu yaparlar. Kafadar 1: "ola gardaş, ne oldi da bu bizi işe almadi. nasi oldi da anladi Bayburt'li olduğumuzi? der. Kafadar 2: "valla gardaş, yarpah dedi dedük, torpah dedi dedük, zannımca o körpide pohi yedük" der.

Kutup ayısı

Soğuk bir kutup gecesinde yavru kutup ayısı annesine yaklaşarak; - Anneeee, ben kutup ayısı mıyım? - Evet oğlum. - Peki anneee sen de kutup ayısı mısın? - Evet oğlum. - Peki anneee babam da kutup ayısı mı? - Tabii ki oğlum. - Peki anneee dedem, dedemin dedeleri falan hepsi kutup ayısı mıydı? - Evet oğlum hepsi kutup ayısıydı.. - Yani sülalemizde bi karışıklık falan yok di mi anne? - Yok tabi oğlum hepimiz kutup ayısıydık, niye soruyorsun? - Üşüyorummmm anasını satıyım... Üşüyorummmmm!..

memleketim inasanı

Memleketim insanı memleketini para kazanmak maksatlı süreli veya süresiz bir miktar terk eder. Memlekette hatun onu bekler. Bey efendimiz geldiği andan itibaren hane halkı tarafından o gün bayram ilan edilir. Yine böyle bir gün, yine böyle bir hanenin önünde cereyan eden olay şöyledir: Hanenin dişi kuşu, kocasının gurbetten getirdiği kol saatini kolunu gere gere taşımaktadır. Bir yandan da bahçeye yıkadığı çamaşırları asar. Yeni saati gören komşusu dişi kuşa saatin kaç olduğunu sorar. Saatin rakamlarından çok görüntüsü ile ilgilenen, okuma yazmadan zannımca yoksun dişi kuş ise "Guşluği beş geçir" diye cevap verir.

Kırık parmak

Temel bir gün doktora gitmiş ve meramını doktora aktarmış:
- Doktor bey parmağımı karnıma bastırıyorum acıyor, omzuma bastırıyorum acıyor, kalbime bastırıyorum acıyor, kafama bastırıyorum acıyor, gözüme bastırıyorum acıyor...
Doktor bu duruma çok şaşırmış. Temel'e yapılabilecek bütün tahliller yapılmış ama bir şey çıkmamış. En sonunda anlaşılmış ki Temel'in parmağı kırık...

Hizmetçi

Evin hanımı işe başlayan hizmetçiye:
"Biz 8'de kalkar, 9'da kahvaltı yaparız. Sen ona göre hazırlanırsın tamam mı?"
Hizmetçi, gayet sakin:
"Uyanamazsam, siz başlayın."

milletvekilinin oğlu

Yılbaşı gecesi pavyonun birinde kavga çıkar. Polis oradaki gençleri yakalayıp merkeze götürür. Milletvekilinin oğlu da yakalananlar arasındadır.
Komiser biraz içkili bir şekilde gelir.
“Lan şöyle dizilin "
Hepsi tek sıra halinde dizilir. Milletvekilinin oğlu sonda kalır. Komiser baştan başlar.
“Hüseyin Topak”
“Ananı ağlattım. Geç bu tarafa.”
Komiser hepsini aynı şekilde sorgular. Sıra Milletvekilinin oğluna gelir.
“Adın ne?”
Genç adını söyler. Sonra babasının adını sorar. Genç onu da söyler. Komiser kuşkulandığı için:
“Senin baban Milletvekili mi?”
Genç:
“Evet” diye cevap verince komiser kapıyı göstererek:
“Hepiniz bu tarafa geçin. şimdi de siz benim anamı ağlattınız.” der.

Kaptan

II.dünya savaşı yılları ve kaptanımız savaş gemisi I.kaptanı.Girdiği her ama her iddiayı kazanma özelliğine sahip olan kaptanımız, açık denizde seyrederlerken, bir gün sonarcı yanına gelir:
-Kaptan ileride düşman denizaltısı tespit ettim.Ne yapalım?
-Kaçarsak kurtulur muyuz?
-Hayır.O bizden hızlı yetişir ve torpiller.Kesin batacağız.
-Kurtuluş yok mu?
-Yok.Yaklaşık 30 dakika sonra torpili yemiş oluruz.
-Tamam der sen burada kal,torpili yemeden 5dk önce de gel bana haber ver.
Kaptan hemen anonsa geçer:
-Bütün personelin dikkatine.Herkes güvertede toplansın.Eğlence yapacağız.Tüm personel katılacak.
Tüm mürettebat eğlenceye başlar.Bir zaman sonra sonarcı gelir ve kaptana:
-kaptan 5 dk sonra torpilleneceğiz.
Kaptan tamam der ve personeline döner:
-1000$ına iddiaya girerimki, bu gemiyi y***ımın bir vuruşuyla batırırım.
Hemen hemen herkesle iddiaya girer.Paraları toplar.Bakar torpiller arkasında iz bırakarak geliyor.Kaldırır, diz çöker, vurur.
Korkunç bir patlama.Gemi ortadan ikiye ayrıllır ve batar.
Herkes can derdinde;yüzenler, sandala binenler...
Kaptan da bir sandala yüzmekte.Hemen arkasında sonarcı.Hem yüzüyor hem küfrediyor:
-O**pu Çocuğu, Eşşoğlueşek,Ulan TORPıLLER ISKA GEÇTı!!

Matematik finali

tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"

Aslan

Bir gun temel ve dursun ormanda kamp kurmuşlar. Birsabah bir aslanın kukreme sesiyle uyanmışlar.Temel hemen spor ayakkabılarını giymiş, bağlarını bağlarken Dursun ula Temel ne bu telaş aslani geçebileceğini mi duşunisin deyince Temel ula SENİ GEÇSEM YETER demiş.

Yokmu

Temel'in Annesi:
- Vazoyu kim kırdı.
Temel:
- Kedi.
Annesi :
- Bizim kedimiz mi var ?
Temel:
- Yok mu ?

Temel avda

Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Fadime,

- Ha pu netur, soyulmuş tavşanı nasıl avlaysun?
- Sevişirken yakaladum, çiyinmeye firsatu olmadu vurdimm onuuu.....

Ateş

Ateşiniz Var mı?
3 astranot uzaya gidecek. Bunlardan biri Alman biri İngiliz biri de bizim Temel.

Bunlar yıllarca gelmiyecekleri için en önemli ihtiyaclarını sorarlar. Alman bana sarışın, esmer, kumral hatun der. İngiliz bana bol bol içki der. Bizim Temel baaa bol bol cigara der. İstekler temin edilip uzaya fırlatılırlar.

Aradan yıllar geçer 3 astronot geri dönüyorlar. Tabi aileler merakla bekliyor. Önce Alman iniyor dalyan gibi Alman olmuş iğne iplik. Sonra İngiliz iniyor adam zil zorna sarhoş. Tabi ki sıra Temele geliyor. Temel kapıda görünür görünmez bi fırlıyor ağzında cigarayla:
- "Allahını seven baaa ateş versuuun."

Bushun pulu

Başkan Bush'un yeni talimatı:
- Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkilileri çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun arka yüzüne değil de ön yüzüne tükürmesi efendim..."

Mühendis

Kayseri'nin bir köyünde imece yöntemiyle yol yapılıyor. Bunun için de eşekten yararlanılıyor: Eşek hangi yolu izlerse, orası genişletilip araba yoluna dönüştürülüyor....

Köye gelmiş olan Amerikalı barış gönüllüsü ne olup bittiğini kavrayamadığı için sorar:

- Ne yapıyorsunuz böyle?

- Yol yapıyoruz.

- Bu eşek ne için?

- O, yolun mühendizi. Yola uygun geçeneği o gosterir.

Barış gönüllüsü katıla katıla güler:

- Ya eşek bulamasaydınız?

- İşte o zaman Amerika'dan mühendiz getirirdik

Pencere kenarı

Babası öğrenci Temel'e soruyor:
- Aslan oğlum nasıl sınıfta durumun ?
Temel :
-Haçan çok eyidur babacuğum, pencere kenari!

Zamane çocuğu

Dedesi,torununu gezdiriyordu.
Önlerinden cok güzel bir otmobil gecer.
Dedesi :
-Bak yavrum der; "düt düt" geciyor.
Cocuk gayet sakin bir cevap verir:
-Dedecigim, o "düt düt" dedigin;
sekiz silindirli, otomatik vitesli, doksan sekiz model bir mersedestir

yılan

İki karadenizli yılan, karadeniz ormanlarında geziyorlarmış. Biri diğerine sormuş : - Ula piz zehirlu yılanmiyik da? - Haçan nerden çiktü pu şimdu?
- Az önce dilimu isirdumda...

Tuvalat kağıdı

Tuvalet Kağıdı
Fadime ile Temel büyükada da dolaşıyorlarmış
Bir martı Temel`in kafasına pislemiş
Fadime:
-Temel git şu tuvaletten tuvalet kağıdı al
Temel:
-Gerek yoktir kuş çoktan uçup gittu

gidiş-geliş

Temel gunun birinde istanbuldan koyune kahkahalar icinde geri donuyormus bunu duyan koyluler temel neden guldugunu sormuslar, Temelde otobus soforunu kazikladigini soylemis koyluler nasil ya diye sormuslar. temel demiski: istanbulda gidis-gelis bileti aldim; su anda geldim fakat geri gitmeyecegim

Bende yeni geldim

Temel apartmanın onikinci katından düşmüş. Arkadasları hemen gelip sormuşlar:

"Ne oldu lan Temel" demişler.

Temel`de:"VALLAHA BEN DE YENI GELDIM" demiş
Temel bir gün e-5 karayoluna ters yönden girmiş. Bunu fark eden trafik polisleri yol üzerinde seyreden araçları uyarmak için telsizden "e-5 te bir araç ters yönde seyretmektedir." diye anons yapmışlar. Bunu duyan Temel "Ulan pi tane olirmi punların hepsi ters geleyi" demiş.

Hangisi

Temel turistleri Karadenizin dağlarında gezdiriyor. Turistin biri:
-Bizim orda dağa "Hans" diye bağırırsan dağdan on sefer "Hans... Hans ... Hans..." gelir.
Temel:
-O da birşey mi, bak şimdi. "Temeeeeeelllll..."
Dağdan ses geliyor:
- Hangisi... hangisi... hangisi.... hangisi...

Kaç çeşit

Temel'e sormuşlar?
-Kaç çeşit insan vardır?
Temel:
-Üç çeşit vardır demiş. bunlardan ilki sayı saymayı bilenler, ikincisi sayı saymayı bilmeyenler.

Biraz direndi

Temel bir gün kahveye girmiş.Üstü başı yırtıkmış. Ne oldu diye sormuslar. Temel: "Kaynanamı gomduk."diye cevap vermiş. Kahvedekiler: "İyi de bu halin ne?" Temel: "Biraz direndi de."

mahkeme

Temel banka soymak suçundan yargılanıyormuş , son celsede hakim delil yetersizliğinden temelin tahliyesine karar vermiş . temel bunu duyunca çok sevinmiş ve bağırarak hakime ;
- uy cözünü sevdigumun hacim beyi , yani şimdi bu paralar penim oldu değil mu .....?

Uğursuz kadın

Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"

annem hemen gel dedi

İlkokul öğretmeni sınıfta Cennet'e gitmek isteyenlerin ellerini kaldırmalarını ister. Yalnız Temel'cik elini kaldırmayınca merak eder ve sorar,
- Sen gitmek istemiyor musun?
- İster idum ama anacığım okuldan sonra hemen eve gel dedü...

Hakan

Bir gün Şenol Güneş Brezilya milli takımı antrenörü Scolari ile karşılaşmış.
- Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş.
- Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Ronaldo'yu çağırmış.
- Ronaldo'ya oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir?
Ronaldo biraz düşünmüş, "tabiiki ben oluyorum" demiş. Şenol Güneş bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez İlhan Mansız'ı çağırmış.
- İlhan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
İlhan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan'ı bulmuş.
- Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
Hakan cevap vermiş: Benim tabii ki, İlhan sevinçle Şenol Güneş'in yanına dönmüş:
- Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış.
Şenol Güneş köpürmüş:
- Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap Ronaldo idi!..

Fark var

Başhekim birgün deliler hastanesinde hastaları ziyarete çıkar ve bir köşede delilerin kendi aralarında bir rakam söyledikten sonra güldüklerini görür ve dayanamaz sorar :
-Neden söylediginiz her rakamdan sonra gülüyorsunuz?
Delinin biri cevap verir :
-Biz bütün bildiğimiz fıkralara numara verdik 5 dedigimiz zaman 5 numaralı fıkra aklımıza geliyor gülüyoruz 8 deyince 8 numaralı fikra aklımıza geliyor gülüyoruz demiş.
Başhekim bir de ben söyleyeyim o zaman demiş 5 demiş çıt yok, 7 demiş çıt yok. Bakmış çıt yok ve sormuş :
-Ben soyleyince neden gülmüyorsunuz?Delinin biri cevap vermis :
- Başhekimim anlatmadan anlatmaya fark var.

