fıkra, fikra, fıkralar, fikralar, karadeniz Fıkraları, temel fıkraları, Okul Fıkraları, Kayserili Fıkraları, Nasrettin Hoca Fıkraları, Deli Fıkraları, Asker Fıkraları, Erzurum Fıkraları, Doktor Fıkraları, Politik Fıkralar, komik fıkralar
28 Ekim 2008 Salı
YAŞASIN ÖZGÜRLÜK
Birkaç gündür sesimiz ve görüntümüz kesilmişti ama, yüce Türk adaletinin sayesinde yeniden özgürlüğümüze kavuştuk. Sesimizin ve görüntümüzün kesildiği günlerde en samimi arkadaşlarım bile beni bir suçlu gibi görüp sataşmaya başladılar:
- Lan oğlum Zeki, ZEKİCE FIKRALAR'a erişim T.C. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla engellenmiş.
- Yapmayın yahu!..
Hakikaten siteye girince bir yazı ile karşılaştım: " Bu siteye erişim T.C. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla engellenmiştir."
Ben şaşkınlıkla bakınırken arkadaşlarım dalga geçmeye başladılar:
- Ulan Zeki, sen garanti bir halt karıştırmışındır!..
- Etmeyin eylemeyin arkadaşlar, ben bir şey yapmadım!..
Benim çaresizliğimi gören arkadaşlarım kıkır kıkır gülerken Arka sokaklar dizisindeki Komiser Mesut gibi bağırarak üzerime daha fazla gelmeye başladılar:
- Ne demek yapmadım!.. Yapmışsındır işte!.. Saçma sapan fıkralar yazarsan olacağı budur işte!..
Ben de kendimden şüphelenmeye başlamıştım ve kendimi bir suçlu gibi görmeye başlamıştım ki; Blogger.com altyapısını kullanan tüm blog sitelerinin Digitürk'ün şikayeti üzerine erişime kapandığını öğrendim. Yüce mahkemenin bu kararı tekrar gözden geçireceğine inanıyordum ve nitekim de öyle oldu. Bize tekrar özgürlümüze kavuşturan yüce Türk adaletine teşekkür ediyorum ve diyorum ki:
- Yaşasın özgürlük!..
19 Ekim 2008 Pazar
SİTEM
Kurban Bayramının birinci günü öğle namazına doğru adamın biri elinde büyük bir bıçakla camiye girerek sormuş:
- Aranızda Müslüman olan var mı?
Şaşkınlık ve korku içindeki cemaaten yaşlı bir adam ayağa kalkmış:
- Ben Müslümanım!..
- Gel benimle!..
Yaşlı adamla birlikte dışarı çıkan eli bıçaklı adam karşıdaki bir koçu göstererek rica etmiş:
- Amca be, şu koçu kurban edeceğim, ama tek başıma beceremiyorum. Bana yardım eder misin? Parası neyse veririm.
Yaşlı adam koçu usulüne uygun kesmiş, ama iş kurbanın derisini soymaya gelince, alnında biriken terleri silerek demiş ki:
- Yahu birader, ben yoruldum. Kurbanın derisini yüzmek için başka birini bul!..
- Tamam amca, yardımın için sağol!..
Yaşlı adamın eline biraz para vererek uğurlayan adam, elindeki kanlı bıçakla yine camiye girerek sormuş:
- Aranızda başka Müslüman var mı?
Eli bıçaklı adamın yaşlı adamı doğradığını sanan cemaat çok korkmuş ve herkes imama bakmaya başlamış. İmam bakmış ki; vaziyet kötü, hemen ayağa kalkarak sitem etmiş:
-Ulan iki rekat namaz kıldırdık diye Müslüman mı olduk?
ADİDAS
Basketbolcunun biri bir gece evine bir kız getirmiş. Muhabbet faslı bittikten sonra yatak odasına geçmişler. Kız soyunmuş, basketbolcu da gömleğini çıkarmış. Basketbolcunun kolunda PUMA dövmesi gören kız sormuş:
- Bu dövme de ne öyle?
Basketbolcu cevap vermiş:
- PUMA'dan sponsorluk almıştım. O dövmeyi yüzden yaptırdım.
Pantolununu çıkaran basketbolcunun bacağında NİKE dövmesi gören kız yine sormuş:
- Peki bu ne?
