fıkra, fikra, fıkralar, fikralar, karadeniz Fıkraları, temel fıkraları, Okul Fıkraları, Kayserili Fıkraları, Nasrettin Hoca Fıkraları, Deli Fıkraları, Asker Fıkraları, Erzurum Fıkraları, Doktor Fıkraları, Politik Fıkralar, komik fıkralar
23 Ocak 2008 Çarşamba
ÖLÜNÜZ BÖYLEYSE
Osmanlı İmparatorluğu'nun Viyana kapılarına dayandığı devirde, Bizim Keloğlan Anadolu'dan Avrupa'ya geziye çıkmış, bir köye konuk olmuş. Keloğlan'ın konuk olduğu köyde akıl almaz şeyler oluyormuş. Köyün ölüleri dirildiği için; cenazeler kazık çakılarak gömülüyormuş. Köyün öyle bir geleneği varmış ki; cenaze defin edilene kadar başında konuk bekletmek bir adetmiş. Keloğlan'ın konuk olduğu akşam da köyden birisi ölmüş. Köylüler Keloğlan'ı ölüyle başbaşa bırakıp uyumaya gitmişler. Gece saat 12 olmuş, ölü başlamış konuşmaya:
-Kalkayım mı, kalkayım mı, kalkayım mı?
Keloğlan korkudan ne yapacağını bilememiş, elleri titreye titreye tütün sarıp yakmış. Ölü hep aynı şeyleri söylüyormuş:
-Kalkayım mı, kalkayım mı, kalkayım mı?
Bizim Keloğlan üç saatte bir paket tütünü bitirmiş ve öfkeyle bağırmış:
-Kalk bakalım ulan!.. Ne yapacaksın?
Keloğlan böyle demiş, ama dediğine de bin pişman olmuş. Ölü kalkmış, Keloğlan'a saldırmış, o da kendini savunmak için başlamış ölüyle boğuşmaya. Sabah ezanı okunurken, ölü kavgayı bırakıp, tabutuna girmiş. Keloğlan da rahat bir nefes almış. Biraz sonra gelen köylüler sormuş:
-Nasıl buldun ölümüzü?
Keloğlan da sinirli sinirli söylenmiş:
-Ulan, sizin ölünüz böyleyse; diriniz nasıldır kim bilir?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder