15 Kasım 2008 Cumartesi

Sayısalll :)


85 yaşındaki bir adam tamamen meraktan sperm sayısını ölçtürmek için doktora gider Dr. adama bir kavanoz verir;
- Yarın bana örnek sperminizi getirin..
Ertesi gün yaşlı adam doktorun ofisine gider, içi boş ve tertemiz olan kavanozu doktora verir.
Doktor sorar;
— Ne oldu, bir sorun mu yaşadınız?
Yaşlı adam anlatmaya başlar:
— Doktor, önce ben sağ elimle denedim, olmadı. Sonra sol elimle..Yine olmadı.. Karımdan yardım istedim. O da önce sağ eli sonra sol eliyle uğraştı. Maalesef yine olmadı. Sonra ağzıyla denedi; önce takma dişleriyle sonra takma dişsiz... Yine tık yok. Yardım için komsumuz Arleen'i çağırdık. O da önce 2 eliyle denedi, daha sonra kolları arasında ve en sonunda dizleri arasında sıkarak.. Yine olmadı... Olmadı...
Şok olan doktor sorar;
— Hadi hanımınızı anladım ama komşunuzdan nasıl böyle bir şey istersiniz?
Yaşlı adam cevap verir.
— Tabii ki isterim komşuluk hakkı. Ama ne kadar denemiş olsak da maalesef kavanozun kapağını açamadık doktor bey.

Büyük Sır!!


Kadın bir doktorla çıkmaya başlar, kısa bir süre sonrada hamile kalır. Korunduklarını zannettiklerinden olacak ikisi de çok şaşırır. 9 ay sonra, doğum yaklaşırken, bir rahip de aynı hastaneye prostat ameliyatı için yatar.
Doktor;
— Ben bir çare buldum! Bak ne yapacağım?
— ????
— Onu ameliyat edeceğim ve ona bir çocuğunun olduğunu söyleyeceğim!!
— Peki, işe yarar mı?
— Denemeye değer!!
Doktor önce kadını yani kendi bebeğini doğurtur, sonra da rahibi ameliyat eder.
Rahip uyanınca ona:
— Buna inanmayacaksınız ama bir bebeğiniz oldu!
— Olamaz doktor bey! Bu nasıl olur, imkânsız ama!
Doktor ısrarla;
— Valla! Ameliyatı yapan benim. İşte çocuğunuz!
Aradan 15 yıl geçer ve rahip oğluna;
— Oğlum! Benim sana söylemem gereken bir şey var! Ben senin baban değilim!!
— Babam değilim de ne demek?
— Ben senin annenim!
— Nasıl? Babam?
— Baban piskopos!!

Laz Komandoları...


Çoğunluğunu Lazların oluşturduğu komando bölüğü 10 gündür ormanda, çamurda, aç susuz pislik içinde, doğal yaşama uyum eğitimi yapmaktadır. 11.nci gün Komutan Çavuş Dursun'u çağırdı:

— Çavuş,10 gündür Bölük gayet iyi bir performans gösterdi! Bizde onları ödüllendirelim, bugün çamaşır değiştirebilirler artık..

— Başüstüne Komitanım!

Dursun Çavuş, bir heves koşarak bölüğü toplar :

— Sizlere çok sevinecegunuz bir haber cetirdum uşaklar!. Komitan izin verdi bugün erat çamasir degistirecek, siraya geçin bakiyum, şimdu de degistirun.
Temel sen Idrisle.

Ismail sen Kemalla..

Sadik sen Cemallaa…

Photoshop


Geçen hafta, çalıştığım özel poliklinikte muayene ettiğim doğulu bir bayanın çocuğunda Konjenital(doğumsal) bir anomali dikkatimi çekince, hastaya:
— Akraba evliliği var mı?
Anneye fırsat vermeyen baba hemen atıldı:
- Sayılmaz..
Ben iki- üç kuşaktan bir akrabalık olduğu yönünde iyimser bir tahminde bulunup:
— Sayılmaz mı? Nasıl yani?
— Şöyle ki. Teyzemin kızı ama biz onlarla 15 yıldır konuşmayız, sildik onları..

Bitmemesi ...


Adam doktora gider:
— Kalbim çok atıyor, der.
Uzun bir muayeneden sonra doktor:
— Atmaması lazım!
Adam doğru bir eczaneye gider:
— Atmaması var mı?
Eczacı şaşırır:
— Beyefendi Atmaması bizde vardı yeni bitti, siz köşedeki veterinere yine de bir bakın!
Adam 4 kutu at mamasını alır ve bir ay boyunca kullanır.Sonuç mükemmel. 4 ay sonra adamın kalp şikâyetleri yeniden başlar ve doğru veterinere gider.4 kutu daha at maması ister..
Veteriner:
— Kusura bakmayın at maması ithalatı artık yapılmıyor. Bizde de bitti..
Adam telaşla doktoruna gider:
— Atmaması bitmiş!
Doktor hastasına şöyle bir bakar:
— Bitmemesi lazım!

Viagra!!


Oğlu, 80 yaşına gelen babasını huzurevine bırakmak zorunda kalır. Bir hafta sonra da ziyaretine gider ve halini, hatırını sorar:

— Nasılsın, baba? Sana iyi bakıyorlar mı burada? Bir şeyler gerekli mi?

— Oğlum, bu huzurevinde rahatım çok yerinde!. Bana burada çok iyi bakıyorlar, her akşam yatmadan önce bir bardak sütlü kakao bir de viagra veriyorlar. Allah razı olsun onlardan, hiç bir şeye ihtiyacım yok.

Ziyaret sonunda adam hemen hemşireyi yakalar.

— Hemşire hanım! Bakar mısınız?!. Babam bir şeyler anlatıyor. Yatarken bir bardak sütlü kakao, bir de viagra veriyormuşsunuz, doğru mu bu?

— Doğru. Doktor beyin talimatı böyle.. Sütlü kakao çabucak uyutuyor, viagra da yuvarlanıp yataktan düşmesine engel oluyor.

SUSUZLUK


Temel, çölün ortasında susuz kalır. Susuzluk ve aşırı sıcaktan bayılmaküzereyken birden yarısı kuma gömülü bir lamba bulur.

Serap mı görüyorum?

yoksa filmlerden gördüğüm o meşhur lamba mı bu?

derken, lambayı ovalamaya başlar..O da ne!! Birden bir cin çıkar:

— Dile benden ne dilersen!

Şaşırmış ve kurumuş ağzıyla yutkunur:

— Pana su pul! Evet.. Evet .. Su pul pana!! Çok su pul !!

Cin el hareketiyle cam sürahi içinde, tertemiz ve buz gibi suyu sunar.Temel sürahiyi kafasına diker, içmeye başlar. Ama o ne içiş.. İçer, içer ,içer .. İçtikçe de sürahinin kendiliğinden dolduğunu hisseder.. Çünki su hiç bitmez. Yaklaşık 10 dakika su içtikten sonra cin artık sıkılmaya başlar:

— Haydi kardeşim! Bizimde işimiz gücümüz var ama! Diğer iki dileğini de söyle de gideyim...

Temel biraz düşünür, düşünür, sonra sürahiye bakarak:
- Evet!! Sen pana pundan 2 tane deha cetur da!!....

Arı Soktu!!


Adamın biri acıyla bağırarak, zıplayarak doktora gelir:

— Doktor, yardım edin. Yardım edin doktor.. Arı soktu!

— Merak etmeyin, ona iyi gelecek bir kremim var.

— Ama onu bulamam. Koca parkın kim bilir neresindedir?

— Yoook, anlamadınız. Arıya değil, onun soktuğu yere süreceğim kremi!

— Oh!! Parkta çınar ağacının dibinde oturuyordum.. Çok krem gider oraya!

— Ammaaann!! Salak mısınız siz? Vücudunuzun neresini soktu onu söyleyin!

— Parmağımı soktu, parmağımı!

— Hangisi?

— Ne bileyim ben? Bir yığın arı vardı parkta.. Hepsi de birbirine o kadar çok benziyordu ki!

Tercih (ya da!)


Adam, eşiyle arasında uzun süredir bir faaliyetin olmadığını fark eder, ne yaparsa yapsın karısının ilgisini de bir türlü çekemez.. Sonunda çareyi karısını bir psikologa götürmekte bulur. Psikolog genç ve güzel kadının problemini çözmek için:

— Anlatın bakalım bir gününüz nasıl geçiyor?
Kadıncağız başlar anlatmaya:

— Sabahları işe geç kalmamak için taksiye biniyorum Fakat yanımda para bulunmadığından şoför 'Bayan ya parayı ödersiniz ya da...' diyor. Mecbur kaldığım için 'ya da' yı seçiyorum. Durum böyle olunca işe geç kalıyorum tabii. İş yerine vardığımda; patronum kapıda, kaşları çatık, beni beklerken buluyorum. Patron, 'Böyle geç gelmeye devam edersen seni işten atarım ya da...' Yine 'ya da’yı tercih etmek zorunda kalıyorum. Akşam eve yorgun argın geldiğimde ev sahibimizi kapının önünde buluyorum, geciken kiraya karşılık 'ya kirayı hemen ödersiniz ya da...' diyor. Eeee.. Haliyle 'ya da’yı tercih ediyorum. Kocam eve geldiğinde ise bende o işi yapacak hal mi kalır doktor bey!! Kalmıyor işte… Tahmin edersiniz...
Psikolog kadına şöyle bir baktı:
— Hanımefendi tüm bu anlattıklarınızı kocanıza anlatabilirim ya da!

Öyle Söylemek..


- Babaaa!! Matematikten "0" aldım üstelik bir de tokat yedim!.

- A benim sarsak oğlum!! Ne oldu yine!!.

- Örtmen yedi kere sekizi sordu... Ben de elli altı dedim.

- İyi ya! Doğru söylemişsin!!

- Arkasından sekiz kere yediyi sordu...

- Hass...tir, ne fark eder ki.. ?

- Ben de öyle söyledim zaten...???

Anlatsam!!


Yedi yaşındaki küçük Abraham’ı bizdeki İmam Hatip Okul muadili olan Yahudi ilkokuluna
yazdırırlar. Birinci haftanın sonunda yani cuma günü saat on ikide okul hafta sonu tatiline girince, eve döner.
Annesi sorar:
— Abraham anlat bakalım bu hafta okulda ne öğrendiniz?
— Dinle anne, bu hafta Musa Peygamberi öğrendik.
— Peki, anlatabilir misin?
— Musa Peygamber bir Mossad ajanıydı. Gördüğü eğitim sayesinde Mısır firavununun sarayına kimseye çaktırmadan girdi. Esir alınmış Yahudileri Kızıl denizin kenarına kadar kaçırmayı başardı. Denizi geçmek için bütün Yahudilere emir vererek yüzen köprüler kurdurdu ve Yahudiler Kızıldeniz’in doğusuna geçmeye başladılar. Tam geçerlerken General Firavun, bunları orduları ve zırhlı birlikleri ile takip etmeye başladı. Musa Peygamber cep telefonunu kullanıp Mossad'a haber verdi. Mossad İsrail hava kuvvetlerine bildirince hemen F-16’larla Fantom uçakları köprüye varan Mısır ordusunu ve tankları bombalamaya başladılar, Köprünün yarısına kadar gelmiş Mısır ordusu ve general Firavun denize düşerek boğuldular ve Yahudiler selametle karşı sahile geçtiler.
Annesi dehşetler içinde sorar.
— Abraham, haham hocan cidden, gerçekten böyle mi anlattı?
— Anne tam olarak böyle anlatmadı, ama herifin tam olarak anlattığı şekilde sana anlatsam hepten inanmayacaksın!! Mete Tizer'den..