- NİKE de sponsorumdu. O yüzden yaptırdım.
Sonunda çırılçıplak kalan basketbolcunun penisinin üstünde AİDS yazısını gören kız, öfkeyle bağırmaya başlamış:
- Hayvan herif!.. Ben asla aidsli biriyle yatmam, niye bana söylemedin aidsli olduğunu!.. Ben gidiyorum!..
Bunu duyan basketbolcu, kendinden emin bir tavırla cevap vermiş:
- Dur yahu, merak etme!.. Birazdan ADİDAS olacak!..
USULÜYLE
Osmanlı zamanında bölge halkını korkudan tir tir titreten genç yağız ve heybetli bir paşa varmış. Bir Çingene kızına sevdalanan paşa, yaşlı yardımcısını çağırıp "Ben bu kızı alacağım!.." diye tutturmuş. Biraz düşünen yaşlı yardımcısı demiş ki:
- Efendim, kızı önce usulüne uygun olarak babasından isteyelim.
Paşa pek hoşlamasa da yardımcısının bu sözünü kabul etmiş:
- Peki.
Beraberce kızın evine gitmişler, paşa kapıda beklerken, yardımcısı içeri girmiş, kızın babasıyla biraz hoşbeşten sonra esas konuya gelmiş:
- Efendim, bizim paşamız kızınızı çok beğenmiş. Allah'ın emri peygamberimizin kavli ile kızınızı paşamıza istiyoruz.
Pohpohlanmaktan dolayı gururu okşanan Çingene kız babası karizma yapmak istercesine havasını atmış:
- Neee? Senin paşan kim oluyor da benim kızımı istiyor? Öyle paşa filan dinlemem ben!.. Sen benim kim olduğumu bilyor musun? Git söyle o paşana; benim ona verecek kızım yok!..
Kıpkırmızı bir suratla dışarı çıkan yardımcısı durumu utana sıkıla paşaya anlatmış. Çok sinirlenip kılıcını çeken paşa, kapıya bir tekme atarak içeri dalmış ve bir nara atmış:
- Hangi kız babası vermiyormuş lan bana kızını?..
Paşanın öfkeli halini gören kız babası korkudan tir tir titreyerek cevap vermiş:
-Estağfurullah paşa hazretleri!.. Ne demek vermemek? Sizin gibi usulüyle istemediler ki!..
17 Ekim 2008 Cuma
VAZELİN
Adamın biri motosiklet almış. Satıcı adama bir kutu vazelin hediye ederek akıl vermiş:
- Yağmurlu havalarda bunu motosikletin metallerine sürersen; pas yapmaz.
Adam motorunu göstermek üzere kız arkadaşına gitmiş. Kız arkadaşı demiş ki:
- Akşama doğru tekrar buluşalım. Seni bizim eve götürüp hem ailemle tanıştırayım hem akşam yemeği yeriz. Yalnız dikkat et; bizim evde yemek yerken kimse konuşmaz. Konuşan bulaşıkları yıkar.
Adam "4 kişinin bulaşığından ne olacak ki" diye düşünürken eve girdiklerinde bir de ne görsün; dağ taş her yer bulaşık. Adam kendi kendine "Ulan bir konuşursak yandık!.." demiş.Yemek yerken adamın aklına "Ben şimdi bu kızın elini tutsam kimse bir şey diyemez" fikri gelmiş. Kızın elini tutmuş; kimseden çıt yok. "Bir de öpeyim" demiş, öpmüş; yine kimseden çıt yok. "Ben bu kızla burada işi pişireyim" demiş ve dediğini de yapmış; yine kimsede çıt yok. Adam iyice pişkinliğe vurup "Yahu bunun anası da güzelmiş" deyip onunla da yatmış; yine kimsede çıt yok. Tam bu sırada dışarıda gök gürleyip yağmur yağmaya başlamış. Bizimki motoru paslanmasın diye aldığı vazelini cebinden çıkardığı anda, kızın babası telaşla ayağa fırlayıp bağırmış:
- Tamam, tamam!.. Koy onu yerine!.. Bulaşıkları ben yıkarım!..