Düt düt

Bir gün ufak, bir çocukla ninesi karşıdan karşıya beraber geçeceklermiş, nine 80, çocuk ise 5 yaşlarındaymış. Nine torununa:
-Oğlum karşıdan düt düt geliyor, çabuk geçelim, demiş.
Bunun üzerine çocuk:
-Yok nine, o düt düt değil, sekiz silindirli mercedes demiş

Eşşek kafası

İstanbul’un taşı toprağı altındır diyerek memleketinden kalkıp gelen bir köylü, kuyumcu dükkanının vitrinini hayran hayran inceliyormuş. Kuyumcu köylünün kıyafetinden dolayı birazda aşağılayarak: "Ne bakıyorsun öyle hemşerim?" demiş. "Hiç... Sizin dükkanda ne sattığınızı merak ettim." Adam alay edercesine cevap verir: "Biz eşşek kafası satıyoruz."
Adam: "Allah versin... İşleriniz iyi gidiyora benziyor."
Kuyumcu: "Nereden bildin iyi gittiğini",
Adam: "Baksana, koskoca dükkanda seninkinden başka kalmamış da ondan!"

Radyodan

Hayrola nereden?
-Be be ben mi?Rad rad radyodan geliyorum...
-Ne vardı radyoda?
-Spi spi spi spiker sı sı sı sınavı vardı da...
-Eeee, ne oldu?
-Bı bı bı bırak yahu?Kı kı kıravat tak tak takmadık diye almadılar.

Hamburger

Adamın biri otobüse biner. Karnı çok açtır.
Aklından "Keşke şimdi iki hamburger olsa da yesem diye düşünür".
Yanında duran kız:
"Şunlardan bi tanesini de bana ver" der.
Adam şaşırır:
"Herhalde bana söylemedi diyerek", hamburgerleri düşünmeye devam eder.
Biraz sonra kız sesini sertleştirerek:'
"Ver artık şunlardan birini" der.
Adam afallar:
"Ketçap-mayonez de olsun mu?" der.
Kız da:
"Ya manyak mısın nesin. Şu asılı tutacaklardan bir tanesini ver de biz de
tutunalım, ikisini de işgal etmişin."

Onu dul bırakma

Adam karısını o kadar çok seviyor ki, her akşam yatarken onun için şöyle dua edıyor; "Allah'ım… Onun başı ağırmasın, benimki ağırsın… Onun bir yeri kırılmasın, benimki kırılsın… O üzülmesin, ben üzüleyim…" Son olarakta da şöyle diyordu; "Allah'ım… Onu dul bırakma, beni dul bırak…"

okadar ekmek

Adamın biri fırına gidip 99,5 ekmek istemiş. Fırıncı da şaşırıp abi gel şunu 100 yapalım deyince adam da
-"Ya o kadar ekmeği kim yiyecek" demiş.

sergi

Bir sergide ünlü romancı, ressam arkadaşına:
"Kutlarım sergi açılışına bakanlar gelmiş"
Bunun üzerine Ressam:
"Ne önemi var ki, bakanlar geleceğine, keşke biraz da alanlar gelseydi." der.
Adamın biri falcıya gitmiş. Falcı adama ileride milyonlarca insanın ölümüne sebep olacağını söylemiş. Adam pişmanlıkla dışarı çıkmış ve insanlara acıyarak intihar etmeye karar vermiş.

Tren rayının üstüne yatmış ama o da ne! Küçük bir çocuk da kendini raya atmış, intihar edecek. Adam hemen gidip çocuğu kurtarıyor ve çocuğun ismini soruyor. Çocuk cevap veriyor : " Adolf efendim

papağan

Adamin birinin papagani varmis. Ama cok ickici iymis.
Bir gun sahibi eve iki sise viski getirmis ve papaganina
ulan bunu icersen tuylerini diri diri yolarim demis

gitmis arkadasini davet etmeye. Aksam geldiginde bakmis
papagan sarhos kendi tuyunu kendi yoliyormus.``Benim icin fark etmez``diye

Babada kalacak

Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."

Süt

Öğretmen Ali`ye sorar :
-Söyle bakalım Ali, sütün bozulmaması için ne yapmalıyız?
-Sütü sağmayıp ineğin memesinde bırakmalıyız öğretmenim

Çalmak

Ali okula geç kalir. Ögretmen Ali yi cezalandyracaktir. Ali ye der ki,
- Soracagim soruyu dogru bilirsen seni affedecegim.

Simdi söyle bakalim.
Çalmak fiilinin gelecek zamani nedir?

Ali cin gibi atilir,
- Hapse girmektir ögretmenim...

Çalışmak

Öğretmen sınıfa sordu:
- Eğer çalışmak eğlencelidir dersek bu hangi zamandır?
Alper hemen cevap verdi:
- Nadir rastlanan bir zaman hocam!...

Göl,deniz,okyanus

Gölden, denizden uzak bir köyde öğretmen, öğrencilerine göl, deniz, okyanus kavramlarını öğretmeyi
düşünmüş.
Bir gün yarım bardak suyla sınıfa girmiş.
Çocuklara sormuş:
- Çocuklar bu gördüğünüz nedir?
- Yarım bardak su, öğretmenim.
- Şimdi gözünüzü kapayın bakayım. Kapadınız mı?
- Kapadık öğretmenim...
- Bu suyu büyütün, büyütün, büyütün...
- Büyüttük öğretmenim.
- Ne oldu biliyor musunuz?
- Bilmiyoruz öğretmenim.
- Göl oldu, göl.
Yine kapayın gözlerinizi. Daha da büyütün bu suyu. Şimdi ne oldu biliyormusunuz?
- Bilmiyoruz öğretmenim.
- Deniz oldu.
Kapayın yine gözlerinizi.
Daha, daha, daha büyütün bu suyu. Şimdi de okyanus oldu. Öğrendiniz mi çocuklar?
- Öğrendik öğretmenim.
- Peki, söyle bakalım Mehmet neymiş okyanus?
- Kocaman bir bardağın içinde, yarım bardak sudur öğretmenim.

yalan

Dilbilgisi dersinde bayan öğretmen zamanları anlatıyordu ve örneklerde açıklamasını sürdürdü.
- Eğer "Ben güzeldm" dersem, bu geçen zamandır.
- Eğer "Ben güzelim dersem, bu ne olur çocuklar?
Alper arkadan bağırdı:
- Koca bir yalan!...

Doğum

İlkokulda üç çocuk bebeklerin nasıl dünyaya geldiklerini konuşuyormuş.
Dursun:
- Bizim ailede hep leylekler getirir.
Fadime:
- Bizde hep cül bahçesinde bulunur.
Temel:
- Biz façiruz, bizde hep pepekleri annem kendisi yapayi.