Nezaket..


Öğretmen, 8-10 yaşındaki erkek çocukları bir araya toplamış, nezaket, görgü kuralları ve yaşam dersleri vermektedir:
— Michael!! Genç bir hanımla ilk kez akşam yemeğine çıkıyorsun. Masaya oturdunuz ve tam o sırada senin çişin geldi. Kız arkadaşına ne dersin ? Ha!!
Michael hiç düşünmeksizin yanıtlamış:
— Bir dakika, çişimi yapmam lazım.
Öğretmen gülümsemiş:
— Ama bu pek kaba olmadı mı? Şöyle daha kibar bir şekilde söylesek? Sherman, sen söyle bakalım ne dersin?
Sherman biraz düşünmüş:
— Çok özür dilerim, tuvalete gitmem gerek, hemen döneceğim.
Öğretmen onaylamış:
— Bakın bu daha iyi oldu. Ama yine de yemekteyken tuvalet sözcüğünü kullanmasak ha!! Ne dersiniz?
— Edward, sen söyle bakalım, nasıl izin alırsın kız arkadaşından?
Edward kendinden emin:
— Sevgilim, bana bir dakika izin verir misin? Çok eski bir arkadaşımla bir el sıkışacağız. Hem durum uygun olursa yemekten sonra seni onunla tanıştırabilirim de !'
Öğretmen mi? Bayılmış...

Açık Kalmış...




Üniversiteden bir grup, ders çıkışı kantinde bir masaya oturup sohbet ederlerken, içlerinden bir tanesi ayağa kalkmış kız arkadaşına heyecanlı heyecanlı birşeyler konuşmaktadır. Konuşmasının en damar yerinde, kız arkadaşı kibarca:

— Özür dilerim sözünü kestim. Önce bir şey diyebilir miyim? Şeeey, fermuarın açık.

Çocuk hemen önüne bakar, dona kalır tabi. Surat kıpkırmızı. Yanındaki erkek arkadaşına dönerek:

— Lan insan bi söyler yahu!! Fermuarımın açık olduğunu bir kızdan mı duyacaktık!!

Suçlanmasına anlam veremeyen arkadaşı, altta kalmamak için karşılık verir:

—Abi ne biliyim ya! Ben, sen konuşurken orana mı bakıyorum sanki?

Görüyorum!!


Matematikçi ve mühendis, fizikçinin verdiği konferanstadır. Konferansın konusu 9, 12 ve daha da büyük boyutlu uzaylarda oluşan fiziksel proseslerle(=süreç) ilgili Kaluza-Klein kuramıdır.Matematikçi oturmuş, konuşmayı zevkle dinlerken, mühendisin kaşları çatık ve kafası karışmış bir durumdadır. Öyleki konuşmanın sonuna doğru mühendisin başına ağrılar hücum etmiştir. Nihayet konuşma sonlanır. Matematikçi ;
- Gördüğüm en güzel sunu!! Harika!! Hatta süper!!!
Yorumunu yapınca mühendis daha fazla dayanamadı:
— Bütün bunları nasıl anlayabiliyorsun?
— Bu prosesi hayal edebiliyorum.
— Nasıl oluyor da 9 boyutlu uzayda gerçekleşen bir şeyi hayal edebiliyorsun?
— Basit, olayı önce (n) boyutlu uzayda görüyorum, sonra n’yi 9′a gönderiyorum.

Sayısal :))


85 yaşındaki bir adam tamamen meraktan sperm sayısını ölçtürmek için doktora gider Dr. adama bir kavanoz verir;
- Yarın bana örnek sperminizi getirin..
Ertesi gün yaşlı adam doktorun ofisine gider, içi boş ve tertemiz olan kavanozu doktora verir.
Doktor sorar;
— Ne oldu, bir sorun mu yaşadınız?
Yaşlı adam anlatmaya başlar:
— Doktor, önce ben sağ elimle denedim, olmadı. Sonra sol elimle..Yine olmadı.. Karımdan yardım istedim. O da önce sağ eli sonra sol eliyle uğraştı. Maalesef yine olmadı. Sonra ağzıyla denedi; önce takma dişleriyle sonra takma dişsiz... Yine tık yok. Yardım için komsumuz Arleen'i çağırdık. O da önce 2 eliyle denedi, daha sonra kolları arasında ve en sonunda dizleri arasında sıkarak.. Yine olmadı... Olmadı...
Şok olan doktor sorar;
— Hadi hanımınızı anladım ama komşunuzdan nasıl böyle bir şey istersiniz?
Yaşlı adam cevap verir.
— Tabii ki isterim komşuluk hakkı. Ama ne kadar denemiş olsak da maalesef kavanozun kapağını açamadık doktor bey.

Sınav Sonuçları


Üniversitede okuyan bir öğrenci yılsonu sınavlarına girmiş ve arkadaşına:
—Ben memleketime gidiyorum, sınavlar belli olduktan sonra bana sonuçları bildir, ancak telefona ben çıkarsam bana söylersin. Telefona annem çıkarsa zayıfım olmaz ama eğer bir tane olursa Ebubekir'in selamı var dersin. İki zayıf imkânsız ya, eğer olursa Ebubekir'in Ömer’in selamı var dersin. Üç zayıf hiç olmaz da eğer olursa Ebubekir'in, Ömer’in, Osman’ın selamı var dersin. Dört zayıf imkânsız da eğer olursa, Ebubekir'in, Ömer’in, Osman’ın, Ali'nin selamı var dersin, şeklinde konuşup memleketine gelir.
Bir zaman sonra sınavlar belli olur, arkadaşı sınav sonuçlarını bildirmek için telefona sarılır, telefona öğrencinin annesi çıkar.
— Teyze, oğlunuza söyleyin Ümmet-i Muhammed'in selamı var.

Neden?


Sabah oğlunun odasına giren anne;
— Haydi oğlum, uyan artık! Okuluna geç kalıyorsun!
Yarı açıkgözlerle annesine bakan oğlu, uykulu bir sesle;
— Öf yaa anne!! Bugün okula gitmek istemiyorum!
Anne, oğlunun isteğine karşı çıktı:
— Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım? İki ciddi neden söyle bana..
Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesine;
— Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyor, biiir... Tüm öğrenciler de nefret ediyor, ikiii... Anne bu iki ciddi nedenim yeter mi?
Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı;
— Bunlar okula gitmemen için neden olamaz ki!. Şimdi hemen kalk ve çabuk hazırlan!...
Bu kez oğlan yatakta genleşir ve annesine;
— Sen de bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gösterebilir misin, anne?
Sabrı tükenme noktasına gelen anne, oğlunun üstündeki yorganı sinirli bir şekilde hızla çeker:
— Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca bir adamsın. İkinci ciddi neden ise, sen o okulun müdürüsün, oğlum!!

Uhde !! :))


Okula geç kalan öğretmen, arabasıyla kırmızı ışıkta geçince soluğu trafik mahkemesinde alır.

— Hâkim bey, benim davamı öne almanız mümkün mü acaba? Öğrencilerimi bekletmek istemiyorum da...
Hâkim, gözlüklerinin üzerinden sert bir bakış fırlatır:

— Demek öğretmensiniz!

— Evet hâkim bey. Derse geç kalmasam iyi olur.

— Hayattaki en büyük arzumu gerçekleştirmek üzereyim. Oradaki masaya oturun ve beşyüz defa "kırmızı ışıkta geçtim" yazın. Cezanız bu!!


Bu günün öğrencisi, yarının... belki hakimi. :) Verilen Cezalara da Dikkat!!

Bilgisayar İstireem!!


İlkokul öğrencisi Şehmuz okula gelir, ama her tarafı yara bere içinde, hocası sorar,
— Şehmuz oğlum ne bu hal?
— Bubam dövmiştir.
— Niye oğlum?
— Valla bilmirem hocam, akşam evde yatırık, biraz sonra bubamın sesini duyuram,Ali uyudun mi ?Ali'den ses çıkmir, Veli uyudunmi ? e veliden de ses çıkmir. Mehmet uyudin mi? Mehmetden de ses çıkmiir. Şehmuz uyudin mi diy, ben de yok buba uyumadım diyrem oda geliy beni doviiy.
— Bak Şehmuz bu gibi durumlarda uyumasan da ses etmemek gerekir, der.
Şehmuz kafa sallar eve gider ama ertesi gün daha fena dövülmüş olarak gelir. Bunu gören hoca merakla gider yanına;
— Şehmuz yine baban mı dövdü?
— He valla hocam.
— Niye Şehmuz ne oldu?
— Hocam akşam evde yatırık, Ali, Veli, Mehmet den ses çıkmayinca ben de uyumirem ama hiç ses etmirem. Bunun üzerine anam ile bubam bir gıpraşmaya başladiler anlamirem ne oliy biraz sonra anam arkadan da bubam gelirem deyince, nereye gidersiniz? bende gelirem ,dedim..
— Oğlum bunlar anne baba, gider gelir. Sen oralı olma. Uyuyo gibi yap.
— Peki Hocam.
Ertesi gün Şehmuz’un bir bacak kırık gelir okula.
—Bu sefer ne oldu? der hoca.
— Hocam, dediğin gibi yapmişem. Hiç ses çıkarmamişem. En son bubam anama,“ben çocuk istirem, ben çocuk isterem!” diye bağırmaya başlayınca; ben de fırsat bu fırsat “Ben de bilgisayar istirem” dedim!!!!

Bob Nerede?


George W.Bush, uzatmalı Irak işgalinden dolayı düşen kamuoyu desteğini toparlayabilmek için düzenlenen bir dizi etkinliğin çerçevesinde, bir ilkokula gitti. Sınıflardan birinde, haklılıklarıyla ilgili bir konuşma yaptıktan sonra ve sözünü klasik "bir sorusu olan var mı?" ile bitirdi. Öğrencilerden biri elini kaldırdı, Bush sordu:
— Adın ne yavrum?
— Bob. Üç sorum var sayın başkan.
Birincisi: ülkemiz neden BM desteği olmadığı halde Irak'a girdi?
İkincisi: Al Gore daha çok oy aldığı halde neden siz başkan oldunuz?


Üçüncüsü: Usame Bin Ladin'e ne oldu?
Çocuk sorularını bitirir bitirmez teneffüs zili çaldı, Bush;
— Teneffüsten sonra devam ederiz çocuklar, deyip çıktı.
Ders zili çaldıktan sonra Bush tekrar sınıfa girdi.
— Eveet, nerede kalmıştık çocuklar? Ah! Evet, sorularda kalmıştık.
Bir sorusu olan var mı?
Başka bir çocuk elini kaldırdı. Bush eliyle işaret ederek sordu:
— Adın ne çocuğum?
— Steve. Benim beş sorum var sayın başkan.
Birincisi; ülkemiz neden BM desteği olmadığı halde Irak'a girdi?
İkincisi; Al Gore daha çok oy aldığı halde neden siz başkan oldunuz?
Üçüncüsü; Usame Bin Ladin'e ne oldu?
Dördüncüsü; Biraz önceki teneffüs zili neden 20 dakika önce çaldı?
Beşincisi; Bob nerde?

Hediye!!


