26 Haziran 2013 Çarşamba

Uyanık Japon

Bir Amerikalı ile Japon safari'ye çıkmışlar. Her ikisi de son teknolojik silahlarıyla birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. Derken uzakta bir aslan görünmüş. Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş. Ama karavana. Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş. Fakat o da karavana. Aslan bizimkileri farkedince üzerlerine doğru gelmeye başlamış. Amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış. Japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. Amerikalı sormuş: 

- Ne o, aslandan hızlı mı koşacaksın?

- Yoo, senden hızlı koşsam yeter.

23 Haziran 2013 Pazar

Arap Teknolojisi

Amerikalı'lar yeni bir uçak geliştiriler ve bu uçağı denemek için Arabistan'a götürürler. Bir Arap pilotunu uçağa bindirirler ve uçak havalanır. Arap pilot uçağı kullanırken dört motordan biri patlar.

Göstergelerde "Don't panic. This is American technology" yazısı görülür.

Pilot rahatlar. Daha sonra bir motor daha patlar ve göstergelerde yine aynı yazı görülür. Pilot da uçmaya devam eder.

Ne var ki az sonra iki motor birden patlar. Hiç motor kalmayınca Arap pilot panikler.

Tam bu esnada göstergelerde yine aynı yazı görülür ve uçak kendi kendini yumuşak bir şekilde indirir.

Araplar pilottan bu olayı öğrenince şaşırırlar ve kendileri de böyle bir uçak yapmaya karar verirler.

Pilot biner uçağa, başlar uçmaya. Bir iki dakika sonra bir motor patlar. Göstergelerde "Don't panic. This is Arabic technology" yazısı görülür.

Az sonra ikinci motor da patlar ve aynı yazı gözükünce Amerikalı pilot: "Ulan bizim uçağın aynısını taklit etmişler." der.

Derken iki motor birden patlayınca uçağın kendi kendini yere indireceğini düşünen pilot göstergelerde şu yazıyı görür:

"Don't panic. This is Arabic technology. Please repeat after me. Eşhe dü enla ilahe illallah...."

21 Haziran 2013 Cuma

İyi Adam Postacı

Adam bakmış, küçük oğlu Hz. İsa`nın resmi önünde dua ediyor.

 - Tanrım anneme, babama, büyükbabama uzun ömür ver. Güle güle anneanne..

 Bir anlam verememiş bu duaya. Ancak ertesi gün acı haber gelmiş. Anneanne sizlere ömür. Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada :

 - Tanrım anneme babama uzun ömür ver. Güle güle büyükbaba. Ertesi gün büyükbaba vefat eder.

 Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada : 

- Tanrım anneme uzun ömür ver. Güle güle baba...

 Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmip yatmış. Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri. Sapasağlam. Eve döndüğünde bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağlıyor.


 - Ne oldu hanım.

 - Bizim postacı, demiş hanım. Ne iyi adamdı. Bugün haber aldım.Ölmüş!!

Yaklaştım

Bir mecliste adamın biri, gezdiği memleketlerin çokluğuyla övünmeye başlar. Kendisine: - O halde coğrafyayı iyi biliyorsun, dedikleri zaman şu cevabı verir: - Oraya henüz gitmedim, ama yaklaştım!

Papağan ve Hz. İsa

Hristiyanın birinin evinin telefon faturası çok geliyormuş, aramış taramış en sonunda bir bakmış ki evdeki papağan gizli gizli telefonla konuşuyor. Ev sahibi papağanı ceza olarak kanatlarından duvara asmış:
- Bir hafta burada kalacaksın, demiş.

Tam yan odaya geçecekken durmuş ve gizli gizli papağanı seyretmeye başlamış Papağan duvardayken karşısındaki Hz.ݝsa figürünü görmüş, ve:

- Sen ne zamandır burda asılısın böyle? demiş Adam cevap vermiş:

- 1000 yıldır, papağan demiş ki;

- Ohaa, kiminle konuştun o kadar?

Pomak Pazara Giderse

Pomak pazara inmiş. Bakmış daha önce görmediği bir sebze türü.. "Bu ne demiş?" Pazarcı "salatalık" demiş.. Pomak:

- O zaman bana bir kilo ver, demiş.