Dümendeymiş

Beden eğitimi dersinde öğretmen, öğrencilerine kürek çekme alıştırmalarını yaptırıyordu.
Bir ara öğretmen, Ayhan`ın olduğu yerde kıpırdamandan durduğunu gördü.
-Sen neden kürek çekmiyorsun? deiye sordu.
Ayhan şu cevabı verdi:
- Ben dümendeyim öğretmenim!...

benden

Öğretmen, küçük öğrencisinden çok memnundu.
Annesine sordu:
- Oğlunuz bu şaşırtıcı öğrenme açlığını kimden aldı?
Anne cevapladı:
- Öğrenmesini benden, açlığını babasından...

Çok iyi

Babası Kemale`e sorar:
- Sınıfta durumun nasıl oğlum?
- Kemal cevap verir:
- Çok iyi babacığım, sobanın yanında oturuyorum.

babam

Telefon çaldı.Okul müdürü açtı.İncecik bir çocuk sesi:

-Müdür bey,bizim oğlan bugün okula gelmeyecek.Biraz hastalandı da...

-Peki,siz kimsiniz?

-Ben mi..Babam..

Sayı saymak

Sayı saymayı bir türlü öğrenemeyen Tahsin`e öğretmeni elli kez "ben sayı saymayı bilmiyorum" cezası vermişti.
Ertesi gün öğretmen, kontrol ediyordu. Deftere baktı ve sinirli bir şekilde sordu:
- Neden yirmi kez yazdın, elli kez yazman gerekiyordu?
Tahsin cevap verdi:
- Ben, sayı saymayı bilmiyorum ki!...

Niçin yerine oturmuş

Tarih dersinde öğretmen sözlüye kaldırdığı öğrenciye son bir şans tanımak için:
- Amerika`yı kim keşfetti? diye sordu.
Çocuk soruyu cevaplayamadı.
Sabri taşan öğretmen, hiddetle bağırdı:
- Kristof Kolomb!
Çocuk, bunun üzerine yerine oturdu. Öğretmen bu hakarete de kızdı:
- Ne o? Sana yerine oturmanı kim söyledi?
Öğrencinin cevabı şaşırtıcıydı:
- Afedersiniz öğretmenim. Ben de başkasını çağırdığınızı sanmıştım!!...

Bilmediğim İçin

Okul açıldıktan bir ay sonra, birinci sınıf öğretmeni öğrencilerden birini tahtaya kaldırmış.
Ne sorduysa öğrenci cevaplayamamış, öğretmende sinirlenmiş:
- Sen hiçbir şey bilmiyorsun?
- Evet öğretmenim, bilmiyorum!
- Ne demek o?
- Öğretmenim, bir şey bilmediğim için beni evden buraya gönderdiler.
Öğretmen, sınıfta Leyla`ya sordu:
- Eğer ben gitmişim dersem, bu yanlış olur neden?
- Çünkü hala burdasınız öğretmenim!..
Öğretmen öğrencilere sordu:
- Cesaret neye denir?
Birisi parmak kaldırıp cevapladı:
- Bir şeyi bilmediği halde biliyormuş gibi yapıp parmak kaldırmaya denir...

Okul fıkraları

Öğretmen sınıfta uyuyakalmıştı. Uyanınca hatasını örtbas etmek için, rüyalar ülkesinin kralıyla randevum vardı, dedi. Ertesi gün uyuyakalan bir öğrenciyi sopayla uyandırıp:
- Sınıfata nasıl uyursun, diye bağırdı.
Öğrenci de kendini savundu:
- Benim de rüyalar ülkesi kralıyla randevum vardı.
Öğretmen, kralın ne dediğini sordu.
Öğrenci cevapladı:
- Kral, ben sizin öğretmeninizi dün hiç görmedim, dedi!..

Sayılar yalan söylemezmi

Öğretmen matematik dersinde öğrencilerine sordu:
- Çocuklar sayılar asla yalan söylemez. Örneğin bir adam bir tarlayı on günde sürerse, on adam bir günde sürebilir.
Buna benzer bir örnekte siz verin bakalım!
Öğrencilerden birisi gülerek cevap verdi.
- Örneğin bir vapur Atlantik Okyanusunu altı günde geçerse, yüz kırk dört vapur bir saatte geçer...
Müfettiş, öğretmeni bir öğrenciyi fena halde döverken yakalamıştı. Derhal uyardı.
- Ne yapıyorsunuz hocam, biliyorsunuz ki dövmek yasak! Babası size dava açsa
başınıza bela alır, uğraşıp durusunuz?
- Babasının dava açmayacağına garanti veririm!...
Müfettiş şaşırdı. Öğretmen açıklamaya devam etti:
- Babası benim!...

Yanlışlıkla

Bir öğrenci, sınavlarda başarı göstermenin kestirme yolunu bulmuştu.
Bazı zor konuların cevaplarını gömleğinin koluna yazıyor ve sınavda buradan kopya çekiyormuş.
Bir gün fizik sınvından sonra karşılaştığı tarih öğretmeni sordu:
- Nasıl fizik sınavın iyi geçti mi?
Öğrenci üzgün üzgün başını salladı:
- Hayır öğretmeni herhalde kaldım.
- Neden?
- Yanlışlıkla kimya gömleğimi giymişim!

Hasan

İri yarı bir adam kahveye girmiş.
- Hasan cimdur?
- Penum, demiş adamın biri.
Adam bu adamı bir güzel pataklamiş ve yüzünü gözünü kan içinde bırakmış.
Sonrada çekip gitmiş. Adam gittikten sonra dayak yiyen adam başlamış gülmeye. Kahvedekiler şaşırmış ve hemen sormuşlar:
- Ya o kadar dayak yedin, yüzün gözün kan içinde. Ne diye durmuş gülüyorsun şimdi.
- Penum adim Hasan teğul Temel, nasıl kandurdum o enayi adamı ama....

stil

Öğretmen öğrencilere soru soruyor: - "Ağaçta 7 kuş var. Avcı ateş ediyor, 3 tanesini vuruyor. Ağaçta kaç kuş kaldı?" Biri cevap veriyor: - "4 kuş kalır." Başka bir çocuk da hemen atılır: - "Hayır öğretmenim ateş edince bütün kuşlar uçar, ağaçta hiç kuş kalmaz..." Öğretmen bunun üzerine: - "Cevap yanlış ama stilini sevdim", der. Çocuk buna karşılık verir: - "Öğretmenim, ben de bir soru sormak istiyorum... Karşıdan 3 bayan geliyor, ellerinde dondurma var. Biri yalayarak yiyor, biri emerek, biri de ısırarak... Bu bayanlardan hangisi evlidir?" Öğretmen düşünüyor, düşünüyor... - "Emerek yiyen evlidir", diyor... Çocuk cevap veriyor: - "Hayır öğretmenim, parmağında alyansı olan... Ama ben de sizin stilinizi sevdim.."