Anaokulunun son günü küçük öğrenciler öğretmenlerine hediye verdikleri bir parti düzenler. Çiçekçinin oğlu öğretmene bir hediye paketi uzatır. Öğretmen paketi yavaşça sallar eliyletartar ve— Sanırım bu bir buket çiçek.
— Doğru. Nerden bildiniz öğretmenim?
— Şey, tahmin ettim.
Sıradaki öğrenci şekercinin kızıdır. O da öğretmene bir hediye verir. Öğretmen gülümseyerek paketi alır, eliyle tartar ve hafifçe sallar:
— Sanırım bu bir kutu çikolata.
— Aaa, nerden bildiniz öğretmenim?
— Şey, bir tahmin sadece. Nasılsa tuttu işte.
Bir sonraki hediye Tekel bayisinin oğlundan gelir. Öğretmen paketi alır ama alttan küçük bir sızıntı vardır. Paketi tutarken parmağı ıslanan öğretmen yavaşça parmağını diline sürer:— Bu şarap olabilir mi?
— Hayır öğretmenim! …diye bağırır çocuk heyecanla.
Öğretmen tekrar sızan yerden bir damlayı parmağıyla alıp tadına bakar:— Şampanya öyleyse.
Daha da heyecanlanan çocuk ..
— HAYIR öğretmenim!Öğretmen sızıntının bir daha tadına bakar:— Tamam. Pes ediyorum, bilemeyeceğim. Nedir bu ?Çocuk neşeyle haykırır:— Bir köpek yavrusu!

Dil Balığı..


Öğretmen derste sormuş:


- Çocuklar dil balığı neden yassı?


Önden biri parmak kaldırmış.


— Hocam bana amcam anlatmıştı, balinanın teki ona bi koymuş yassılmış.


Öğretmen kızmış ve;
—Bir daha böyle bir şey dersen, seni sınıfta bırakırım…


Ertesi gün öğretmen tekrar sormuş:


- Peki ıstakozun gözleri niye dışarıdadır?


Aynı çocuk parmak kaldırmış:


- Hocam onu da amcam anlattı o sırada ıstakoz da ordaymış.

Çocuk Kalanlar..


— Gel oğlum kalk bakalım tahtaya, sana bir
sorum var.

— Buyurun, sorun tabii öğretmenim,

— Canlılar kaça ayrılır?

— Dörde ayrılır öğretmenim...

— Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım...

— Bitkiler, Hayvanlar, İnsanlar, Çocuklar...

— Çocuklarda insan değil mi oğlum?

—Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim...

— Peki, simdi yeniden say bakalım.

— Bitkiler, Hayvanlar ve Çocuklar...

— Oğlum peki, insanlara ne oldu?

— Düşünebilenleri hep çocuk kaldılar, düşünemeyenleri de zamanla hayvanlaştılar öğretmenim.

Zamane..


Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip profesörünün oturduğu masaya oturmuş. Profesör kaşlarını çatarak:
— Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz! Öğrenci:
— O zaman ben uçuyorum...
Profesör öğrencinin verdiği yanıta çok sinirlenmiş, sınavda öğrenciye takmış ve başarısız olması için elinden geleni yapmış. Ancak öğrenci sınavda tüm soruları mükemmel bir şekilde yanıtlamış. Profesör öğrenciye:
— Sana son bir soru soracağım! Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayal et, birinde akıl var, diğerinde ise para var. Hangi çuvalı alırsın?
—Para olan çuvalı seçerdim.
— Ben akıl olan çuvalı seçerdim.
Öğrenci:
— Normal! Herkes kendinde ne eksikse onu seçer...
Profesör çok sinirlenmiş; öğrencinin not defterini alıp içine "öküz" yazmış. Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış. Bir dakika sonra gelerek kapıyı aralamış:
— Sayın profesör, adınızı yazmış, imzanızı atmışsınız, fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz.

Tanrı Nerede ?


Mahallenin iki afacan kardesi tüm mahalleliyi biktirmis. Sürekli ana-babalarina sikayet geliyor mahalleliden. Kirilan camlarin, kuyruguna teneke baglanan kedilerin,lastigi indirilen arabalarin sorumlusu hep afacan kardesler.
Ana-babasi usanip bu durumdan kilisenin papazina anlatirlar durumu ve yardim isterler. Papaz "gönderin çocuklari konusayim" der.

Çocuklari gönderirler. Papaz önce büyük oglani çagirir. "Söyle bakiim evladim,Tanri nerede?". Çocuk susar. Papaz tekrar sorar:"evladim söylesene Tanrimiz nerede?". Çocuk susmaya devam eder. Papaz israrla sormaya devam eder, çocuk susmaya.. Sinirlenir Papaz,"konussana be çocuk nerde Tanri?".

Çocuk aniden firlar,kiliseden kosarak kaçiyorken seslenir kardesine "kaçalim çabuk!". Eve giderler,odalarina çikip kapiyi iyice kapatirlar,küçük oglan sorar büyügüne "neden kaçiyoruz?" Büyük yanitlar:

"iste simdi hapi yuttuk, Tanri kaybolmus bizden biliyorlar!!!"

Ted Amca


Amerikada bir ilkokulda ögretmen çocuklara evde ders alınabilecek bir hikaye yaratmalarini, ertesi gün sinifta okuyacaklarini söylemis.
Ertesi gün çocuklar hikayelerini anlatmaya baslamis. ilk sirada küçük Suzi varmis. Baslamis anlatmaya:
- Bizim çiftligimiz var. Bir gün babamla yumurtalari topladik, bir sepete koyduk. Arabayla giderken bir tümsekten geçtik, sepet devrildi ve yumurtalarin hepsi kirildi.
- Güzeel. Peki bu hikayeden alinacak ders nedir?
- Bütün yumurtalari ayni sepete koyma.
- Aferim çok güzel. Lily sira sende.
Küçük Lily tahtaya kalkmis ve anlatmaya baslamis:
- Bizim de bir çiftligimiz var. Babam yumurtalardan civciv çikmasi için onlari kuluçka makinesine koyar geçen hafta 12 yumurta koydu. 12 civcivi olacagini saniyordu, ama sadece 8'inden civciv çikti.
- Eveeet. Peki burdan alinacak ders nedir?
- Yumurtadan çikmamis tavuklari sayma
- Aferim bu da çok güzel. Billy, sira sende
Küçük Billy tahtaya kalkmis ve anlatmaya baslamis:
- Amcam Ted Vietnam Savasina katilmisti. Bir gün helikopterle bir göreve giderken helikopter vurulmus. Ted Amcam helikopter düsmeden elinde bir makinali tüfek, bir kasatura ve bir sise bira ile atlamayi basarmis. Parasütüyle yere inerken yolda birayi içip bitirmis. Inince mermisi bitene kadar makinali tüfegiyle 70 kisiyi haklamis. Sonra kasatura kirilana dek onunla 20 kisiyi halletmis. Sonra da son 10 kisiyi de silahsiz bitirmis.
- Böyle korkunç bir hikayeden alinacak ne ders olabilir?
- Içerken Ted Amcama bulasmayin...

Sen Görürsün


bir gün bir çocuk aliyle dövüşmüş.ama ali çocuğu yerden yere çalayordu.sonra ikiside büyüdü.ali 30 diğer çocuk ise 31 yaşındadır.ali hayla sinirli olan diğer adam aliyi bulur ve onu vurur.diğer adam aliye sordu sonduan nedir diye sordu:
_sen görürsün
adam
_hahha beni mi öldürücen
aslında ali ölmemişti.tam kurşun kan torbasına isabet etti.adam gülerken adama bir şamar attı ki adam feleğini şaşırdı.adamın az sonra şöyle dedi:
_SEN GÖRÜRSÜN DEDİ

Polis Köpeği


Adam kirmizi isikta dururken karsida kucaginda köpek olan bir cocugun bir trafik polisinin pacasindan cekistirdigini gormus ve olayi izlemeye koyulmus.
Cocuk cekistirdikce polis sinirlenip "git buradan" der gibi bir seyler yapiyormus.
Cocuk birazdan tekrar gelip adamin pacasindan cekistirip kopegi isaret ediyormus ve bu olay bir kac dakika devam ettikten sonra polis bir ara iyice kizmis ve cocugu oradan kovmus.
Olayi izleyen adam oraya dogru gidip polise cikismis:
"Ayip ayip! Kucucuk cocuga nasil davraniyorsunuz!!!"
Polis adama dönerek:
-Kardesim sen cocugun ne dedigini biliyor musun?
-Yahu kucucuk cocuk ne diyecek!?? Herhalde karsiya gecmek isteyecekti...
-Yok yaaa... O cocuk kucagindaki kopegi becermemi istiyor!! Yavrularinin Polis Kopegi olmasini istiyormus!!!

Pembe Kuzu

Bir gün bir kral varmış ölmek üzereymiş 3 te oğlu varmış.Kral oğullarına demişki eğer ben ölürsem pembe kuzuya çok iyi bakın demiş.Oğullarıda peki babacığım demişler.Bir gün pembe kuzu kaybolmuş.Kral en büyük oğluna çabık pembe kuzuyu bul ve bana getir demiş oğluda hemen bulacağım babacığım demiş.Oğlu pembe kuzuyu bulmak için tüm ülkeyi dolaşmış ama bulamamış.Babasının yanına gitmiş babacığım ben tüm ülkeyi dolaştım ama pembe kzuuyu bulamadım demiş.Kralda hemen bunun kellesini kesin demiş kralın büyük oğlu ölmüş.Ortancı oğluna söylemiş oda tüm ülkeleri gezmiş ama pembe kuzuyu bulamamış.Kral ortancı oğlununda kellesini kestirmiş.Sıra son oğluna gelmiş oda tüm dünyayı gezmiş ama pembe kuzuyu bulamamış.Sonra düşünmüş demişki kendi kendine babam 2 abimide öldürdü bende kuzuyu bulamadım demiş bana kıyamaz gidiyim söliyim bulamadığımı demiş.Kral sonuncu oğluna bir gün kuzuyu bulması için bir şans vermiş.2 adam birbirinle konuşuyormuş biri ben peygamberim ben peygamberim diyorlarmış.Sonra yaşlı bem beyaz sakallı adam gelmiş demişki sakallarını okşayarak halla halla ben bunları ne zaman yarattım demiş.sonra bir tren istasyonunda bir kadın ve bir maymunu varmış.Maymun arkadaki adama ikide bir ensesine vuruyormuş.Adam kadını uyarmış bir kez daha yaparsa camdan aşağıya maymununuzu atarım demiş.Maymun yine vurmuş bu sefer maymunu camdan aşağı fırlatmış.Kadında bahığra bağıra alamış trenin sahibide maymunu bulupta getirelim kadıncağaz alamasın demiş.Sonra çalılıkların arkasından bir çıkırtı bir ses gelmiş sizce o kim ? bilemediniz sölüyorum pembe kuzuymuş :)

Pembe Kuzu


Bir gün bir kral varmış ölmek üzereymiş 3 te oğlu varmış.Kral oğullarına demişki eğer ben ölürsem pembe kuzuya çok iyi bakın demiş.Oğullarıda peki babacığım demişler.Bir gün pembe kuzu kaybolmuş.Kral en büyük oğluna çabık pembe kuzuyu bul ve bana getir demiş oğluda hemen bulacağım babacığım demiş.Oğlu pembe kuzuyu bulmak için tüm ülkeyi dolaşmış ama bulamamış.Babasının yanına gitmiş babacığım ben tüm ülkeyi dolaştım ama pembe kzuuyu bulamadım demiş.Kralda hemen bunun kellesini kesin demiş kralın büyük oğlu ölmüş.Ortancı oğluna söylemiş oda tüm ülkeleri gezmiş ama pembe kuzuyu bulamamış.Kral ortancı oğlununda kellesini kestirmiş.Sıra son oğluna gelmiş oda tüm dünyayı gezmiş ama pembe kuzuyu bulamamış.Sonra düşünmüş demişki kendi kendine babam 2 abimide öldürdü bende kuzuyu bulamadım demiş bana kıyamaz gidiyim söliyim bulamadığımı demiş.Kral sonuncu oğluna bir gün kuzuyu bulması için bir şans vermiş.2 adam birbirinle konuşuyormuş biri ben peygamberim ben peygamberim diyorlarmış.Sonra yaşlı bem beyaz sakallı adam gelmiş demişki sakallarını okşayarak halla halla ben bunları ne zaman yarattım demiş.sonra bir tren istasyonunda bir kadın ve bir maymunu varmış.Maymun arkadaki adama ikide bir ensesine vuruyormuş.Adam kadını uyarmış bir kez daha yaparsa camdan aşağıya maymununuzu atarım demiş.Maymun yine vurmuş bu sefer maymunu camdan aşağı fırlatmış.Kadında bahığra bağıra alamış trenin sahibide maymunu bulupta getirelim kadıncağaz alamasın demiş.Sonra çalılıkların arkasından bir çıkırtı bir ses gelmiş sizce o kim ? bilemediniz sölüyorum pembe kuzuymuş :)