GÖKKUŞAĞI
Bir genç kız, birden fazla delikanlı ile flört ediyormuş. Babası bu durumdan oldukça rahatsızmış. Bir gün karısına bir alet göstererek demiş ki:
- Bak hanım, bizim kızı kontrol etmek için müthiş bir alet icat ettim. Bu aleti görüyor musun? Bizim kız, erkek arkadaşıyla gelip odaya kapandıklarında sadece şu düğmeye basmam yeterli. Delikanlı bizim kızın elini tutarsa; yeşil lamba yanacak, öperse; kırmızı lamba yanacak. Tamam mı?
- Tamam.
Alet yerleştirilmiş. Gece kızın erkek arkadaşı geldiğinde baba biraz kestirmek üzere kanepeye uzanmış. Biraz sonra karısı onu sarsarak uyandırmış:
- Hey, kalkıp baksana şu alete!.. Senin aletin perdesinde gökkuşağının yedi rengi belirmeye başladı. İçeride ne oluyor acaba?..
DEDİKODU
Üç rahibe bir araya gelmiş peder hakkında dedikodu yapıyorlarmış. Birinci rahibe demiş ki:
- Geçen gün pederin odasına temizlik için girdim, dolabını temizlerken bir de ne göreyim? Bir sürü porno dergi. Hepsini sobaya atıp yaktım!..
İkinci rahibe demiş ki:
- Ben de geçen gün girdiğimde çekmecesinde çok sayıda prezervatif vardı, hepsinin ucunu iğneyle deldim!..
Üçüncü rahibe bayılmış.
14 Ekim 2008 Salı
DEĞİRMEN
Krallıkla yönetilen bir ülkede bir adamın üç oğlu varmış. İki oğlunu evlendiren adam üçüncü oğlunu çağırmış ve başlamış nasihata:
- Bak oğlum, yaşın on sekize geldi, tam evleme çağındasın. Eğer sevdiğin istediğin bir kız varsa seni de evereyim.
Babasının bu sözleri karşısında biraz düşünen delikanlı demiş ki:
- Baba, ben şimdi evlenmek istemiyorum. Benim evleme masrafım ne tutuyorsa sen o parayı bana ver ben bir iş kurayım.
Çocuğunun bu isteğini olumlu bulan baba içinde üç bin altın olan keseyi oğluna uzatmış:
- Buyur oğlum, inşallah hayırlı bir iş kurarsın.
Babasının verdiği bir kese altını alan delikanlı, kralın kızının oturduğu şatonun etrafında dolaşmaya başlamış. Durumu farkeden şato muhafızları hemen kralın kızına haber vermişler:
- Prenses hazretleri, şatonun etrafında bir delikanlı dolaşıyor, casus mudur nedir? Bilmiyoruz. Emredin; ya asalım ya keselim!..
Evlenme çağına gelen ve "Yakışıklı mı bari?" diye delikanlıyı merak eden prenses, muhafızbaşına emir vermiş:
- Sorun bakalım o delikanlıya; ne istiyormuş?
- Emredersiniz prenses hazretleri!..
Koştura koştura giden muhafızbaşı, on dakika sonra nefes nefese geri dönmüş ve nasıl söyleyeceğini bilememenin telaşıyla ezilip büzülmeye başlamış. Bunu farkeden prenses hışımla gürlemiş:
- Muhafızbaşı, nedir bu halin? Söyle bakalım; delikanlı ne istiyormuş?
Korkudan tir tir titreyen muhafızbaşı, anlatmaya başlamış:
- Prensesim, delikanlı size sevdalıymış!..
Bu söz kadınlık gururu okşanan prensesin hoşuna gitmiş ve gülerek sormuş:
- Eee, delikanlı başka ne dedi?
- Efendim, dedi ki; "Prensesiniz penceye çıkıp bana yüzünü göstersin; cebimdeki üç bin altın ona anamın ak sütü gibi helâl olsun!.."
Bu cömertliğe hayran olan prenses pencereye çıkıp yüzünü göstermiş ve karşısında yakışıklı bir delikanlı görmüş. Prensesi görmenin mutluluğunu yaşayan delikanlı, içinde üç bin altın olan keseyi başmuhafıza teslim ederek evinin yolunu tutmuş. Bir hafta sonra eve gelen delikanlı, babasına rica etmiş:
- Baba, bana üç bin altın daha ver!..