Pazarcı karşısındakinin saf pomak köylüsü olduğunu anlayınca önce içinden onu kazıklamak geçmiş.. Başlamış salatalıklardan bayat ve sarı olanları torbaya doldurmaya.. Sonra vicdanı elvermemiş.. Bu sefer onları döküp taze ve yeşil olanlarından doldurmaya başlamış.. Bu sefer pomak atılmış..

- Hop hop demiş. Sen bana yine o ergin olanlardan ver. Bu hamlardan verme demiş. Sonra o meşhur sözü eklemiş: Biz pomak isek değiliz ahmak.

11 Haziran 2013 Salı

Ahmak Kel

Ahmak bir adamın eline "Kıyafet ilmi" ne dair bir kitap geçer. Okurken şöyle bir yazı görür:

"Bir adamın başı küçük, sakalıyla boyu uzun olursa aklı az olur."

Meğer herifin de kitabın tarif ettiği gibi başı küçük, sakalıyla boyu uzundur, kendisini bu tarifin dışına çıkarmak ister. Ne yapması gerektiğini düşünür. Başını büyültmenin imkanı olmadığı gibi, boyunu kısaltması da mümkün değildir.

 "Bari sakalımı olsun küçülteyim" diyerek şamdanı eline alır. Bir eliyle de sakalının yarısını tuttuktan sonra ikinci yarısını mumun alevine yaklaştırır. Birazı yanıp da sıcaklık parmaklarının uçlarına dokununca elini çeker. Yüzü cascavlak kalır. Bunun üzerine hokkayı kalemi eline alarak kitabın kenarına şundan yazar:

"Bunun gerçek olduğu üzerimde yaptığım deneyle anlaşılmıştır. Dolayısıyla ben de tasdik ederim!"

7 Haziran 2013 Cuma

Kuru Saçlar İçin

Temel duş almaya girer, şampuanı saçlarına boşaltıp ovalamaya başlar. Sırtını keselemeye gelen annesi sorar:

- Oğlum kafanı ıslatmıyacak mısın?

Temel cevap verir:

- Yok anne bu şampuan kuru saçlar içinmiş.

4 Haziran 2013 Salı

İnsan Yapıyorlar

Amerikalı ile Türk arkadaş olmuşlar.Amerikali bizim Türk’ü Amerika’ya davet etmiş.Amerikalı bizim Türk’e Amerika'nın heryerini gezdirmiş NASA’yıda gezdirmiş uzay araçlarını göstermiş. Bizim Türk:

- Sizdeki teknolojiye hayran kaldım, demiş.

Neyse Türk Türkiye'ye dönmüş. Bu sefer Amerikali Türkiye'ye gelmiş. Bizim türk acaba Amerikalı'yı nereye götürsem gezdirsem diye düsünmüş. En sonunda hamama götürmeye karar vermiş. Amerikalıyla hamama giriyorlar her taraf buhar:

- Tamam tamam pes vallahi hayran kaldım

- Memlekete dönmüş eee Türkiye'de ne gördün ya arkadaşlar bizim NASA boş iş, Türkler insan yapıyorlar ben vardığımda zımpara çekiyorlardı demiş.

3 Haziran 2013 Pazartesi

DİKTATÖR


Diktatörün biri, çok önemli bir konuşma yapacakmış. Halk şehir meydanında toplanmış. Diktatör kürsüye çıkmış, mikrofon başına gelmiş, tam ağzını açacakken bir ses duyulmuş:
-Hapşuuu!..
Diktatör sormuş:
-Kim hapşırdı?
Cevap alamayınca, muhafız kıtasına emir vermiş:
-Ön sırayı kurşuna dizin!..
Ön sıradakiler yaylım ateşine tutulmuşlar. Diktatör yine sormuş:
-Kim hapşırdı?
Yine cevap yok. Yine yaylım ateş. Bir süre bu böyle devam etmiş. İlk on beş sıradakilerin hepsi ölmüş. Aynı soruyu on altıncı sıradakilere sorunca; çelimsiz bir adam yerinden kalkıp, boynunu bükmüş:
-Ben hapşırdım sayın başkanım!..
Diktatör korkudan tir tir titreyen adama bakmış; aradığını bulmanın rahatlığı içinde bağırmış:
-Çok yaşa!..