Noel Baba


Postanede çalisan memurlar yilbasi günü Noel Babaya yazilmis bir mektuba rastlarlar. Tabii Noel Baba diye birisi olmadigi için mektubu kendileri açip okurlar. Mektupta söyle yaziyordur. "Sevgili Noel Baba. Ben 10 yasinda bir çocugum. Hiç kimsem yok. Yetimhanede kaliyorum. Diger arkadaslarima birçok hediye geldi ama bana hiç hediye getiren olmadi. Senden üç sey istiyorum. Bana bir kalem, bir kalemkutusu, bir de ayakkabi gönderirsen çok sevinirim" Memurlar mektubu okuyunca çocuga çok acirlar. Kimsesiz çocugu mutlu etmek ve noel babaya olan inancini sarsmamak için kendi aralarinda para toplayip hediyeleri kendileri almaya karar verirler. Kalem ve ayakkabiyi alirlar, para yetmedigi için kalemkutusunu alamazlar. Aldiklari hediyeleri gönderdikten günler sonra çocuktan tesekkür mektubu gelir. Mektup söyledir: "Sevgili Noel Baba, gönderdigin hediyeleri aldim. Beni çok memnun ettin.Gönderdigin hediyelerden birisi gelmemis. Onu da herhalde postanedeki serefsizler almistir."

Homolar

Dokuz yasindaki oglan cocugu elinde sineklik, gozunu pencere camina konmus ciftlesmekte olan sineklere dikmis..
- "Anneee!!" diye bagirmis.. "Sineklerin erkegi olur mu?"
Anne bu masum sorudan kuskulanmadigi icin "Olur yavrum.." cevabini verince, oglan sorusunu ikilemis:
- "Peki sinegin disisi olur mu?"
Kadin o zaman sorularin cetrefilli bir yere gidecegini sezip, yan cizmis:
- "Olmaz evladim.."
Oglan aradigi cevaplari alinca elindeki sinekligi hirsla sineklerin uzerine yapıstırmıs|
"Homolar!"

Kaç Yıldır Evlisiniz


Cocuk dedesine sormus:
- Dede, nenem ile kac yildir evlisiniz?
- 40 yildir evlat.demis dede.
- Peki ama dede, ben sizi hic kavga ederken gormedim bunun sirri nedir?
- Otur evlat anlatayim. Evlat biz ninen ile evlendigimizde elde avucta bir sey yok, kimsemde yoktu. Ben neneni bizden oldukca uzaktaki koyden aldim, nikahimiz kiyildi, benim at arabasina nenenin uc bes esyasini attik ve bizim koyun yolunu tuttuk. Yolda benim atin ayagi surctu ve tokezledi. Ben "Bu bir" dedim. Devam ederken bir daha tokezledi, ben yine "Bu iki" dedim.
Koye de daha epey yolumuz vardi, bizim atin ayagi bir daha tokezleyince "Bu uc" dedim ve cektim belimden pistovu, ati orada vurdum.
Ben ati vurunca nenen basladi bana soylenmeye. "Biz simdi nasil gidicez, niye durup dururken ati vurdun. Sende hic akil yok mu. Bu esyalari nasil goturucegiz" Ben de dondum nenene "bu bir" dedim. O gun bugundur, gul gibi

Fatma Balkonda

Kari-koca tatil gunu evde televizyon seyretmekten sıkılmış, yatak odasina gecmeye karar vermisler.... Ama ne mumkun.....7 yasindaki oglan evde.....
Oglum, hadi biraz sokaga cik, gez, oyna! Ihhhhh. Israr faydasiz. Afacanin sokakta gozu yok.
- Oyleyse, diyor baba, annenle ben odamiza gecelim, sen de balkona. Etrafta neler olup bitiyor, yuksek sesle bize rapor et !
Oglan biraz miziklanmakla birlikte caresiz balkona geciyor. Bizimkiler de yataga.
Ve afacan canli yayina basliyor:
- Su an bizim sitenin otoparkina yabanci bir arac park etti. Simdi de Aygaz arabasi sokaga giris yapti. Yasli bir kadin markete giriyor......
Kisa bir sessizlik...Ve rapora devam:
- Yan komsumuz Ahmet Bey amcayla karisi Necla teyze yatak odasinda sevisiyorlar. Yataktakiler sok vaziyette.
Baba sesleniyor:
- Oglum, nereden cikardin simdi bunu ?
- Hicc. Kucuk kizlari Ayse balkonda dikiliyor da.

Daha Çok Pasta İstiyor

Çocuk, okuldan bir gözü şiş olarak dönünce, annesi telaşlandı :
-Oğlum ne oldu gözüne? Düştün mü yoksa?
-Hayır düşmedim.Arkadaşım Hakan`la dövüştük.Ben de yarın onun gözünü şişireceğim!
Annesi yatıştırmaya çalıştı :
-Sakın ha! Dövüşmek iyi birşey değil.Ben sana yarın pasta çörek vereyim.Arkadaşına da ver, barışın.Güzel güzel oynayın olmaz mı?
-Olur anneciğim, barışırız.
Ertesi gün, çocuk öteki gözü de şişmiş olarak döndü. Annesi merakla sordu:
-Yine ne oldu?
-Arkadaşım yaptı, daha çok pasta, çörek istiyor!

Barbie Hoşlandı

Adam kizina Barbie almak ister ve bir oyuncakciya girer.
- Vitrindeki Barbie bebek kac para ? diye sorar.
Satici
- Hangisi beyim ? ve devam eder :
- Barbie spora gidiyor 19.95 usd
- Barbie alisverisde 19.95 usd
- Barbie discoda 19.95 usd
- Barbie plajda 19.95 usd
- Barbie bosandi 265 usd
Adam sasirir.
-Neden hepsi 19.95 de bosanmis olan 265 usd ?
Satici cevaplar :
- Cok basit Bosanmis Barbie ile birlikte ; Ken'in evini, arabasini, mobilyalarini da aliyorsunuz.

Bebeğim Olurmu?

Kucuk kiz sinifta Fen Bilgisi dersinde birden parmak kaldiriverdi: "Ogretmenim ben bisey sormak istiyorum!!" "Evet seni dinliyoruz..?" "Benim anneannemin bebegi olur mu???" Ogretmen tabi cok sasirmis ama "anneanneler bebek yapmak icin biraz yaslidirlar" diye gülumsemis.. Bizim bidik yine sormus: "Peki annemin bebegi olur mu??" Ogretmen cevaplamis: "Annelerin bebegi olur ama yaslari ilerledikce bebekleri olma ihtimali de azalir" Derken kucuk kiz "Peki ogretmenim.."demis.. "ya benim bebegim olurmu??" Ogretmen gulmus: "Canim senin yasin daha cok kucuk, olur mu oyle sey??" Bunun uzerine arka siralardan erkek cocuklardan biri bagirmis: "BAAAAAK!!! BEN SANA BISEY OLMAZ DEMEMIS MIYDIM".

Ayşe Balkonda

Kari-koca tatil gunu evde televizyon seyretmekten sıkılmış, yatak odasina gecmeye karar vermisler.... Ama ne mumkun.....7 yasindaki oglan evde.....
Oglum, hadi biraz sokaga cik, gez, oyna! Ihhhhh. Israr faydasiz. Afacanin sokakta gozu yok.
- Oyleyse, diyor baba, annenle ben odamiza gecelim, sen de balkona. Etrafta neler olup bitiyor, yuksek sesle bize rapor et !
Oglan biraz miziklanmakla birlikte caresiz balkona geciyor. Bizimkiler de yataga.
Ve afacan canli yayina basliyor:
- Su an bizim sitenin otoparkina yabanci bir arac park etti. Simdi de Aygaz arabasi sokaga giris yapti. Yasli bir kadin markete giriyor......
Kisa bir sessizlik...Ve rapora devam:
- Yan komsumuz Ahmet Bey amcayla karisi Necla teyze yatak odasinda sevisiyorlar. Yataktakiler sok vaziyette.
Baba sesleniyor:
- Oglum, nereden cikardin simdi bunu ?
- Hicc. Kucuk kizlari Ayse balkonda dikiliyor da.

Ali,Dursun,Ömer

Birgün ali,dursun ve ömer bir uçağa binmişler. alinin elinde muz dursunun elinde domates ömerin elinde ise bomba varmış. ali bir süre sonra açıkmış. elindeki muzu yemiş ve kabuğunu aşağıya atmış. oradan geçen birinin ayağı kayıp düşmüş ve ağlamış. oradaki insanlar neden ağladığını sormuş. adam:''biri muzun kabuğunu attı ve kaydım, düştüm ağliyam''demiş. ve sonrada dursun açıkmış domatesini yemiş ve kabuğunu aşağıya atmış oradan ugeçen adam yine düşmüş. adamlar neden düştüğünü sormuşlar ve adam:''biri domates kabuğunu yere attı bende kaydım, düştüm, ağliyam''demiş. bu seferde ömer elindeki bombayı aşagıya atmış ve o sırada adam bir fıs etmiş bütün evler yıkılmış. o sırada adam gülmüş,gülmüş oradaki adamlar neden güldüğünü sormuşlar ve adam:''Bir fıs attım evler yıkıldı''demiş

Cennet Dolup Taşmış

padişah Nasreddin Hoca' ya sormuş.
Hocam ben ölünce cennete mi gideceğim yoksa cehenneme mi, söyle bakayım? demiş.
Hoca padişahtan korkmadan :
-Cehenneme gidersiniz padişahım? demiş.
Padişahın sinirden sakalları titremiş.
Bu durumu gören Hoca :
-Kızmayın padişahım ben aslında size cennete gidersiniz diyecektim fakat sizin cellatlarınızın kılıçlarıyla ölen suçsuz kişilerden cennet dolup taşmış.Bu yüzden cennete sığmazsınız diye cehenneme gidersiniz dedim, demiş.

4 cümle

Bir çocuğa öğretmeni bana 4 tane cümle yaz demiş.
Çocuk babasının yanına gitmiş babasına baba bana bir cümle yaz demiş baba:git başımdan eşaleşek demiş.Çocuk bu sefer annesinin yanına gitmiş anne bana bir cümle söyle demiş anne:hadi yatağa gidelim yemek bitti şekerim demiş.Çocuk bu sefer ablasının yanına gitmiş abla bana bir cümle söyle demiş abla:bugün görüşemem çünkü randevum var demiş.Sonra çocuk bebek kardeşinin yanına gitmiş bebek bana bir cümle söyle demiş bebek:pili bitti pili bitti demiş.Sonra çocuk öğretmenine cümleleleri söylemiş öğretmeni söyle cümlelelerini demiş çocuk git başımdan eşaleşek demiş 2yi oku demiş yatağa gidelim yemek bitti şekerim demiş öğretmen hadi müdüre gidelim demiş çocuk bugün gelemem randevum var demiş sonra müdüre gitmişler müdür bayılınca çocuk pili bitti pili bitti demiş.