Karne

Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah allah, dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir:
-"Getir bakayım şu karneyi!"
-"Al baba..."
Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
-"Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, ingilizce kursu dedin ingilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali, rezil şey!"
-"Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum..."

16 Kasım 2007 Cuma

Yabancı değil benim abi devam et

temel eski ve hurda arabasıyla otobanda ilerlerken lüks bi arabaya arkadan çarpar temel lüks aracın sahibine abi sen zenginsin ben fakirim senin araban son model benım kı eski seın paran var benım yok bağlamayı koyar
adam acır temelın halıne tmm der kardesım bi dahakı sefere dikkatlı ol herkes benım gıbı olmaz temel tekrar arabasına bıner bır sure sonra temel gene aynı araca arkadan bıdaha çarpar tekrara aynı sahneler abı sen zenginsin ben fakirim adam temelın halıne tekrar acır ve bıner arabasına aradan kısa bı zmn sonra temel ısıklarda duran luks araca bırdaha çarpar adam bu sefer elinde levye asagı ıner temelde arabanın camından seslenir (Devam et abi devam et benım ben yabancı değil...)

Boş havuz

bırgun delıler hastanesınde delıler iyilestımı dıye test yapacaklarmıs bos bı havuz doldurmsular butun delıler atlamıs bıtek bı delı atlamamıs o delıye sormuslaar sen nıye atlamadın delı demıskı onlar çıksın ben balıklama atlıyacam

Sınav yapmak için

delileri sınav yapmak için boş bir havuza götürmüşler
birinci hastaya hadi atla yüz demişler oda atlamış kafası gözü yarılmış hastaneye geri göndermişler ikinciye atla demişler oda atlamış kafası gözü yarılmış onuda hastaneye göndermişler üçüncüsüne atla demişler o atlamamış iyleşti zannedip eve göndericeklermiş sormuşlar niye atlamadın ben yüzme bilmiyorumki demiş

Evliymişiz gibi

Soğuk ve karlı bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir işadamı ve sekreteri arabalarını terketmek zorunda kalırlar ve uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş ve ıslanmış durumdayken bir kulube bulurlar.Kulubede bir yatak, bir uyku tulumu ve birsürü battaniye bulunmaktadır. Geceyi geçirmeye hazırlanırlar ve işadamı bir centilmen olarak, yatağı sekreterine verir.
Ben yerde uyku tulumunda uyurum, der.
Sekreter yatağa yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre sonra tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar:
- Efendim, ben çok üşüyorum. Adam fermuarı açar, uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak üzereyken yine sekreterinin sesini duyar:
- Efendim, ben hala çok üşüyorum. Adam yine fermuarı indirir, tulumdan çıkar, bir battaniye daha alıp kadının üstüne örter, uyku tulumuna girerek fermuarı çeker. Tam uykuya dalacağı sırada yine duyar:
- Ben yine çoooook üşüyorum.
Adam yattığı yerden:
- Bir fikrim var, der. Burası ıssız bir yer. Neler olduğunu kimse göremez, istersen evliymişiz gibi davranabiliriz.
Genç kadın kıkırdar:
- Tamam, bana göre hava hoş. Adam yattığı yerden avazı çıktığı kadar bağırır:

- Öyleyse kalk ve kahrolası battaniyeyi kendin al!

İki vakte kadar

Eski deyimle basur (yeni ve bilimsel söylenişiyle hemoroit)
çekenler bilir, çok ıstırap veren bir hastalıktır.
Adamcağız da hemoroitten öyle çekmiş ki...
Derken biri Kahve telvesi sür deyince, bir yerlerden kahve bulmuş.
Bol bol koyup pişirmiş.Sonra da avuçladığı gibi sürmüş.
Sürmüş ama...Ağlaya sızlaya doktora koşmuş. Soyunmuş,
eğilmiş.Doktor da eğilmiş, bakarken...Hasta sormuş :
-Ne var doktorcuğum? Ne gördün?
-Vallahi iki vakte kadar bir yol görünüyor.
Birde uzun boylu birinden toplu para alacaksınız.
Haaa Bir de mektup var

Avcı

avcinin biri, başına gelenleri anlatıyormuş :
-Ormanda ilerlerken, karşıma kocaman bir Ayı çıkmaz mı?
Çifteyi doğrultacak vakit yok!..Silahı bir kenara attığım gibi
başladım kaçmaya.Fakat Ayı peşimde!Benden hızlı koşuyor.
Bir ara ayının sıcacık nefesini ensemde hissettim.
O kadar yaklaşmıştı.



Derken Ayının ayağı kaydı, yere düştü...
Fırsat bu fırsat, tabana kuvvet arayı açtım.Ama Ayı toparlandı,
kalktı, bana yetişti.Yine nefesi ensemde...
Pençesini uzatsa omuzumdan yakalayacak.Allahtan tam o sırada
yine Ayının ayağı kaydı, yere düştü.Talih bana gülüyor!
Hızımı arttırabildiğim kadar arttırdım, yeniden arayı
beşyüz metre kadar açtım.Tanrı sizi inandırsın arkadaşlar,
Ayı yine bana yetişti.Yine nefesi ensemde...şansa bakın...
Ayının tekrar ayağı kayıp yere düşmez mi?
Serüveni dinleyenlerden biri dayanamamış :
-Sen de çok yürekliymişsin kardeşim!...Hayvan bana üç defa
nefesi enseme gelecek kadar sokulsa, çok ayıptır söylemesi,
ben korkumdan altıma ederim.
Avcı dönüp ters ters sözünü kesene bakmış :
-Lafı karıştırma yahu! Ayı üç kez neyin üstüne bastı da
ayağı kayıp yere düştü sanıyorsun?

Sivri zeka

Sinsi ve zekiligine cok guvenen bir vatandas hocanin hazir cevap ustun ve kivrak zeka biri oldugu hep duyar ve kendinin daha akilli oldugunu iddaa eder ve duser yollara.
Aksehire girerken yoldakilere Hocayi sorar. Koy meydaninda tekrar sormasini soylerler. Koy meydanina gelince bakar ki bir adam cami duvarina yaslanmis guneslenmektedir. Sorar, Nasreddin i ariyorum nerde? der. Duvara yasli kisi, napcaksin hocayi? der. O da amacini anlatir. Ben sana hocayi bulurum duvardan cekilemem sonra yikilir der. Bunun uzerine bizim sivri zeka ben sen gelene kadar senin yerine dururm der. Adam Hoca yi bulacaginin sevinciyle duvara yaslanir ve beklemeye koyulur. oylenin ikindinin sicagini yer, ac susuz ve kan yer icinde kalir ama gelen giden yok. Aksama dogru sabah yolda karsilastigi kisileri gelir ve sorarlar; buldun mu hocayi? valla bu duvari bekleyen biri vardi ona sordum, benide bu duvara yikilmasin diye dayadi ve hocayi almaya gitti, gitti ama gidis o gidis der. Arkadasim o duvarda bir sey yok ki, ne yikilmasi..o zaman o gorustugun kisi iste Nasreddin di naber aldin mi dersini derler ve basarlar kahkahayi. Bunun uzerine bizim sivri zeka hocayla kimsenin basa cikamayacagini guzelce kabullenir

temel ve kitap

Temel bir gün bir kitap yazmaya karar verir ve hemen Orhan Pamuk\'a koşar \'Sevgili üstat, ben bir kitap yazmaya karar verdim ama çok satsın istiyorum ne yapmalıyım ?\' der.
fıkralar burada::::::fikra-okuyun.blogspot.com