- Vermesine vereyim oğlum, ama sana bir soru soracağım.
- Sor baba.
- Bir hafta önce verdiğim üç bin altını ne ettin?
- Bir derenin kenarında bir arsa aldım baba.
Bu cevap babasının çok hoşuna gitmiş ve oğluna yine üç bin altın vermiş. Altınları alan delikanlı yine şatonun etrafında dolaşmaya başlamış. Durumu farkeden başmuhafız nefes nefese koşup hemen prensese haber vermiş:
- Prenses hazretleri, sizin delikanlı yine geldi!..
Delikanlının yakışıklılığına hayran olan prenses sormuş:
- Sorun bakalım o delikanlıya; bu sefer ne istiyormuş?
Merdivenleri apar topar inen başmuhafız on dakika sonra soluk soluğa geri dönmüş ve başını yere eğmiş. Bu durumu gören prenses muhafızbaşını azarlamış:
- Utanmana gerek yok muhafızbaşı!.. Söyle bakalım; delikanlı ne istiyor?
-Prensesim, delikanlı dedi ki; "Prensesiniz bana pencereden memelerini göstersin; cebimdeki üç bin altın ona anamın ak sütü gibi helâl olsun!.."
Bu sözü duyan prenses hemen pencereye çıkıp yakışıklı delikanlıya memelerini göstermiş. Prensesin memelerini görmenin mutluluğunu yaşayan delikanlı, üç bin altını başmuhafıza teslim ederek evinin yolunu tutmuş.
Bir hafta sonra babasının karşısına çıkan delikanlı demiş ki:
- Baba, arsayı aldım, değirmeni yaptırdım. Şimdi iş suyu akıtıp değirmenin çarkını döndürmeye geldi. Bu iş için senden üç bin altın daha istiyorum.
Biraz düşünen babası "Peki oğlum." deyip üç bin altın daha vermiş, ama adamın içine bir şüphe düşmüş:
- Bizim oğlan bir haltlar karıştırıyor amma dur bakalım; yakında kokusu çıkar.
Ve adam oğlunu gizlice takip etmeye karar vermiş. Üç bin altını alan delikanlı yine şatonun etrafında dolaşmaya başlamış. Delikanlıyı takip eden babası kendi kendine söylenmeye başlamış:
- Vay başıma taşlar yağa!.. Bizim oğlan kralın kızına sevdalanmış da benim haberim yokmuş!..
Şatonun etrafında dolaşan delikanlıyı gören başmuhafız sormuş:
- Bu sefer ne istiyorsun?
Delikanlı pişkin pişkin cevap vermiş:
- Git prensesine söyle.
- Ne söyleyim?
- Beni içeri alsın ve göbeğinin üstünde beş defa döndürsün; cebimdeki üç bin altın ona anamın ak sütü gibi helâl olsun!..
Muhafızbaşı telaşla prensesin huzuruna çıkmış:
- Prensesim, sizin delikanlı yine geldi!..
- Ne istiyormuş?
- Prensesim "Beni içeri alsın ve göbeğinin üstünde beş defa döndürsün; cebimdeki üç bin altın ona anamın ak sütü gibi helâl olsun!.." diyor.
Biraz düşünen prenses emir vermiş:
- Peki, gelsin!..
Delikanlı içeri girerken, durumun vehametini anlayan babası da şatonun yapımında çalıştığı için gizli geçitleri biliyormuş, o yüzden gizlice içeri girmiş, prensesin yatak odasındaki dolabın içine saklanarak anahtar deliğinden dışarı gözetlemeye başlamış. Prensesle delikanlı yatak odasına gelmişler ve prenses delikanlıyı göbeğinin üstünde döndürmeye başlamış. Bir döndürmüş, iki döndürmüş, üçüncüde cinsel arzuları kabaran prenses delikanlıya yalvarmaya başlamış:
- Ay ben dayanamıyacağım!.. Hadi ne yapacaksan yap artık!..
- Yapamam, günah olur.
- Olursa olsun; yap artık!..
- Olmaz, günah.
- Hadi yap artık, bak kral damatı olacaksın!..
- Olmaz, günah.
- Günahsa günah!.. Yap artık!.. Bak; babam ölünce kral sen olacaksın!..