Çömlek Hesabı


Ramazan günlerini hesaplamak için bir çömleğin içine her gün bir taş atar, Hoca. Bir avuç taş doldurur çömleğin içine Hoca'nın yaramaz oğlu, muziplik olsun diye.

Bir zaman sonra arkadaşları: "Bugün Ramazan'ın kaçı acaba? diye sorarlar Hoca'ya. Hoca'da: "Şimdi eve gider öğrenirim. Biraz sabredin." der ve evinin yolunu tutar.

Çömleği boşaltır; bir sayar, iki sayar... Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın bir halde döner arkadaşlarının yanına Hoca. "Arkadaşlar, bugün, Ramazan'ın kırk beşi" der.

Hoca'nın bu cevabına gülüşürler arkadaşları. Aralarından biri:

"Aman Hocam, bir ay otuz gündür. Hiç Ramazan'ın kırk beşi olur mu?" diye itiraz eder.

Hoca, biraz şaşkınlık biraz da kızgın bir ifadeyle: "Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak; bugün Ramazan'ın yüz yirmi beşi!"der.

Hazırlopçu


Nasrettin Hoca bir gün balık avına gitmiş. Dere kenarında bir ağacın altına oturmuş. Oltasını çıkarmış. Kancanın ucuna yanında getirdiği küçük beyaz kurtçuklardan birini takmış, suya fırlatmış. Başlamış beklemeye…
İki üç dakika geçmiş geçmemiş, büyükçe bir balık oltanın önünde peydah olmuş. Balık oltanın etrafında birkaç tur atmış ve yemi kancasından çıkarıp yemiş. Nasrettin Hoca bu işe çok şaşmış.
Kancanın ucuna bir kurtçuk daha takmış. Balık aynı şekilde kurtçuğu yemiş, kancaya tutulmamış. Nasrettin Hoca balığa oyun oynamaya karar vermiş. Oltanın ucundaki kancanın ucuna biraz daha küçük bir kanca takmış, suya fırlatmış. Az sonra balık alışkın hareketlerle gelmiş, küçük kancayı kurtçuk zannedip ısırmış ve oltaya yakalanmış. Başlamış çırpınmaya…Nasrettin Hoca hemen oltayı sudan çıkarmış ve balığı tutmuş:
“ Seni köftehor, bütün yemleri yedin bitirdin. İyi alışmıştın hazırlopçuluğa. Ben buraya doyunmaya gelmiştim, doyurmaya değil ” demiş ve balığı pişirip, afiyetle yemiş.

Düşünür


Nasreddin Hoca Aksehir pazarinda bir adamin basina toplanmis olan kalabaliga yaklasir.Satici elindeki kusu satmaya calismakta ve fiyati ise cok yuksek 50 Akce, yan taraftaki tavuklar ise 5 Akce. Hoca bir turlu fiyattaki asiri farki anlayamaz ve sorar
-Hemserim bu nasil kus 50 Akce istersin?
-Hoca efendi bu bildigin kus degildir bunun ozelligi var.
-Neymis ozelligi?
-Hocam bu kusa papagan derler ve konusur.
Hoca aniden hemen eve kosar, kumesten hindisini kaptigi gibi pazara doner. Papagan satmakta olan adamin yanina durur ve yuksek sesle;
-Bu gordugunuz kus sadece 100 Akceye, gel, gelll!
Herkesten cok papagan satan sasar bu ise ve sorar.
-Hocam 100 Akce cok degil mi bir hindi icin?
-Sen 50 ye satiyorsun ama
-Dedim ya hocam benim kus konusur ama
-Oyleyse, benimki de dusunur!

duman satan kebapcı


akşehir çarşısında bir kebapçi dükkani vardır.bu dükkanın sahibi pek cimri,pek kurnaz bir adamdır.bir öğle vakti bu kebabcının önünden yoksul bir köylü geçer.köylü sokağa yayılan kebap dumanını uzun uzun koklar,içini çeker.çünkü kebap yemeye yetecek kadar parası yoktur.koynundan kuru bir ekmek parçası çıkarır.bunu kebab dumanına tutar,sonrada yer.dükkan sahibi onun bu yaptığını görür.zavallı köylü tam gidecekken yakasına yapışır.kebap parasını vermeden şuradan suraya gidemessin der.köylü affallar ne kebabı ne parası diye sorsada kebabcıya laf anlatamaz.kavga uzayıp gider.sonunda hocanın karşısına çıkarlar.hoca o sırada akşehirde kadılık yapmaktadır.ona olup biteni anlatırlar.hoca onları dinledikten sonra köylüye döner üstünde ne kadar para varsa çıkar,bana ver der köylüğ bozulur ama ne yapsın kadı öyle buyuruyor.koynundan para kesesini çıkarıp hocaya uzatır.hoca keseyi aLIP UZUN UZUN SALLAR.İÇİNDE ÜÇ BEŞ KURUŞ MADENİ PARA ŞIKIR ŞIKIR SALLANIR.HOCA SERT BİR SESLE KEBAPÇIYA SORAR.PARANIN SESİNİ İYİCE DUYDUN MU.KEBABÇI DUYDUM DER,BUNUN ÜZERİNE HOCA KEBABÇIYA ŞÖYLE DER.KEBAB DUMANI SATAN PARA SESİ ALIR.İŞTE SENDE HAKKINI ALDIN.ŞİMDİDEFOL GİT.

hazır para

Nasreddin Hoca parasini geri istemek icin defalarca kapisini calan alacaklisina kapiyi acmis.
-Yakinda, demis, yakinda parani odeyecegim.
-Ne zaman?
-Dinle bak...Bizim duvar kenarina yol boyunca cali tohumu ektim.
-Ve?
-Ve tohum ilkbaharda yeserecek ve cok calimiz olacak...
-Evet, suphesiz! Sonra?
-Bu caddeden cok koyun surusu gecer. Gecerken, gecen
koyunlarin yunleri calilara takilacak. Ben de yunleri toplayacagim. Bizim hanim bunlari egirip ip yapacak. Sonra gerisi kolay! Ben de pazara goturup satacagim ve parani geri odeyecegim.
Adam bu sacma plan uzerine kahkahayi basar. O zaman Hoca, demiski;
-Parayi avucunda hazir hissedince nasil da gulersin, degilmi, seni koftehor seni!

Kavuk

Bir gün bir adam, elinde mektup

Der ki, Hoca'yı tutup :

"Hocam, zahmet ya sana,

Şu mektubu bana bir okusana."

Mektup baştan sona kadar Arapça

Şöyle bir iki evirir çevirir:

Sökemez; çaresiz, geri verir.

Der ki: "Başkasına okut bunu sen."

Adam şaşırır : "Niçin ?"

"Türkçe değil bu mektup okuyamam."

Yine anlayamaz adam.

Hocanın okuması yok zanneder:

"Ayıp Hoca, ayıp!"der.

"Benden utanmıyorsan şundan utan!

Şu başındaki koca kavuğundan."

Hoca kavuğu çıkartıp uzatır.

Sonra: "-Mademki"der, "iş kavuktadır;

Haydi giy de şunu,

Kendin oku bakalım mektubunu."

Horoz Dövüşü

Nasrettin Hoca’nın horoz dövüşlerine yeni merak sarmış bir arkadaşı varmış. Birlikte gidip pazardan dövüşken bir horoz aramaya başlamışlar. Derken, arkadaşı bir horoz beğenmiş. Satıcıya adı ne bunun diye sormuş. Satıcı adı yiğit demiş. Arkadaşı horozu almış. Daha sonra yiğit hangi dövüşe girse dönüp kaçmış. Tabii ki rakibi de peşinde. Yiğit kaç dövüşe girdiyse hiç yakalanmamış. Arkadaşı, Hoca’ya: “ Hoca ne iştir? Benim yiğit neden dövüşe girmeyip kaçıyor?” demiş. Hoca: “ Bilmez misin Selami, yiğitliğin onda dokuzu kaçmaktır. Ne yapsaydı yani dövüşe girip de yara - bere içinde mi kalsaydı? Bak şuna hiçbir yerinde çizik bile yok. Hey maşallah! “ demiş.

Kuyruklu Yalan

Birgün, Nasrettin Hoca, camide bir vaaz veriyordu. Cemaatten bir kısmının esnediğini ve bir kısmının uyukladığını farketti. Bunun üzerine şöyle konuşmaya başladı:

-Bir sabah, Akşehir`den dışarı çıkmıştım. Çayın kenarında dört ayaklı ördekler su içiyorlardı...

Dört ayaklı ördek sözünü işiten cemaat, gözlerini açarak Nasrettin Hoca`yı dikkatle dinlemeye başladı. Bunun üzerine Nasrettin Hoca:

-Yahu!... Siz nasıl adamlarsınız. Deminden beri size vaaz ediyorum, uyukluyorsunuz da, kuyruklu bir yalan uydurunca hepinizin gözleri açıldı...

Kim Suçlu

Bir keresinde, Hoca Aksehir'de ki mahkemeye kadi tayin edilir. Bir gun bir adam kosarak mahkemeye gelir ve Hoca'ya:
-Farzedelim iki inek mera da dovustu ve biri oldu, Hoca Efendi. Oldurenin sahibi sorumlu tutulacakmidir?
Adamin hilekar gozlerini farkeden Hoca dikkatliydi.
-Yerine gore, der, hukum vermeden.
-Karar vermene yardimci olabilir, Hoca Efendi. Senin inek benimkini oldurdu!.
-Bu halde, genel olarak bilindigi gibi inekler hayvandir. Hayvanlara sebep baglanmadigindan dolayi, kesinlikle sorumsuzlardir. Bu yuzden de, sahibi sorumlu tutulamaz!
-Ozur dilerim, Hoca Efendi, dilim surctu. Benim inek seninkini oldurdu demek istemistim!
Bu haber uzerine, Hoca'nin kani beynine sicrar. Sakalini ceker, kalkar ve yeniden oturur.
-Bu ilk dusundugumden daha karmasik bir durum, der. Memurlugunun tum agirbasliligiyla katibine doner ve ekler "yaninda ki rafta duran kara kapli kitabi ver bakayim!"

Maya Tutar Mı?

Hocanın canı bir gün sarma çeker.Ama elinde yoğurt bakraçları anası da ağlamış ne yapim ne yapim derken aklına göl gelmiş.Gelmiş gölün kenarına,atmış bakraçları kenara çıkarmış sarmış sigarasını hafif hafif demleniyor.Sonra birden bekçinin düdüğünü duymuş. Eyvah şimdi yandık derken aniden atmış sarmayı bakracın içine sonrada bakracı tutmuş göle dökmeye başlamış.O esnada bekçide yanında bitivermiş.Bakmış bakmış anlamamış sonra hocaya sormuş ne yapıyorsun diye.Hocada görmüyor musun yoğurt mayalıyorum demiş. bekçi kahakahalar içinde ilahi hoca koca göl hiç maya tutar mı demiş.Hocada ya tutarsa diye cevap vermiş.Sonra bekçi ilahi hoca diyip güle güle yoluna devam etmiş.Hoca hem keyfine hem yoğurda yanarken bekçinin arkasından bakıp şimdi bu salak herkese anlatır demiş.