Pamuk, bak Temel Türkiye\'de tutan üç şey vardır. Birincisi seks, ikincisi asalet, sonuncusu da de gizem. Sen kitaba bunları içeren bir başlık koyarsan kitabın en az on bin satar. Temel hemen başlamış kitabi yazmaya, 3 ay sonra geri gelmiş. Orhan Pamuk kitabın adını sormuş, temel de, \'Kontesi kim s.kti?\' demiş. Orhan \'Afferim, çok güzel olmuş, kontes ile asaleti, sikmekle seksi vurgulamışsın, kim de gizemle ilgili. Ama sana söylemeyi unuttuğum bir şey daha var. Bu baslığa bir de din katabilirsen en çok satanlar listesine tepeden girersin. Temel yine çıkmış ve kitabı değiştirmeye başlamış. 1 ay sonra tekrar geri gelmiş. Orhan Pamuk kitabin adini sorunca Temel: \'Allah Allah, kontesi kim s.kti?
fıkralar burada::::::fikra-okuyun.blogspot.com











çıldırtma yolları

Bir grup erkek oturmuslar kadinlari nasil çildirttiklarini birbirlerine anlatiyorlarmis.
Alman olan,"Ben önce dudaklarindan baslarim. Ordan gögüslerine inerim.Göbek deligiyle bir süre oynarim ve en son kadinligini yalamaya basladigimda yeterince çildirmistir. Içine girmeme bile gerek kalmaz" demis.
Sira ingilize gelmis."Ben ayak fetisistiyim. Herseye oradan baslarim. Parmaklarini bilegini daha sonrada kadinligini yalarym. En sonunda içine girerim. Iste o anda altimdaki kadin çildirir " demis.
Sira bizim Temele gelmiş."Valla ben hiçbirtey yapmam. Fadime'ye hasirt diye geçiririm. Olay bittiginde kalkarim, seyimi perdeye silerim. Iste benim kari o zaman çildirir."

Tüp geçit

Misir hükümeti kizil denizin altina tüp geçit yapmak için ihale açar. ihaleye ingiltereden, amerikadan, japonyadan ve türkiyeden de temelin firmasi olmak üzere birer firma katilir. firmalari teker teker mülakata çagirirlar ve teknik bilgi isterler.
ingiliz firmasi: - biz iki taraftanda eszamanli olarak tüneli kazmaya baslariz ve denizin altinda tam ortada bulusuruz. tüneller arasinda maksimum 1 Metre fark olur. 30 metrelik enindeki tüneldede 1 metreyi rahatlikla düzeltiriz der.
amerikan firmasi: -bizde ikitaraftan kazmaya baslariz ve tam ortada bulusuruz maksimum 50cm farkolur der.
japon firmasi: - biz iki taraftan kazmaya baslariz ve tam ortada bulusuruz. Maksimum 20cm farkolur der.
sira bizim temele gelir. temel der ki : -valla biz de iki taraftan kazmaya
baslariz. ortada bulustuk bulustuk bulusamadik iki tüneliniz olur
Temel Idris'e:-Ula idris dun ne oldi pileymusun?
-Ne oldi...
-Pizum kari ile tarlada calisirken pirden bir ayi peydahlandu
-Sonra?
-Yakaladi pizum kariyi...
-Eee?
-Cikardi donuni...
-Yapma ya?
-Basladi mikmeye...
-Sonra?
-Tam o sirada pizum kari osurmazmi pi utandum pi utandum...

davayı kaybedeceğiz

12 yasinda bir cocuk bir kadina tecavuz etmekten yargilaniyormus. Ustelik cocugun avukati da bayanmis.
Mahkemede bayan avukat, cocugun pipisini disari cikarip eline almis ve sallayarak :
- Hakim bey, bu cocuk bu ufacik pipisiyle bu kadina nasil tecavuz edebilir?
Tam bu sirada cocuk avukatin kulagina egilerek fisildamis :
- Avukat hanim biraz daha sallarsaniz davayi kaybedicez!

kahvaltı

Fransiz delikanli, Paris'in bulvar kafesinde oturmus, tipik kahvaltisini yapiyor.. Kahve, kruvasan, ekmek, tereyag, recel.. Yan masaya agzinda cikleti ile tipik bir Amerikali Turist oturmus.. Sohbet baslamis..
Amerikali: O ekmegin hepsini yiyecek misin?.
Fransiz: Tabii..
Amerikali: Biz yemeyiz. Icinden biraz alir yeriz. Kalan bir ficida toplanir. Fabrikaya gider. Kruvasan yapilir. Fransa'ya satilir.
Fransiz cevap vermemis.
Amerikali: Recel de yer misiniz?.
Fransiz (Ofkeli): Tabii..
Amerikali: Biz meyveyi taze yeriz. Kabuklarini, cekirdeklerini, curumuslerini bir ficida toplar fabrikaya gonderir, recel yapar, Fransizlara satariz.
Fransiz: Peki siz kullandiginiz prezervatifleri sevistikten sonra ne
yaparsiniz?.
Amerikali: Atariz tabi..
Fransiz: Biz atmayiz. Bir ficida icindekilerle biriktirir, fabrikaya
gonderir, ciklet yapar, Amerika'ya satariz.