İçinde gizlendiği dolabın anahtar deliğinden onları gözetleyen delikanlının sabırsız babası dayanamamış ve başlamış bağırmaya:
- YAP ULAN YAP!.. KRALLIK ELDEN GİDİYOR!..
9 Ekim 2008 Perşembe
TAVUK ÇİFTLİĞİ
Bir tavuk çiftliğine müdür aranıyormuş. Tilki de müracaat etmis. Tilkiyi çok beğenen tavuk çiftliğinin sahibi onu işe almak istemiş ve sormuş:
- Ne kadar ücret istersin?
Bu soru üzerine gülme krizine giren Tilki demiş ki:
- Ay ben gülmekten söyleyemiyeceğim!.. Siz ne verirseniz verin!..
1 Ekim 2008 Çarşamba
BU SES HANGİ DELİKTEN ÇIKTI?
Nasa'dan fırlatılan uzay mekiğinde bir Amerikalı, bir İngiliz, bir İtalyan ve bir de bizim Temel olmak üzere dört görevli varmış. Uzayda yol alırken mekik arızalanmış ve bir karadeliğin çekim gücüne kapılarak, karadeliğe doğru hızla yol almaya başlamış. Mekikteki dört görevli "Şimdi ne yapacağız? Öldük anasını satayım!" diye kara kara düşünürken, karşılarına şeytan çıkmış ve demiş ki:
-Her biriniz bana birer soru sorun, kimin sorusuna yanıt veremezsem; onu kurtaracağım.
Amerikalı kurtulurum umuduyla sormuş:
-Atlas okyanusunun en derin yeri neresidir ve kaç metredir?
Şeytan hiç üşenmeden araştırmış ve on saniye içinde soruyu yanıtlamış. Soğukkanlı İngiliz, çok zor bir soru sormuş:
-Sahra çölünde kaç kum tanesi vardır?
Şeytan, on saniye içinde saymış ve soruyu yanıtlamış. İtalyan da sorusunu heyecanla sormuş:
-Evrende kaç tane yıldız, kaç tane gezegen vardır?
Şeytan bu soruyu da yanıtlamış ve Temel'e dönmüş:
-Haydi Temel, sen soru sormayacak mısın?
Temel biraz düşündükten sonra demiş ki:
-Sormasına soracağım ama, benim soruyu bilemezsen; hepimizi sağ salim Trabzon'a indireceğine söz ver.
-Söz.
-Bir şartım daha var.
-Söyle.
-Gideceksin dünyaya, 18 Litrelik boş bir gaz tenekesi ve bir keserle bir de çivi getireceksin.
Şeytan Temel'in istediği malzemeleri getirmiş ve seslenmiş:
-Haydi artık, sor sorunu.
Temel almış keseri eline tenekenin ağzını açmış, bir eline de çiviyi almış, tenekenin her tarafında delikler açmaya başlamış. Tam bin tane delik açan Temel, tenekenin üstüne oturduktan sonra "Zaaarrrttt!.." diye osurmuş ve sormuş:
-Şimdi söyle bakalım; bu ses hangi delikten çıktı?
Şeytan biraz tereddüt ederek, tenekede bir delik göstermiş, Temel, hayır anlamında başını sallamış:
-Bilemedin!..
Şeytan tenekede başka bir delik göstermiş, Temel yine başını sallamış:
-Bilemedin!..
Tenekede üç yüz tane delik gösteren şeytan, hep olumsuz yanıt alınca, sonunda pes etmiş, ama merak da etmiş; Temel'e yalvarmaya başlamış:
-Allah aşkına söyle, bu ses hangi delikten çıktı?
Temel keyifli keyifli sırıtmış:
-Sen önce bizi Trabzon'a sağ salim indir, soruna orada cevap vereceğim!..
Şeytan da istenileni yapıp mekikteki dört görevliyi sağ salim Trabzon'a getirmiş. Temel hâlâ tenekenin üzerinde oturuyormuş. Şeytan neredeyse meraktan çatlayacakmış, Temel'e bir daha yalvarmış:
-Allah aşkına söyle yahu, bu ses hangi delikten çıktı?
Temel kalkmış tenekenin üzerinden, bir elinin işaret parmağı ile kıçını göstererek cevap vermiş:
-Bu delikten çıktı, bu delikten!..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)