NAMAZ

Nasrettin Hoca, bir gün agacin altinda namaz kiliyormus.Agacta bulunan baska biride onu izliyor mus.Namazi bitiren Nasrettin Hoca daha sonra namazinin kabul olmasi icin Allah'a dua etmeye baslamis.-"Allahim sen namazimi kabul et " Agacda ki adam:"Etmeeeeem" diye cevap vermis Nasrettin Hoca sasirmis. Tekrarlamis:Allahim sen namazimi kabul et "-"Etmeeem" Nasrettin Hocanin saskinligi iyicene artmis . Yine : Allahinsen namazimi kabul et" demis . Agacaki adam tekrar :" Etmeeeem ", diye Nasrettin Hocayi sinirlendirmis.-Etmesen etme.Zaten abdestiz kilmisdim

nasrettin hoca eşşeği ile şehirde

nasrettin hoca bir gun esegini alip sehire iner... sehirde dolasirken esegini kaybeder... arar arar bir turlu bulamaz en sonunda pes edip bir otele gider oda kiralar..... odanin kapisini acar ve yatagin duzgunn kirisiksiz oldugunu gorur ve bozmaya kiyamaz yatagin altina uzanir,,, tam o sirada yeni evli cift gerdek gecesi icin bir oda ister... ordada acemi bir calisan olur ve derki,,, \'\'gelin bos oda varsa oraya girin der..... tam nasrettin hocani odasinin kapisini acarlar ve bakarlar oda bos (cunku nasrettin hoca yatagin altinda yatiyo)... tam cift hazirlanir ve yataga girerler ki adam karisina sevgilim gozlerinde butun sehiri goruyorum der,, ve bunu duyan nasrettin hoca kafasini uaztip benimde esegi goruyormusun der

Nasrettin Hoca

Nasrettin hoca bırgun hayat kadınının yanına gider ve sevişir sonra ben bir hata yaptım dıyerek bir sokagın basına geçer ve allahım ne olur beni affet şeytana uydum der 1. böyle geçer ikincisinde ise aynısını yapar ve bir sokagın basına geçer allahım ne olur beni affet şeytana uydum der.üçüncüsünde bi daha yapar ve bi sokagın basına geçip allahım ne olur benı affet şeytana uydum der ve şeytan ordam çıkıp derki her becerdıgınde benı neden katıyosun :)

Nasıl Olsa Yarın Kıyamet Kopacak

Hocanın. çok. sevdiği. bir. kuzusu. varmış.öyle. ki. kuzuyu. diğer. hayvanlarından. daha .üstün tutmaktadır.arkadaşları .hocanın. bu. zaafını .bildilerinden. bir. gün. gelip :--hocam yarın nasıl olsa kıyamet kopacakgel şu kuzuyu kesip afiyetle yiyelim.derler. bu teklife hocanıngönlü razı olmasa da arkadaşlarını kıramaz kuzuyu kesip arkadaşlarına ikram eder.ziyafet bittikten sonra hocanın arkadaşlarıyüzmek için dereye girer.hoca her zamanki gibi ayağına gelen fırsatı tepmez.arkadaşlarının dereye girerken çıkardıkları giysileri kuzuyu kızarttığı ateşte yakar.arkadaşlar dereden gelince: --ne yaptın hoca şimdi biz ne giyineceğiz diye feryat ederler. hoca imalı bir tebessüm ile cevap verir: --ne üzülüyorsunuz arkadaşlar nasıl olsa yarın kıyamet kopacak değil miydi.

On Akçe Peştemal

Timur bir gun yanina Hoca'yi da alarak Aksehir'in Meydan Hamamina gider. Soyunup pestemallara sarinip sicak bolume gecerler. Gobek tasinda oturup bir yandan sohbet ederken bir taraftan terlerler. Derken Timur Hoca'ya sorar.
-Hoca sen bir deryasin! kiymet bicmesini bilirsin. Su halimle ben kac para ederim?...
Hoca;
-On akce der.
Kendisine bu kadar az kiymet bicilmesi Timur'u kuplere bindirir.
-Bre gafil sen bana nasil on akce ettigimi soylersin bu parayi sadece pestemal yapar! deyince
Nasreddin Hoca boynunu bukerek;
-Pestemali hesapa kattim zaten! der.

Sizin Kazan Doğurdu:)

bir gün nasrettin hoca komşusundan kazan istemiş.komşusuda vermişhocada iki gün sonra kapısına gelen komşusuna kazanı ve içindeki küçük kazanı verir.komşusu sorar hoa bu ne diye hocada sizin kazan doğurdu der ve komşu alır gider hoca bir gün bir daha gider istemeye komşu hemen verir ve bir kaç gün sonra komşu nasrettin hocaya gidip yine ister hocanın yüzü eğik bir vaziyette kapıyı açar komşu hemen kazanı ister hoca allah rahmet eğlesin sizin kazan öldü der komşu hoca neden yalan söylüyorsun der.hoca sende kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorun der:::::::::::::

Subaşının Eşeği

Eşeği kaybolan Subaşı, ateş püskürmüş:

-Çabuk benim hayvanımı bulun, yoksa karışmam! Diye bağırmaya başlamış.

Herkesi bir telaş , bir korkudur almış. Eşeği aramak için dört bir tarafa dağılan Akşehirliler , yolda Hoca’ya rastlamışlar:

-Aman Hocam, bize yardım et. Yolda sahipsiz bir eşek bulursan hemen yakala n’olur.
-Eşek kimin?
-Subaşının.

Demişler. Hoca da: “Peki ararım” demiş ve türkü söyleye söyleye yolunu sürdürmüş. Karşısına çıkan bir köylü :

-Hocam, böyle türkü söyleyerek ne yapıyorsun?

Deyince ,Hoca:

-Subaşının kaybolan eşeğini arıyorum!

Demiş. Adam , yine sormuş:

-Peki , böyle türkü söyleyerek eşek mi aranır a Hoca?

-El elin eşeğini elbette türkü söyleyerek arar. Hele eşek zorla aranıyorsa. Üstelik Subaşınınsa....

Tadı Tuzu

Nasrettin Hoca’nın çocukluğunda annesi komşuya soğan istemeye gönderir. Nasrettin komşunun kapısına gelince içeriden gelen konuşmaları duyar. Kapıyı çaldığı anda konuşmalar kesilir. Biraz bekler, fakat kapıyı açan olmaz. İkinci defa daha kuvvetlice çalar. İçerden kulağına gülüşme sesleri gelir. Bu duruma canı sıkılır. Evine döner. Annesine, komşu gezmeye gitmiş, der. Akşam yemeğinde soğansız, lezzetsiz çorbayı içerler.
Aradan birkaç gün geçer. Nasrettin’in evde yalnız olduğu bir gün kapı çalınır. Nasrettin kapıyı açar. Gelen komşunun oğludur.
Komşunun oğlu: “ Arkadaşım nasılsın? Evde yemek pişiriyorlar. Aksilik bu ya tuz kalmamış.
Tuz istemeye geldim “ demiş.
Nasrettin: “ Geçen günlerde size soğan istemeye gelmiştim. Kapıyı bile açmadınız. Üstelik
bir de gülüyordunuz. En çok da senin sesin duyuluyordu. Biz o akşam çorbaya sizin
gülüşlerinizi doğradık. Pek lezzetli oldu. Şimdi sen benden tuz isteme. Tuzun yerine şu
kahkahaları yemeğe karıştırın. Tadı tuzu yerine gelir “ der ve hah hah ha diye güler.

Zehirli Baklava

Bir keresinde, Hoca koy okulunda ogretmen dururken, ogrencilerinin birinin ailesi tarafindan kendisine bir buyuk tepsi baklava gonderilir. Agzi sulanir, fakat daha sonra yemek uzere masasinin cekmecesine koyar. Kisa bir sure sonra acil bir is icin disari cagirilir.
Ogrencilerine yapilacak bir suru is verir "Ve herseyi anladiginizi kabul ediyorum" der "yoksa kotu olur" sertce "Cok kotu"
Kapiya vardiginda,
"Bir sey daha" der. "Benim dusmanlarim var. Pek cok dusman. Bana surekli zehirli et, zehirli tatli gonderilir. Hatta," sertce ekler "zehirli baklava. Yemeden once test etmem gerekir. Bu sekilde uyarildiniz. Daha uzun bir omur isterseniz, bana gonderilen hicbir seye dokunmayin. Ozellikle baklavaya." Hoca gider gitmez, yegeni, ogrencilerinden biriydi, masaya gider ve baklavayi alir.
"Yapma!" diye bagirir arkadaslari. "Onlar zehirli olabilir!"
Cocuk onlara siritir.
"Tabii ki degiller," der. "O sadece kendisine saklamak istiyor." Ve baslar tepsiye. "Gercekten cok iyi" der ve bir baskasini yer.
Yere dusup kivranmadigini goren arkadaslari, Hoca'nin masasinin etrafina toplanirlar ve baklavayi paylasirlar.
"Fakat hepsinin gittigini gorunce biz ona ne diyecegiz?" der iclerinden biri, agzindaki kirintiyi silerken.
Hoca'nin yegeni sadece gulumser.
Hoca dondugunde dogruca masasina gider ve cekmecesine bakar. Ogrencilerine hisimla bakar.
"Biri," der "Biri masamdaymis."
Sessizlik vardir.
"Biri cekmecemdeymis."
Sessizlik.
"Ve biri baklavayi yemis."
"Bendim" der yegeni.
"Sendin! Size anlattigim seyden sonra?"
"Evet."
"Belki aciklaman vardir. Eger oyleyse, olmeden once duymak isterim."
"Sey," der yegeni "Bana verdigin is cok zordu. Hic birini yapamadim. Yaptigim hersey yanlis. Senin cok kizgin ve ailemin hayal kirikligina ugrayacagini biliyordum. Oyle utandigimi hissettim ki, yapilacak tek seyin,..., hayatima son vermek olduguna karar verdim. Boylece senin zehirli baklavani yedim. O an dusunebilecegim tek yol o idi. Fakat eglenceli olan sey, henuz hicbir sey olmadigidir. Nedenini merak ediyorum." Hoca yegeninin masum aciklamasini kisa bir sure inceler.
"Belki," der, "yapmis oldugun ise bir bakmam icin sadece ertelenmis bir cezadir."

101 Dalmaçyalı


Dogumevi bekleme salonuna hemsire kosarak girer , ilk sirada oturan adama yaklasarak :
"Sizi tebrik ederim, ikiz cocugunuz oldu" der.
"Ne tesaduf Minnesota Ikizleri - Basketbol Takimindayim"
Bir saat sonra, ayni hemsire yine kosarak gelir,"Mr.Smith" ismini anons eder. Mr.Smith yerinden heyecanla dogrulur,Hemsire ;
" Artik ucuz babasisiniz" der.Mr.Smith sasirir ve " Olacak sey degil, ben de 3M sirketinde calisiyorum" der.Hemsire bir daha gorundugunde ucuncu adama ;
" Esiniz dorduz dogurdu, kutlarim" der.Adam da saskinlikla
" Ben de Dort Mevsim Otelinde calisiyorum" der.
O sirada yaninda oturmakta olan adam hafif bayginlik gecirerek oturdugu yerden asagi dogru kayar, yetisip mudahale eden hemsire sorar;
"Iyimisiniz, ne oldu size?" diye sorar.
Adam kendine gelmege calisarak dogrulur ;

" Temiz havaya ihtiyacim var, 101 Dalmacyalilar magazasinin muduruyum de..."