Mafya babası

Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikci buldu. Seçtiği adam sağır ve
dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikci yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu... Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. tercüman işaretle sordu:
- Para nerde?
Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:
- Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neyden bahsettiğinizi anlamıyorum.
Tercüman tercüme etti:
- Neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş.
Baba 38'lik tabancayı koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadı:
- Simdi sor bakalım, para nerede.
Tercüman işaretle sordu:
- Para nerede?
Sağır-dilsiz kan ter içinde işaretle yanıt verdi:
- Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın
kovuğunda yüz bin dolar var.
- Ne dedi? dedi Baba.
Tercüman yanıtladı:
- Dedi ki, hala neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz
sıkarmış.

aile boyu sahtekarlık

Oğlu kayseriliden para istiyor:
"Baba 500 bin lira verirmisin"
Kayserili baba :
"400bin mi dedin?...... naapçan lan 300 bini ......200 bin neyine yetmiyor..... al sana 100 bin yeter..."
ve çıkarıp kasadan bi 50 binlik verir....
Oğlu:
"eheh.. baba bana zaten 50 bin lazımdı..."
"Bak sen kerataya... demek sahte para vermesem kazıklayacaktın beni..."

papağan

Adamin birinin bir papagani varmis. papagan gicik mi gicikmis. Bir gün solcu göstericiler gösteri yapiyorlarmis. Bunlar evin önünden geçerken papagan 'kahrolsun komunistler' diye bagirmis. Bunu duyan göstericiler evi tas yagmuruna tutup harabeye çevirip
gitmisler. Papaganin sahibi 'eger bir daha böyle bir sey yaparsan seni kümese
kapatirim'demis. Bir gün sagci bir grup gösteri yapiyormus. Bunlar evin önünden geçerken inadina 'kahrolsun fasistler'diye bagirmis ve yine olanlar olmus. Sahibi de sinirlenip papagani kümese, tavuklarin yanina koymus. Kümesteki tavuklar papagana saskin saskin bakiyorlarmis. Papagan bunlara bakmis ve demis ki :
- "Ne bakiyonuz lan or..pular ben sizin gibi fuhustan yatmiyorum, siyasiyim

konferans

Uluslararasi Cerrahlar Konferansi bittikten sonra birAmerikali, bir Ingiliz, bir de Türk cerrah birlikte bir seyler içmeye giderler.
Ingiliz baslar anlatmaya: Geçen gün bir is kazasi geçirmis birini getirdiler. Adam presin içine sikismisti. Sadece sol küçük parmagi vardi. Bizim elemanlarimiz Öyle iyi çalistilar ki önce parmaga bir el,sonra kol, Sonra da vücut yaptilar. Adam taburcu olunca o kadar Verimli bir isçi oldu ki onun yüzünden 5 isçi işsiz kaldi.

Amerikali söz alir: Bana ise geçen gün saç getirdiler. Adam nükleer reaktörün içinde kalmis. Sadece saçi vardi. Oldukça iyi bir çalisma ile önce saça bir bas,sonra vücut vs yaptik. Adam taburcu oldugunda o kadar verimli oldu ki Onun yüzünden 20 kişi işsiz kaldi.

Türk söz alir: Geçen yolda gidiyordum. Bir de baktim, Yerde bir tik kendi kendine atiyor. Hemen yerden alip çantama koydum. Laboratuara gidip önce o tike uygun Bir göz sonra o göze uygun da bir bas, o basa uygun da bir vücut yaptik. Ortaya bir adam çikti. Adamin adini Ecevit koyduk. O kadarverimli oldu, o kadar verimli oldu ki bütün ülke onun yüzünden şimdi işsiz.

Kadınlar dipsiz kuyu

Tatile cikmis bir grup kiz arkadas, bes yildizli bir otelin onunden gecerken bir an
duraklarlar. Otelin kapisinda; "Yalnizca bayanlar icin..." yazan bir afiş asilidir. Yanlarinda eşleri ya da erkek arkadaslari olmadigi için, bu otelde konaklamaya karar
verirler.
Resepsiyondaki akıllara ziyan derecede yakışıklı genç, bayanlara otelin "usulleri" uzerine kucuk bir brifing verir:
"Otelimiz bes katlidir. Teker teker katlari cikin. Arzunuza hitap eden katta kalabilirsiniz. Hangi katta ne oldugunu aciklayan kucuk tabelalar size yardimci olacaktir. Yalniz dikkat edin,bir kez üst kata çiktiniz mi, bir daha bir alt kata inemezsiniz. Mukemmel adamin pesinde... Bizimkilerin icini bir heyecan kaplar.Bu epey ilginc bir tatil olacaga benziyordur. Hemen merdivenlere davranirlar.Birinci kattaki
tabelada;
"Bu kattaki erkeklerin hepsi kisa boylu ve vasat tiplidir," yazmaktadir.Hep birlikte burun kivirip, ikinci kata dogru hamle ederler. Buradaki tabela da cok parlak seyler vaad etmez: "Bu kattaki erkeklerin hepsi kisa boylu ve yakisiklidir."
Kadinlar elbette ki buna da bir omuz silkerler. Ucuncu kata geldiklerinde gozlerine uzerinde;
"Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve vasat gorunumludur," yazan tabela çarpar...
"Dogal olarak" dorduncu katta sanslarini dememeye karar verirler. Nihayet karsilarina;
"Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve yakisiklidir," yazan ilan cikar.
Kadinlar, hormonlari bedenine dar gelen ergen kizlarin coskusuyla bagirisir ve birbirlerine sarilirlar. Fakat yine de o galeyan icinde, hala yukarida bir kat daha
kalmis oldugunu hatirlarlar...
Kisa ama yogun bir istisare sonucu, son katta sanslarini denemeye karar verirler. Oyle ya, sonucta her ciktiklari kat, bir oncekinden daha iyi bir cesit" vaad etmektedir.
Heyecanla besinci ve sonuncu kata tirmanirlar. "Zirve"deki tabelada yazanlari dehset icinde okurlar:
"Burada erkek falan yok. Bu kat, yalnizca kadinlari memnun etmenin bir yolu olmadigini
kanitlamak amaciyla insa edilmistir..."

Mahkeme salonu

Bir mahkeme salonu düsünün...Bir davada taniklik etmesi için kürsüye yasli bir teyzeyi çagirirlar.. Kadin yerine oturur ve davalinin avukati kadina yaklasir...
- Bayan Jones.. Beni taniyor musunuz?
Yasli teyze cevap verir:
- Ah evet Bay Williams sizi çocuklugunuzdan beri taniyorum..siz taa o zamanlar bile aileniz için tam bir bas belasiydiniz..sürekli yalan söylüyorsunuz, karinizi komsunuzla aldatiyorsunuz, en yakinim dediginiz insanlarin arkasindan konusuyorsunuz, 2 dolar fazla kazanmak için herkesi satarsiniz... Davalinin avukati basta olmak üzere bütün salon soke olur.. Adam ne yapacagini bilemez bir halde kadina tekrar sorar:
- Peki Bayan Williams,ya karsi tarafin avukatini taniyor musunuz?
Kadin yine cevaplar:
- Elbette taniyorum.. çocuklugunda ona dadilik yapmistim.. Tembel,ödlek ve alkolik adamin tekidir..etrafinda bir tek dostu yoktur ve herkes onun hala geceleri altina kaçirdigini söylüyor..
Yine herkes sokta.. bütün salonu bir ugultu kaplar..
Hakim kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafin avukatini da kürsüye cagirir..Ve ikisine de egilmelerini söylerek kulaklarina sunu fisildar...
- Eger bu kadina beni taniyip tanimadigini sorarsaniz ikinizi de harcarim.