Karpuz Taşımaca


Nam-ı Kemal, Japon, Alman ve İngiliz en çok kimin karpuz taşıyacağı üzerine iddiaya girerler.
Jopon der ki:
- Ben iki tane taşırım.. Koltuklarımın altına birer tane alarak.
İngiliz der:
- Ben de 4 tane taşırım.. İki tane koltuk altlarıma, iki de omuzlarımın üstüne alırım.
Alman da der ki:
- Ben de beş tane taşırım.. Herkes şaşırır nasıl taşırsın?
- İki tane koltuk altına alırım, iki tane omuzlarımın üstüne, bir tane de önüme takarım demiş.
Sıra Nam-ı Kemal e gelmiş, o da 9 tane taşırım demiş..
Nasıl? demişler..
- İki tane koltuk altına, iki tane omuzlarıma alırım.. Almanı da önüme takarım

Ağustos Böceği ve Karınca


Yazin sicak,guzel gunlerinden bi gun yine bizim karinca serin sulara girip rahatlayip eglenmek yerine yine calismaktadir. Agustos bocegi ise evinin arka bahcesindeki havuzda guzel kizlarla birlikte eglenmektedir.Karinca bunu her gordugunde ise icin icin kiskanmakta ama
-"Sen asil kisin gorecen" diyerek kendini avutmaktadir.Derken tum yaz boyle gecer
ve yavas yavas sonbahar ve de kis gelir.Yagmurlu bir kis aksami karinca evinde,kucuk sobasinin onunde oturmus pencereden disari bakmaktadir.Elinde de yazin topladigi yemek parcaciklarini yemektedir. Derken evin onune bir limuzin gelir.
-"Allah Allah" der icinden.
-"Bu kimdir acep?".
Sofor cikar ve en arka kapiya gider.Kapiyi acinca icerden once iki tane fistik gibi kiz ve ardindan kurkler icinde bizim agustos bocegi
cikar.Yavas yavas karincanin evine dogru gelir.Pencereden cikar ve
-"Hayrola agustos bocegi" der karinca.
-"Ne olsun iste..Bizim arkadaslar cagirdi
da Paris te parti varmis,oraya gidiyorum" der agustos bocegi.
-"Sen de bir sey ister misin? diye bir ugrayayim dedim."
Karinca;

-"Sagolasin.Aslinda var bisiy.Yaparsan sevinirim valla.Orda yasayan La Fontaine adinda bir ibne varmis.
Benim icin onu bi guzel sitermisin!..?"

Aslan ile Tilki


Bir gün Ormanların kralı aslan dinlenirken tavşan ağlayarak yanından geçiyormuş.Tavşana neden ağladığını sormuş.O da "Tilkiyle kavga ettiğini ve kendisini dövdüğünü" söylemiş. Aslan "iyide benim bu konuda ne yapmamı istersin ?" demiş.
Tavşan "Git sende onu döv ama bahaneiz olmaz bu iş.Benim sana şikayet ettiğimi bilmesin.Ona - Senin neden şapkan yok ? diye sor sonrada döv demiş. Bu fikri benimseyen aslan yine bi gün dinlenirken o sırada tilkinin geçtiğini görmüş.
"şşşt Tilki gel bakiim buraya! " diye seslenmiş.
Tilki "efendim!" diyerek gitmiş aslanın yanına.Tam o sırada aslan "Senin niye şapkan yok lan! diyerek tilkinin gözüne yumruğu yerleştirmiş.Durumu anlayan tilki hemen tavşanı bulup iyice benzetmiş.
Tekrar Aslanın yanına koşan tavşan bu kez yine ağlayarak tikinin kendisini dövdüğünü ve on daha kötü bir ceza vermesini isediğini söylemiş. Aslanda
"olur ama bu kez bahanem yok" demiş. Tavşan
"Ondan kolay ne var? sigara iste, filtreli verirse niye filtresiz vermedin dersin,filtresiz erirse niye filtreli vermedin iye döversin " demiş.Bu fikride benimsemiş aslan.Yine bir gün tilkiye rastlamış ve yanına çağırmış. "Tilki! bana bi sigara.. demiş.
Uyanık tilki "Filtreli mi filtresiz mi abi .. demiş.
Bir anda neye uğradığını şaşıran aslan bir an duraksamış veeeeee

"Senin niye şapkan yok?" gümmmmmm!!!

Allahın Belası


Edirne'ye yeni atanan Osmanlı valisi, kesesini doldurmak ister. Bunun için bir kurnazlık düşünür. Kendisini kutlamaya gelen topluluklar temsilcilerini makamında kabul ettikçe, odanın ortasına bağlattığı keçiyi göstererek sorar:
- Bu nedir?
- Keçi, efendimiz.
- Bilemediniz. Beşyüz altın ceza vereceksiniz.
Ermeni topluluğu temsilcileri, Rum topluluğu temsilcileri !!bilemedikleri!! gerekçesiyle beşer yüz altın cezaya çarptırıldıktan sonra Musevi temsilcisi girer.
- Bu nedir haham efendi?
Haham neşeyle gülümseyerek cevap verir:
- Paşa hazretleri, bu ne keçidir, ne tekedir, ne koyundur. Bu, Allah'ın bir belasıdır. Emir buyurun, ne kadar uygun görürseniz verip çıkalım

Çakal

Çakalın biri ormanda gezerken bir tüfek bulmuş. Bakmış tüfekte iki fişek var, hemen soygunlara başlamış. Malı çalınan, tehdit edilen orman hayvanları toplanıp aslanın huzuruna çıkmışlar. Durumu öğrenen aslan çok kızmış, çakalın peşine düşmüş. Çakalı ilerde giderken gören aslan kükremiş.Çakal aslanın geldiğini görünce tüfeğini doğrultmuş, tam ateş edecekken aslan korkmuş, kaçmaya başlamış. Çakal da aslanı kovalamış.
Derken, önlerine bir ırmak çıkmış. İkisi de yüzerek karşıya geçmiş. Aslan biraz daha koşmuş, sonra aniden duruvermiş. Çakal da durmuş. Aslan geri dönüp çakalın üstüne yürümüş. Çakal ıslanan tüfeğin ateş etmediğini görünce tüfeği atıp ırmaktan karşıya geçmiş, aslan da peşinden gelmiş.
Aslan çakalı ormanda uzun süre kovalamış, yetiştiği yerde vurmuş.
Çakal güçbela canını kurtarmış. Bir daha onu oralarda gören olmamış.

Çakal Müdür Olursa


Disi aslan bir agacin altinda uyurken tilki gizlice gelip disi aslani
becerir.

Aslan uyaninca erkek aslanin yanina gider ve ona sorar. Erkek aslan duruma
oldukça sasirmistir. Çok sinirlenip kükrer:

- "Bütün hayvanlari toplayin, suçluyu bulup onu mahfedecegim"

Bütün hayvanlar toplanir, aslan "kim yaptiysa bunu elini kaldirip öne
ciksin" diye kükrer ama hiçbiri ses çikarmaz.

Derken toplantiya geciken çakal kosarak gelip arka siralara yerlesir ve
tilkiye "ne oluyor" diye sorar. Tilki de "Aslan kral ormana bir müdür ariyor
talip olan elini kaldirip öne çiksin diyor" deyince zavalli çakal hemen
elini kaldirip öne çikar.

Aslan herkesi gönderir ve akabinde çakali sabaha kadar becerir. Çakal sabah
perisan halde yalpalaya yalpalaya yürürken tilkiyle karsilasir. Tilki hafif
gülümser ve ekler:

- "Bak, bir müdür oldun yürüyüsün bile degisti.."

Delikanlı Maymun


Maymun kurmus çilingir sofrasini ormanin orta yerine, kulhanbeyligi yapiyor.

O sirada zurafa ordan geciyormus, sormus:

- "Vay maymun Kardes, nasilsin?"
- "İyiyim be anam, iciyorum iciyorum aslani dovuyorum."

Zürafa tirsmis ve uzaklasmis. Derken Zebra gecmis, o da sormus:

- "Selam maymun abi, ne var ne yok?"
- "N'olsun be gulum hep ayni; iciyorum iciyorum aslani marizliyorum."

Zebra da uzaklasmis ordan. Bu kez kostebek, gecerken sormus:

- "Maymun ya naber?"
- "Iyilik kocum iciyorum iciyorum Allah ne verdiyse girisiyorum aslana!"

Kostebek de sivismis.

Ancak boyle boyle derken, olanlar aslanin kulagina gitmis ve aslan o tarafa dogru yola koyulmus. Cikmis maymunun karsisina:

- "Eee anlat bakalim maymun efendi, ne var ne yok?"

Maymun hemen kendine ceki duzen vererek yanitlamis:

- "N'olsun be abi, içiyorum içiyorum abuk subuk konusuyorum.

Devekuşu

Bir gun bir tavsan ormanda neşeyle yuruyormuş. Derken karşisına tanimadigi bir mahlukat cikmis.
- Nesin sen diye sormus
- Ben katirim. Annem essek, babam ise bir attir demis.
Tavsan "hmm... hayli enteresan" diyerek yoluna devam etmis. Derken yine tanimadigi bir hayvana rastlamis.
- Peki sen nesin?
- Ben bir kurt kopegiyim. Annem kopek, babam ise kurttur.
Tavsan yine enteresan diyerek ilerlemis. Ancak bu sefer karsisina ne idugu belirsiz bir hayvan daha cikmis.
- Sen de kimsin?
- Ben bir devekusuyum
- Has.... ordan

Devekuşu ile Aslan

Devekuşu bir aslanın geldiğini görünce çok korkmuş. Hemen kafasını kuma sokmuş. Aslan devekuşunun yanına gelmiş, çevresinde bir iki tur atmış. Karnı tokmuş aslanın konuşacak arkadaş arıyormuş. Devekuşunun arkasında durmuş. Pençesiyle devekuşunun ayağına şöyle bir dokunmuş.
“ Arkadaş, bakar mısın? Biraz sohbet edelim, canım sıkılıyor da ” diyecekmiş ki burnunun üstüne
yediği tekme ile sırtüstü yere yığılmış. Devekuşu şaşkın bir halde ne oldu, kime vurdum, diyerek kafasını kumdan çıkarmış. Bakmış aslan boylu boyunca yatıyor. Öldüğünü zannetmiş. Çevrede ne kadar devekuşu varsa toplayıp getirmiş. Başlamış palavra atmaya: “ Yok işte aslan gelip ona sataşmış. Bu da demiş ki: Bak aslan git sonra canını yakarım. Aslan hakaret etmiş, bunu itelemiş. Bu da aslanı ayağının altına almış, çiğnemiş, yerlerde sürüklemiş. “ Diğerleri de devekuşuna katılmışlar. Atmışlar, tutmuşlar. Biz olsaydık şöyle yapardık, böyle yapardık diye. Baygın aslan kendine gelince bakmış herkes atıp tutuyor. Bir kükremiş, yer gök inlemiş. Bütün devekuşları kafalarını kuma sokmuş. Aslan orada fazla eğlenmemiş, kaçıp gitmi

Devlet Memuru Boğa

Çok güçlü, damizlik bir boga köyündeki tüm ineklerle çiftlesmis. Inekler yetmeyince diger hayvanlara ve hatta köyün kadinlarina yan gözle bakmaya baslamis. Bu durumdan rahatsiz olan köy ahalisi ne yapsak diye düsünmeye baslamis. Köy ihtiyarheyeti toplanmis ve ünü tüm ülkeye yayilan bogayi devlet üretme çiftligine satmaya karar vermis. Bakicilari devlet üretme çiftligine satilan bogayi ineklerin arasina salmis, aradan birkaç gün geçmis ancak bogada hiç bir haraket olmamis. Agacin altinda gevis getiren boganin bakicisi yanina gitmis ve :
- Boga kardes, köydeyken seni kimse tutamazdi, ne oldu hastamisin?
diye sormus. Boga, bakicisina yavasça dönerek :
- Eeee ne yapalim? Artik devlet memuru olduk, demis..