nerde olursan ol

Adam elindeki son 500 dolarla kumar oynamaya karar verir ve Las Vegas'in yolunu tutar... Ve inanilmaz bir talih; tam 3 milyon dolar kazanir. Hemen otel yonetiminin kendisine tahsis ettigi kral dairesine cikar ve karisina telefon eder:
"Hayatim, evde misin?"
"Evet kocacigim."
"Iyi. Hemen hazirlan o zaman. Cabuk bavulunu hazirla. Kumarhanede tam 3 milyon dolar kazandim." Kadin sevinc dolu bir ciglik atar
"Ayyyyyyyyyyy harikasin!! Hemen hazirlaniyorum.. Peki ama nereye?
Paris?; Karayipler?; Acapulco?; Guney Amerika?..."
Adam cevap verir:
"Umurumda degil. Sadece eve dondugumde coktan gitmis ol."
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafindaki güzelliklere bakıyormuş.
"Evrim ne güzellikler yaratıyor!" diye düşünüp mest oluyormus.
Aniden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya baslamış. Adam, bütün gücüyle kaçıyormuş ama arkasina her baktığında ayının daha da yaklaşmış oldugunu görüyormuş. Dakikalarca süren bir kaçıştan sonra adamın ayağı yerdeki dala takılmış ve düşmüş. Ayı, adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış, tam vurmaya hazırlanırken adam "TANRIM" diye bagırmış. Bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, nehir bile akmaz olmuş. Bir anda orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamış. Çok derinden gelen ilahi bir ses adama:
"Yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir kazaya bagladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?", demiş. Adam utanç içerisinde:
"Biliyorum, bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz.", demiş.
Ses:
"Peki", diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmus. Nehir tekrar akmaya başlamış. Herşey eski haline dönmüs. Ayı pençesini indirmis, iki pençesini de göge dogru çevirmiş, ve konuşmaya baslamis:
"Tanrim, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdigin nimetlere"

temel uzayda

Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri: "Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış : "Maymunu iyi besle!

salak çocuk

Çocuguna babasi guzel bir is kurmak icin pacalari sivamis. Ancak çocuk salak oldugu icin hic bir isi beceremiyormus. Babasi ona ne iş bulduysa hepsini eline yuzune bulastirmis berbat etmis. En sonunda
babasi bir sosis fabrikasi kurmus.
Çocugunu hemen fabrikadaki bir sosis makinasinin basina goturmus.
"Bak oglum" demis. "Burdan boyle okuzu yolluyosun diger taraftan sosis olarak cikiyor anladin mi?".
Çocuk babasinin yuzune salak salak bakmis ve "peki buba burdan sosisi koysak okuz olarak cikar mi ?"demis.
Babasi: "Malesef o teknoloji bir tek ananda var evladim" demis..

savaşta

Osmanlı donanmasıyla Venedik donanmasıı arasında savas çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığın fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş :
-Osmanlı yaklaşıyor. Andrea Doria sormuş :
-Kaç gemi var? Gözcü:
-10-20 kadar. Komutan hemen emir erini çağırmış :
-Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir. Emir eri şaşırmış :
-Niçin komutanım? Andrea Doria :
-Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye. Bu arada gözcüden yine ses gelmiş :
-Efendim 50 kadar oldular. Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş :
-Gömleği boşver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir.

Amerikan teknolojisi

Amerikalılar yeni bir uçak geliştirirler ve bu uçağı denemek için
Arabistan'a götürürler.Bir Arap pilotunu uçağa bindirirler ve uçak havalanır. Arap pilot uçağı kullanırken dört motordan biri patlar.
Göstergelerde "Don't panic. This is American technology" yazısı görülür, pilot rahatlar.
Daha sonra bir motor daha patlar ve göstergelerde yine aynı yazı görülür. Pilot da uçmaya devam eder. Ne var ki az sonra iki motor birden patlar. Hiç motor kalmayınca Arap pilot panikler. Tam bu esnada göstergelerde yine aynı yazı görülür ve uçak kendi kendini yumuşak bir şekilde indirir. Araplar pilottan bu olayı öğrenince şaşırırlar ve kendileri de böyle bir uçak yapmaya karar verirler. Ve nitekim bir uçak yapıp Amerika'dan bir pilot davet ederler. Pilot biner uçağa, başlar uçmaya. Bir iki dakika sonra bir motor patlar. Göstergelerde "Don't panic. This is Arabic technology" yazısı görülür. Az sonra ikinci motor da patlar ve aynı yazı gözükünce Amerikali pilot: "Ulan bizim uçağın aynısını taklit etmişler." der. Derken iki motor birden patlayınca uçağın kendi kendini yere indireceğini düşünen pilot göstergelerde şu yazıyı görür: "Don't panic. This is Arabic technology. Please repeat after me. Eşhedü en la ilahe illallah...."

Timur ile hoca

Timur ile Hoca bir gün hamama giderler. Hoşbeş ederken Timur, Hoca'ya sorar:
"Hoca, ben köle olsam bana kaç para değer biçerdin?"
Hoca:
"Ben bu işin tellalı değilim ama bir 15 akçe ederdin!"
Bu laf üstüne Timur çok sinirlerinir:
"Hoca" der "Senin dediğini kulağın duyuyormu? Sadece bu peştemal 15 akçe eder be!"
Hoca hiç istifini bozmadan:
"Ben zaten peştemale biçtim bu fiyatı!" der...

faytoncu

Bir zamanlar Erzurum Lisesi'nin lakaplarıyla maruf hocaları vardı:
Paşa Nene, Paşa Dede, Fizo Baba...
Hastaneler caddesinden aşağı hızla inmekte olan faytoncu, karşıdan karşıya geçmekte olan Paşa Nene'yi görünce ezmemek için seslenir:
-Hop hop Paşa Nene cuggulun yiyim kenara çıh!

doktor

Fevkalade sosyetik bir kokteyl. Dr. Bey smokinleri içinde iki kat yakışıklı. Ağzından da bal akıyor ya. Etrafı her zamanki gibi genç ve güzel hanımlarla çevrili. Bunlardan biri:
- Ah doktor, dişim öyle ağrıyor ki günlerdir, demiş.
Sonra yakalamış doktorun elini. Ağzına doğru çekmiş. Çekmekle de kalmamış. Sokmuş doktorun parmağını ağzına. Sol tarafa kaydırmış. İşaret parmağını azı dişine doğru zorla uzatıyor.
- İşte burası... Tam burası... Öyle ağrıyor ki?" Doktor parmağını kadının ağzından kurtarmaya çalışırken söyleniyor:
- Hanımefendi, iyi ki jinekolog değilim...