Dile Benden Ne Dilersen

Yaslica bir bayan evindeki koltugunda oturup uzun gecmis hayatini gozden gecirirken birden bir peri karsisina cikiverir ve ona 3 dilekte bulunabilecegini soyler.
Peki der yasli kadin "Zengin olmak istiyorum"
Peri bir el hareketiyle kadinin koltugunu som altina ceviriverir.
"Ikinci olarak ta sanirim guzel ve genc bir prenses olmak istiyorum" der.
Birden basinda paha bicilemez bir taci olan dunya guzeli bir prenses oluverir.
"Ucuncu ve son olarak olarak ne istersin ?" diye sorar peri.
O sirada yasli kopegi agir bir sekilde kafasini kaldiriverir ve zayif bir "hav" sesi cikartir.
Prenses cok sevdigi kopegine bakar ve soyle der "Kopegimi yakisikli bir prense donusturebilirmisin?"
Tam o anda, simdi guzel bir prenses olan yasli kadinin onunde dunyada hic kimsenin gormedigi kadar yakisikli bir prense donusur kopek. Hic kimsenin hayal bile edemeyecegi kadar yakisiklidir bu prens.
Kadin ona buyuk bir hayranlikla bakar ve o anda ona asik oluverir. Prens ona dogru yaklastiginda kadinin heyecandan dizleri titremeye baslar.
Prens ona dogru egilir ve dudaklari neredeyse kadinin kulagina degecek sekilde soyle fisildar:
- "Eminim simdi, zamaninda beni hadım ettirdigine cok pismansin."

Horoz

Ciftci, kumesine genc bir horoz almis. Fakat kumesteki yasli horoz kumesteki tavuklardan Fatma'yi cok sevdigi icin genc horozdan Fatma'yi kendisine birakmasini rica etmis. Genc horoz da: Olmaz kumesteki butun tavuklar benim, demis.
Bunun uzerine yasli horoz Bak, seninle bir yaris yapacaz, su karsidaki agaca kadar kosucaz, eger ben kazanirsam Fatma'yi alirim, yok eger sen kazanirsan Fatma'yla birlikte butun tavuklar senin olur, demis. Genc horoz da bu teklifi kabul etmis. Tam kosmaya baslayacaklari sirada yasli horoz durarak Bak, ben cok yasliyim bana biraz avans verir misin, demis Genc horoz da kabul edince yasli horoz baslamis kosmaya. Yasli horoz biraz uzaklastiktan sonra genc horoz da pesinden ona yetismek icin hizli bir sekilde kosmaya baslamis ve birkac adim attiktan sonra ciftci, genc horozu vurmus:
Ulan 1 ay icinde aldigim 3.horoz. Bu da TOP cikti..

Eşek Borsası

Bizim koylu Ahmet esegini satmaya karar vermis. Kiymeti tas catlasa 50 milyon lira eden esek icin pazarlik payini da ekleyerek 100 milyon lira fiyat koymus. Komsu koyden acilen esege ihtiyaci olan Mehmet 100 milyon odeyip almaya razi olmus. Koylu Ahmet esegini satmis ama aksam da uykusu kacmis. Dusunup durmus,
- "Mehmet 50 milyon liralik esege niye 100 milyon lira verdi?" diye. ici rahat etmeyince ertesi gun esegini geri almaya karar vermis. Pazara gittiginde Mehmet'in esegi 200 milyon liradan satisa cikardigini gormus. Sonunda 200 milyon liraya almak zorunda kalmis. Ayni olay bu kez Mehmet'in basina gelmis.
O da ertesi gun esegi geri almaya karar vermis. Bu alisveris hergun fiyat arta arta devam etmis. Birkac gun sonra pazara bir baska koyden Huseyin gelmis. Huseyin pazardaki kalabaligin arasina dalinca bir de ne gorsun:
- "Al, al, al, sat, sat , sat" bagrismalari arasinda bir yasli esek ve bu esegin 1 milyar liralik satis fiyati....!
Yanindakine sormus
- "Hemserim, bu yasli esek 1 milyar lira eder mi yahu?"
Adam hemen yanitlamis;
- "Valla grafikler ortada. Bu esegin fiyati 50 milyon liradan basladi, 950 milyon liraya geldi. Soyle bir teknigine bakarsan gorursun. Esegin fiyati 1 milyardaki direncini kirarsa, 1.5 milyara kadar yolu var. "

İlk Başlamanın Cezası

Birgün aslan ve kanarya ormana yolculuk ediyorlarmış.Hava aniden soğumaya başlamış.Aslan ve kanarya çok üşümüşler.Aslanın
aklına bir fikir gelmiş, aslan kanaryaya gel senle sikişelim o zaman ısınırız demiş 1 saat ben 1 saat sen kanarya kabul etmiş.Kanarya demişki ilk ben yapacağım aslan kabul etmiş kanarya aslanın üstüne çıkmış ve 1 saat sikmiş sıra aslana gelmiş aslan 1 saat 2 saat 3 saat derkerken yaklaşık 7 saati geçmiş ve aslan demişki yeter kanarya kardeş ısnıdım demiş ve kanarya alçak sestonuyla ulan piç bizkutuptamı yaşıyoruzda o kadar dondun.

Bavulunu Hazırla


Adam elindeki son parayla kumar oynamaya karar verip LasVegas`ın yolunu tutar ve inanılmaz bir talih: tam 3 milyon dolar kazanır.

Hemen otel yönetiminin kendisine açtığı kral dairesinden karısına telefon eder:

- "Evde misin?"

- "Evet kocacığım."

- İyi, hemen bavulunu hazırla. Kumarhanede tam 3 milyon dolar kazandım."

- Kadın sevinç dolu bir çığlık atar:

- "Ay harikasın!!

Hemen hazırlanıyorum..

- Peki ama nereye?

- Paris,

- Karayipler?

Adam cevap verir:

- "Umumda değil. Sadece eve döndüğümde çoktan gitmiş ol."

Kaplumbağa

cikmaya karar veriyorlar. Erzaklari hazirlayip yola koyuluyorlar. Bir yil, iki yil, bes, on yil derken 30 yil sonra piknik yerine variyorlar. Hemen erzaklari cikariyorlar, gazozlar, yiyecekler, hersey ortaya cikiyor.
Gazozlar da sise gazoz. Ve acacak YOK! Tek cozum, birinin eve gidip acacagi alip getirmesi. Dogal olarak en genc kaplumbagayi seciyorlar. Genc eleman:
- "Giderim, ama bir sartim var." der ve ekler.
- "Buradaki yiyeceklerin hicbirine ben gelinceye kadar dokunulmayacak." Digerleri de bunu kabul eder. Elemanimiz yola cikar. Aradan bir, iki, on, yirmi yil gecer. Bu arada yasli kaplumbagalardan birisi fenalasir, ölmek uzeredir. Arkadaslari ne yapsa faydasiz. Kaplumbaga'nin son dilegi olup olmadigini sorarlar. O da:
- "Gerci genc kaplumbagaya soz verdik ama, suradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu?" der. Digerleri de kiramaz ve:
- "Elbette!" diyerek, sarmalardan birini verirler.
Tam agzina atacagi sirada genc kaplumbaga calilarin arasindan firlar ve:
- "Gitmiyorum iste, gitmiyorum!"

İlk Gece ... !!!


Oğlan tam bir “ana kuzusu”dur. Anne zoruyla evlendirilmiştir..Kendi baskısıyla bu evliliğin gerçekleştiğinin farkında olan anne; oğlunun, ilk gecesi için çok endişelenmektedir; dayanamaz ve oğlunun evini arar. Telefona çıkan oğluna sorar:
— Napıyorsunuz oğlum?
— Hiiiiiiiiç TV seyrediyoruz anne.
Kadın ilginç bir vurgu ile;
— Yatak odasına geçseenize oğlum
Oğlu her zamanki gibi “peki” der ve telefonu kapatır.
Anne çok pimpirikli olduğundan dayanamaz, çok geçmeden yine arar...
— Oğlum napiyorsunuz?
— Yatak odasında TV seyrediyoruz..
Anne bunun üzerine kızar:
— Oğlum üstünüzdekileri çıkarsanıza!
— “Peki anne,” der ve telefonu kapar.
Aradan 5 dk geçmeden anne duramaz yine arar;
— Oğluuum napıyorsunuz?
— Hiiiiç!! Yatak odasında, çıplak TV seyrediyoruz.
Annenin kafasının tası atmıştır:
— Oğluuuum!! Her şeyi ben mi sana söyleyeceğim? Senin en kıllı yerini karının çişini yaptığı yere…!
Neyse kadın verdiği talimatın rahatlığı ile 15 dk oturur, ardından oğlunu arar..Fakat bu kez telefona gelini çıkar.. Anne:
— Naaaapiyorsunuz? !
Gelin:
— Ben çıplak olarak TV seyrediyorum ama vallaha kocamın ne
yaptığını anlayabilmiş değilim..
— Nasıl?
—Kafasını klozete sokup sokup çıkarıyor!

Trennn


dört avcı bir gün av yapmaya giderler karşılarına küçük bi delik çıkar avcıların teki yatın bu tavşan deliği der yatarlar başlarlar beklemeye 5 - 10 dakka sonra tavşan çıkar vururlar biraz daha giderler karşılarına bi delik daha çıkar avcıların teki yatı bu tilki deliği der yatarlar 5-10 dakka sonra tilki çıkar vururlar

biraz daha giderler karşılarına bi delik daha çıkar
avcının teki valla arkadaşlar bu ne deliği bende bilmiyorum yatıp bekleyelim ne çıkarsa şansımıza yatarlar

ertei gün gazetelerin başsayfasında
DÖRT AVCI TREN ALTINDA KALARAK CANVERDİ

İşin Kolayı


Cephedeki İzlandalıya karısından gelen mektupta şunlar yazılıydı:
"Erkeklerin hepsi askere alındı, yardım edecek tek kişi kalmadı. Bu yıl bahçeyi benim bellemem gerekiyor."

İzlandalı hemen cevap yazdı:

"Sakın bahçeyi kazma. Silahların hepsi orada gömülü."
Mektup askeri makamlarca okundu. Bir manga er gelip bahçenin her yerini kazarak silah aradı. Eli boş döndüler...

Cephedeki İzlandalı, ikinci mektubunda şöyle dedi:
" Bahçenin iyice bellenmiş olduğunu sanıyorum. Artık sebzeleri ekebilirsin

Kahverengi Pantalon

Osmanlı donanmasıyla Venedik donanmasıı arasında savas çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığın fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş :

-Osmanlı yaklaşıyor. Andrea Doria sormuş :

-Kaç gemi var? Gözcü:

-10-20 kadar. Komutan hemen emir erini çağırmış :

-Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir. Emir eri şaşırmış :

-Niçin komutanım? Andrea Doria :

-Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye. Bu arada gözcüden yine ses gelmiş :

-Efendim 50 kadar oldular. Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş :

-Gömleği boşver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir.

Temel ve Amerikalıdan Gizli Tim


amerikada gizli tim yetiştiriliyormuş temel alman ingiliz katılmaya karar vermişler amerikalılar biz size bir devlet sırrı vereceğiz bu sırrı işkencelere rağmen söylemeseniz cok iyi bir görev alacaksınız denir sırrar verilir almanı hücreye atarlar ve başlarlar işkenceye önce döverler sırrını söyle söylemeze elektirik verirl tamam sırrımı söylüyorum der ve kayıp eder ingilizide aynen hücreye atarlar işkenceye başlarlar tırnağını cekerler ve tamam der sırrını söyler sıra temele gelir önce hücre sonra başlarlar işkenceye temele elektirik verirler sırrını söyle söylemez tırnağını cekerler söylemez bütün işkenceler yapılır yine söylemez sora bırakırlar ve bir karanlık odaya koyarlar sonra bu türk cok cetin ceviz cıktı bu görevi hak etti derler son kez şunu kemerada bir izleyelim derler bide ne görsünler temel kafasını duvara vuruyor
vuy neydu vuy neydu